HACER ÖNOĞLU ÜLGER-HABER ÖTESİ
35 yaşındaki Seher Baş, saatlerdir düşünüyordu. Yapmalı mıydı, yapmamalı mıydı? Serebral Palsi hastası bir evladı vardı. Yüzde 99 engelli oğlunu 17 yaşına getirene kadar neler çekmişti. Tüm bu zorluklar yetmiyormuş gibi geçen yıl kocasıyla boşanmasının ardından iyice yalnızlaşmıştı. Denizli'de oğlunun engelli maaşı ile birlikte belediyelerden ve komşulardan gelen yardımlarla geçiniyorlardı. İşte bu yüzden çaresizliğin ne olduğunu çok iyi bilen biri olarak, daha önce kendisini hiç bu kadar umutsuz hissetmemişti.
ÇILDIRMAK ÜZERE
Mutfağa gitti, oğlu Eyüp Öztürk, mutfak masasında oturmuş, yemek saatini bekliyordu. Annesi bir şeyler yedirdikten sonra elini yüzünü temizlediği çocuğunun gözlerinin içine bakarken buldu kendini. Offfff, ne yapacağım? Çıldırmak üzereydi.
OĞLUNU BIRAKMAZ
Bir anda mutfak masasından kalkıp yatak odasına gitti ve gardırobun üzerine sakladığı av tüfeğini alıp mutfağa geri döndü. Son zamanlarda komşularına sık sık intihar edeceğini söyler olmuştu, "Artık dayanamıyorum, bu yük bana ağır geliyor" deyip duruyordu. Komşuları ise Seher'in engelli oğlunu, bu hayatta yapayalnız bırakıp intihar edeceğine ihtimal bile vermiyordu. Boşandığı kocasının daha sonra cezaevine girmesiyle iyice bunalıma girmişti sadece. Düzelirdi, her şey yoluna girerdi. Seher oğlunu öylece bırakıp gitmezdi... Bu yüzden Seher'e doktora gitmesini tavsiye etmişti komşuları. Gitmişti ve psikolojik tedavi de görüyordu. Ama ne yaparsa yapsın aklındaki fikirlerden bir türlü kurtulamıyordu. Dikey vaziyette yere koyduğu tüfeğin namlusu kendisine dönüktü. Birazdan kendisini vuracak ve yaşamına veda edecekti.
EYÜP'ÜN GÜLEN YÜZÜ
Tam tetiğe basacakken oğlunun gülümseyen yüzüyle karşılaştı. 17 yaşındaki Eyüp ne yaptığını anlayamadığı annesine gülümseyerek bakıyordu. "Hayır, yapamam. Oğlum yapayalnız kalır. Ona kim bakar? Kimse bakmaz. Benden başka kimse onu bu kadar sevemez, onunla ilgilenmez. Benim masum, melek yavrum" diye geçirdi içinden. Seher o an fikir değiştirip kendisiyle birlikte oğlunu da götürmeye karar verdi. "Onu yalnız bırakırsam zaten fazla uzun yaşamaz" diye düşündü. Av tüfeğini Eyüp'ün kafasına doğrultup birkaç el ateş etti. Eyüp kafasına tüfek doğrultan annesi tetiğe basmadan önce yine gülümsüyordu. Yere düştü Eyüp. Gözyaşlarına boğulan kadın, hiç vakit kaybetmedi. Tüfeği bu kez kendi kafasına doğrulttu ve tetiği çekti.
TEK BAŞINA BIRAKMADI!
Duyulan birkaç el silah sesinin ardından komşuların haber vermesiyle olay yerine gelen polis, anne ve oğlunu ölü buldu. Tıpkı dediği gibi 'oğlunu tek başına bırakıp gitmemişti' Seher. Eyüp'ün hayatıyla ilgili tüm kararları alan annesi, yaşayıp yaşamayacağına da kendisi karar verdi. Her şeyden habersiz Eyüp'ü de kendi karanlığına sürükledi.
"YÜKÜ ÇOK AĞIRDI"
Denizli muhabirimiz Sebahattin Alp, cinnetin yaşandığı mahallenin muhtarı Necdet Kunduracı ile görüştü. Kunduracı aileyi yakından tanıdığını belirterek, "Engelli maaşı alarak geçimlerini sağlıyorlardı. Oğlu hem kilolu hem de hasta olduğu için bakımı zordu. Bazen dışarı çıkmak istiyordu. Pamukkale Belediye Başkanımızla görüşüp ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorduk" dedi. Gazetecilerin, "Neden intihar etmiş olabilir?" sorusuna ise, "Yükü çok ağırdı, psikolojik olabilir" dedi.