• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HALUK GÜNEY

Aynı heyecanla devam

haluk.güney@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17.05.2017, 00:00

Altın çamura düşse, değerini kaybetmez...
Tenekeyi parlatsan, bir çeyrek altın etmez..." Hak edene hakkını vermek için söylenmiş güzel bir sözdür bu. Doğrudur da... Bir değer varsa ortada, hele hele o değer toplum içinden çıkmış, sevgiyle büyümüşse, gönüllerde yer etmiş, armasıyla bir marka olmayı hak etmişse, onu yok edemezsiniz. Hangi ortamda olursa olsun, o değerini korur, bir gün hak ettiği yere gelir. Tıpkı Altay gibi...
Altay bir dönem İzmir'in Süper Lig'deki baş aktörüydü. Süper Lig tarihinde, üç büyüklerle birlikte bu ligde en fazla mücadele eden takım olma ünvanına sahipti. İzmir'in Altay'ı, o tuttuğunu koparan İstanbul'un üç büyükleri var ya, onların talip olduğu oyunculara teklif yapar, hatta onların elinden futbolcuyu kapar, imza attırırdı. İşte o Altay'ı bir kriz dönemi, 3. Lig girdabına doğru itti. Başta Mazhar Zorlu olmak üzere, Esin Özgener, Rıdvan Burteçin gibi büyükler, ebediyete göçünce, camiada "masaya yumruk vuracak kimsenin kalmaması" o kriz döneminin başlangıcı oldu, Altay ehil ellerden çıkıp, popülist, günü yaşayan yöneticilerin eline geçti.
Böyle olunca da gerileme devri başladı. İşte o günlerde çamura bulandı altın... Taa ki, gerçek ışıltısını ortaya çıkaracak kişilerin eline geçene kadar.

PIRIL PIRIL BİR BAŞKAN

rtaya. Genç, idealist, ismi yıpranmamış, yüreği Altay sevgisiyle dopdolu bir başkan olarak, "göreve talibim" dedi. Ve ilk aşamada Altay, Üçüncü Lig girdabından kurtuldu. Başarısını gönülden kutlarken, genç başkana "Aynı heyecanla devam" demek gerek. Elbette biliyordur ama, "Elindeki altının gerçek değerinin bu olmadığının vurgulanması" gerek.
Şampiyonluk yaşamak, bir üst lige yükselmek elbette güzel de, yine de bana Altay'ı 2. Lig'e yükselme sevinci yaşarken görmek garip geliyor. 3. Lig girdabında olmasının, kahrettiği gibi. Garip geliyor gelmesine de, bunu bir başlangıç olarak görmek istiyorum. İnşallah öyle olur, Altay için bu şampiyonluk "Süper Lig" müjdecisi olur. Genç başkan Özgür Ekmekçioğlu'nun enerjisiyle Altay, girdiği amansız yarışı, Spor Toto Süper Lig'e kadar sürdürür. Yoksa açıkça söyleyeyim, Altay adına İkinci Lig bizi kesmez.

Sevinç fotoğrafı çekmek

Ne yalan söyleyeyim, çok tedirgindim Altay Antalya'ya giderken. 1999-2000 sezonunun hüsranla biten son maçını yaşamıştım çünkü Antalya'da Altay ile...
Süper Lig'e veda etme acısını. 2009- 2010 sezonunda, Altay'ın İstanbul'da Konya ile oynadığı o dramatik Play-Off finalinin de canlı tanığıydım.
izmir'de olmayan
Bu kez rakip Kocaeli'ydi. Tedirginliğim ise Altay'ın yine "Bir kentin ismini taşıyan takımla mücadele edecek olmasından" kaynaklanıyordu. Peki bu ne demekti?
Lobi demekti... Hani İzmir'de olmayan.
Hani bizim İzmir takımlarının hiç bilmediği, görmediği, tatmadığı lobi. İş, siyaset, ekonomi, spor, aklınıza ne gelirse hayatın her alanında olabilen, sözlük anlamıyla "insanları etkileme faaliyeti..." İşte İzmir'de ondan yok. Hem de hiç olmadı. Ya "Doğrucu Davut" kendimizi olduğumuzdan daha güçlü göstermeyi, bir şeyi daha fazla hak etmiş gibi görünmeyi beceremediğimizden, ya da ortak sevinçlerde, hüzünlerde birleşemediğimizden...
O nedenle Altay-Kocaeli maçında "kent lobisi" devreye girer, İzmir yine yaya kalır, korkusunu yaşadım. Neyse ki korktuğumuz başımıza gelmedi.
hakem gördüğünü çaldı
Türkiye'nin üçüncü büyük kentinin Antalya'ya ancak 4 bin kişi gönderebilmesi, buna karşın finale 9 bin kişiyle gelen Kocaeli taraftarlarının tribünde sayısal üstünlüğü, söylemek istediğimi bir ölçüde anlatıyordu ama, bu kez "kent lobisi" işin derinliğine inmedi. Hakem "gördüğünü çaldı", Altay'ın sahadaki gücü herşeyi bastırdı, şampiyonluk geldi. Ne güzelmiş bir finalin ardından "sevinç fotoğraflarıyla" gazete yapmak. Özlemişiz, teşekkürler Altay...
Bilmediğiniz şeyler var
Anderlecht-Luviere maçında, Anderlechtli Baseggio'nun sert şutu gol oldu. Ancak top vuruştan 3 metre sonra patlamıştı.
Maçın tekrarlanmasına karar verildi.
İngiltere'de amatör küme maçını yöneten bir hakem takımlardan birinin 18-0 yenik duruma düşmesine dayanamadı ve onlar adına bir gol attı
Arsenal kalecisi Seaman televizyon seyrettiği sırada kumandaya uzanmak isterken ayağını kırdı.
Grev nedeniyle, Rai1'den yayınlanan İtalya-Ukrayna maçını anlatmak için hiç bir spor spikeri görev almadı.
Pires ile Henry penaltıyı paslaşarak kullanmaya kalktılar ama beceremediler.
Pires top istediği yere gitmeyince meşin yuvarlağa bir kez daha dokundu.
KKTC'de oynanan bir maçta tribündeki anne, sahaya girerek oğlunu sakatlayan futbolcuya ve hakeme saldırdı.

Haydi bi daha

Bugün konu hep "Altay'ın şampiyonluğu" oldu ama, değer. Hem şimdi diyeceklerim, şampiyonlukla değil, şampiyonluğu getiren tabloyla ilgili.
Altay'ı 2. Lig'e doğru omuzlarken İzmir, öyle güzel fotoğraflar çektirdi ki.
Sadece Altaylılar değil, Karşıyakalısı, Göztepelisi, Altınordulusu, Bucasılı, İzmirsporlusu, tribünde oluşturduğu renk cümbüşüyle, "İzmir'in artık ortak çıkarlarında omuz omuza verebildiğini" gösterdi ki, böyle bir tabloyu "rüyada görsek, hayra yormazdık" helal olsun. Ama madem İzmir için el ele verdik. Henüz iş bitmedi. Şimdi sırada Göztepe var, belki Altınordu, belki ikisi de... Eğer Karşıyaka ile Göztepe taraftarı, Altay için omuz omuza verebiliyorsa tribünde, bu kez Göztepe için de verebilir. Hemen "hayır" demeyin, önce bir dinleyin.

"BİR HAYALİMİZ VAR"

Düşünün Karşıyaka'nın, Göztepe'nin, Altınordu'nun, Buca'nın, Menemen'in, İzmirspor'un saha dışında dayanışma içinde olduğunu.
"İzmirgücü"nün kavgasız, gürültüsüz gerçek anlamda kullanıldığını.
Düşünün, "statlar için el ele verdiniz" gerekli yerlere en güçlü mesajı vermediniz mi? Altay için omuz omuza verdiniz, mutlu sona ulaşmadınız mı? Şimdi Karşıyakalı, Göztepeliyle Süper Lig için el ele verecek, sonra o el KSK'yi 2. Lig'den çıkarmak için uzanacak. Birliktelik sürdükçe İzmir omuz omuza üç-dört takımla Süper Lig'de olacak. Altay "Bir hayalimiz var." sloganıyla yola çıktı başardı.
Şimdi siz de hayal edin, KSK ile Göztepe'nin Süper Lig'deki rekabetini.
Ne kadar heyecan verici değil mi?

Terim'e izin yok

Herkes aynı şeyi söylüyor, Galatasaray'ın ilacı Fatih Terim... "Terim gelirse, dertler biter" deniliyor.
Takımın başına "taraftarın reddedemeyeceği, tepki gösteremeyeceği bir ismin geçmesi" her başarısızlıkta hedef tahtasına dönen yönetimin önüne de sağlam bir "tampon" koyma anlamına geliyor çünkü. Gel gelelim, Türkiye Futbol Federasyonu, nasıl olduğunu bir türlü anlayamadığım ve büyük hayretle karşıladığım "doğru bir tavırla" Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim'e kulüp takımı çalıştırma izni vermiyor.
Yerden göğe kadar da haklılar. Çünkü Fatih Terim, Galatasaray'a gelirse "Dursun Özbek yönetimi" belki rahat bir nefes alacak ama A Milli takım kadrosu açıklandığında futbol federasyonu yaylım ateşine tutulacak. Olacağı bu.

Şimdi de Podolski

Galatasaray-Gaziantep maçında, 61. dakikada oyundan alınan Podolski, teknik direktör İgor Tudor'a etmediğini bırakmadı. Podolski'den önce Bruma ve Sneijder de Tudor'a oyundan alındıkları için "gider" yapmıştı... Geçenlerde yazmıştım, "Fenerbahçe Başkanı Dick Advocaat'ın profesyonellik anlayışına hayranım" diye, haklı olduğum bir kez daha ortaya çıktı.
Onu niye yazmıştım, "Advocaat, ben burada futbolcuları mutlu etmek için bulunmuyorum" diye tavrını koymuş, oyundan çıkarttığı için kendisine tepki gösteren Volkan Şen'e "umurumda değilsin" demişti. Birileri futbolcular profesyonel olduklarını hatırlatıp, haddini bildirmezse kulübedeki adamın vay haline...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA