Kadınları köle gibi kullanan, tecavüz dahil her türlü işkenceyi yapan Adnan Oktar'ın "ağına düşüremediği" için, "yok etmeye" çalıştığı eski manken Ebru Şimşek, operasyonun ardından yaptığı açıklamada, örgüte karşı verdiği mücadeleyi anlattı. Oktar ve örgütünün açtığı davalar nedeniyle, ömrünün bir bölümünü adliye koridorlarında geçiren, ama hiçbir zaman geri adım atmayıp Oktar'a "teslim" olmayan Şimşek, "Bana 'Altına jaguar çekeceğim, Versace'den aşağı giyinmeyeceksin, seni baştacı edeceğim' demişti. Ben kabul etmeyince hırsından gözü dönmüştü. Aldığım duyuma göre çok isteyip de elde edemediği tek kadın benim ve yine aldığım duyuma göre birçok kediciğini zaman içinde bana benzetmeye çalışmış" diye konuştu.
300 DAVA AÇILDI
Şimdilerde ABD'de yaşayan Ebru Şimşek, Adnan Oktar'a karşı verilen mücadelenin en büyük neferi ve emektarı olduğunu söylerken, "Mücadelem 25 yıl önce başladı. 18 yaşındaydım. Arkamda hiçbir güç olmadan, sadece ailemin desteğiyle Adnan Oktar güruhuyla mücadele ettim. 25 yıl önce ne söylediysem, bugün hepsi doğrulandı. En güzel yıllarım mahkeme salonlarında geçti. Kullandığım her sözcük büyüteçle tarandı ve başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin çeşitli illerinde sürekli mahkemeler açıldı. Suç isnat edilmeye çalışıldı. Öyle günlerim oldu ki, sabah Şişli, öğleden sonra Tuzla adliyesindeydim. Çok yoruldum, çok yıprandım ama hakkımda açılan 300 'ün üzerinde davadan da beraat ettim. Bunlar hep yıldırma politikalarıydı. Bu arada o mahkemelerde ne rezillikler yaşandığını anlatmaya kalksam roman olur" dedi.
BİR GECEDE DEĞİŞTİ
Şimşek, "Mesleğimde çok güzel ilerlerken, o dönem müzik eğlence programını sunuyordum, bir anda hayatım altüst oldu. Bana karşı linç kampanyası başlatıldı. 1999 yılında yapılan büyük operasyondan sonra davaya müşteki ve müdahil olmuştum. Dönemin emniyet müdürü bana koruma teklif etmişti. Ama kabul etmemiştim. Bana, 'Korkmuyor musunuz, sizi kim koruyor?' demişti. Ben de bir onur mücadelesi verdiğimi ve insanın hayatta bir kez ölebileceğini, devletin polisini beni koruması için meşgul etmek istemediğimi belirtmiştim. Anneannemden öğrendiğim bir söz hep rehberim oldu;
'Doğruluk dost kapısı, dolan dolan gir içeri.' Dolayısıyla hiçbir illegal kişi ya da kuruluşla ilişkim olmadı. Avukatım Rezzan Aydınoğlu'nun desteğiyle, tek başıma mücadele verdim" diye konuştu.