TURGAY NOYAN
Benim için orkestra solistlerinin müzikte apayrı bir yeri vardır. Çünkü bu iş, saatlerce şarkı söyleyecek kadar performans ister, güncel repertuvar ister, sahnedeki tüm işleri diğer müzisyenlerle paylaşmak ister, mütevazı olmak ister, kapris kaldırmaz. Hepsinden önemlisi de dinleyicinin nabzını her an elinde tutmak ister.
Bu yüzden de 'iyi bir solist orkestranın yarısıdır' diye düşünürüm. Bu nedenle de orkestramda hep birbirinden iyi solistlerle birlikte müzik yaptım. Lütfen yazdıklarımı ömrünün yarım asırdan fazlasını müziğe vermiş birinin düşünceleri olarak değerlendirin.
Zeliha Sunal'la röportaja giderken işte bunları düşünüyordum. Sohbetimizde gördüm ki; o bütün yukarıda saydığım özelliklere sahip, hatta aşmış, üstelik yaşadıklarını anlatırken zaman zaman kendisi ile de dalga geçebilecek kadar özgüven sahibi biri.
Zeliha Sunal için İzmir, ömrünün yarısı. İzmir derken ağzından bir İzmir daha çıkıyor. Yeni Asır da öyle elbette. Anlattıklarını dinlerken Atalay ağabeyi yani Atalay Noyaner'i de rahmetle andık.
-Ortak sevdamız İzmir'den başlayalım mı? İzmir deyince aklınıza ilk ne gelir?
İzmir'i anlamak, tanımak lazım. Asla dışarıdan göründüğü gibi değildir İzmir, bambaşka bir yerdir. Sanki bir sayfiye yeridir ama değildir. Kızları çok güzeldir. Bisiklete biner, rahat hareket eder. Oysa kendi içlerinde müthiş bir otokontrolleri vardır. Kızınca asfalyalar (sigorta) atıverir birden. İzmir deyince kordonu, kumrusu, boyozu gelir aklıma çiğdem çitleyesim gelir.
- Sahneye ilk kez İzmir'de çıkmıştın değil mi?
Evet. 16 yaşında orkestranın solist gitarcısı olarak sahneye çıktım. Sigortam da o zaman başladı. Ama orkestra sahibi, solisti diye bir olgu yok, iş sahibi olarak beni manifaturacılar derneğinde gösterdiler. İlk işim manifaturacılıktır dolayısı ile. Sonra yıllarca gitarcılık yaptım orkestralarda. İyi düğün yaparım bak. Kısacası erkekler dünyasında çok yıprandım bu işleri yaparken.
- Kimlerle çalıştın bu arada?
Önemli kişilerle çalıştım, Tanju Okan dahil çok önemli kişilere de eşlik ettim. Basçı Raci Pişmişoğlu ve piyanist Chopen Necdet Karar'la çalıştım. Caz çalıyorduk birlikte. Necdet ağabey çok sinirliydi. Bir hata yaptın mı önüne katar, kovalardı adamı. Asıl profesyonel hayatım Atalay Noyaner'le başladı diyebilirim. Fuarda onun gitaristliğini yaptım. Gitarımı bile Atalay bey almıştı.
- Nasıl solist oldun?
Fuarda çalıyoruz. Öyle büyük kadro var ki, aklına kim gelirse orada. Bir gün uvertür gelmemiş. Ben de şarkı söylüyorum ya, Atalay bey "gitarcı kız çıksın söylesin" demiş. Geçmiş gün Seda Sayan, Allah razı olsun beni sahneye hazırladı, çıkardı. Atalay bey izlemiş, kulise geldi. Resmen titriyorum ne diyecek diye, "bana bak. Bir daha gitar çalarsan seni kovarım" dedi, döndü gitti. Böylece solist oldum. Yıl 1987.
Herkes elimden tuttu o günlerde. Hiç unutmuyorum Huysuz Virjin çağırdı; "Gel bakayım buraya" diye, "Sahnede nasıl vazo gibi duracaksın sana öğreteyim." Unutmadan söyleyeyim, İzmirli gazetecilere çok şey borçluyum. Bana o kadar destek oldular ki! Buradan hepsine selam olsun...
Başa gelelim. O sıralar İzmir Fuarı'na kim geldiyse onun kadrosunda çalışıyorum. Bülent Ersoy, Müzeyyen Senar, İbrahim Tatlıses, Muazzez Abacı.
Bir seferinde Maksim'e Nilüfer gelecekti. Bir de baktım beni kadroya koymamışlar, yerimi Aygören Özmen almış. Çok ağırıma gitti. Gittim Noyaner'e, biraz haddimi aşarak, "ben bu güne kadar herkesle çalıştım. Nilüfer'le de çalışmak istiyorum" dedim.
Cevabı "Hayır" oldu. Ceza olarak da beni düğün salonuna sürdü. Meğer Aygören aynı zamanda menejer Mehmet Özmen'in eşiymiş. Torpilli yani!
Bir süre sonra hem beni, hem de Aygören'i kovmaz mı?
- Ne yaptınız?
Bu arada Aygören'le dost olmuştuk. Birlikte Bursa Çelik Palas'a gittik. 15 günlüğüne çalışmaya. Üç ay kaldık orada öylesine başarılı geçti çalışmalarımız. Artık benim için İzmir bitmişti. Dönsem nerede çalışacağım?
- Bir daha İzmir'e gitmedin mi?
Benim ailem zaten İzmir'de yaşıyor. Sık sık gider gelirim. Dikili'de bir de yazlık evim var. Gördüğün gibi İzmir'den kopmama imkan yok.
Macerama geri dönersem. Birlikte Ankara'ya gittik. Ömrüm oldukça unutmayacağım iyiliklerini. Aygören'le eşi beni evlerinde misafir ettiler uzun bir süre. Ve Ankara maceram böyle başladı.
VER ELİNİ ANKARA - Ankara'da uzun süre kalmışsın.
Evet. Uzun süre çalıştım. Grup Angora'nın solistliğini yaptım. 1988 yılında başladı ve çok yoğun geçti Ankara yıllarım. Ülke başkanlarının, büyük konukların geldiği toplantılarda şarkı söyledim. TRT'de Tele Tatil, Pazardan Pazara, 24'e doğru canlı yayınlarda çalıştım. Yine televizyondaki Hafta Sonu programında orkestra solisti olarak şarkı söyledim. Harika işler yapıyorduk. Bir düşün Cenk Koray, Korhan Abay, Halit Kıvanç ve Erkan Yolaç aynı programdaydılar. Sonunda 1992 yılında İstanbul'a taşındım.
- Bu kadar iyi giderken Ankara'yı neden bıraktın?
Sebebi tek değil elbette ama bence en önemlisi Ankara memur şehri ve bir süre sonra müzisyenleri de memur zihniyetli oluyor. Sen de buna ayak uyduruyorsun. Oysa bu sanatta son derece tehlikeli bir şey. Ayrıca ben bütün maceram süresince albüm yapmamıştım. Bu işin merkezi de İstanbul. Doğrusunu istersen müzikle ilgili aklına ne gelirse hepsinin merkezi orası işte. Raks'la da albüm için anlaşmıştık.
- İstanbul'da gece çalışmadın mı?
Elbette çalıştım. İlk olarak Ünal Uzun ağabey sağolsun Arnavutköy'de Mahzen diye bir yer vardı orada iş ayarladı. Tek piyanistle söyleyeceğim. Ama müzisyen arkadaşım, hiçbir şey bilmiyordu. Şaka gibi ama vallahi çalmaya üşeniyordu. Olmadı yani. Derken o zamanların önemli gece kulüplerinden Alem'den teklif geldi. M. Ali Ilıcak çalıştırıyordu. Aldo var sürekli sahneye çıkan. Ilıcak işe alırken bana "haftanın bir günü senin. Ne istersen yap ama Türkçe'den başka tek şarkı söylersen kovarım" dedi. Haftada bir gün gerçekten de çok iyi gidiyordu. Bir gün yabancı bir grup geldi, ben de gaza gelip "I will survive" söyledim.
- Ne oldu?
Ne olacak oradan da kovuldum. Bu arada benim verdiğim demodaki parçalar birer ikişer başkalarının albümüne girmeye başladı. Ben de yine orkestra solistliğine sığındım. Kısa bir süre ENBE ve Rasim Çapan ile çalıştım sonunda Aydın Özarı Orkestrası ile çalışmaya başladık. Tabii bu kadarla kalmadı. Ataköy Regatta'da, Park Orman'da, Cahide'de, Murpy's Bar'da çok uzun süreli sahne aldım. Sümer Ezgi ile etnik caz, Betül Demir'le standart caz Ahmet Koç'ya Hollywood ve Yeşilçam, Geveze ile Neşeli Maşrapa gibi programlar yaptık.
TEK TİP MÜZİK
- Pek çok farklı çalışman var biliyorum.
Gerçekten de İstanbul'da çalışmak, insanların aklında devamlı kalmak için farklı şeyler yaptım. İlk web sitesi olan şarkıcı benim. İlk vcd dağıtımını ben yaptım. İlk tanıtım dosyalarını da ben hazırladım.
- Bitirmeden bir iki şey sormak istiyorum. Eski ile yeni arasında ne fark var?
En önemli fark şu. Eski müzisyenler hemen her tür müziği bilir çalarlardı. Repertuvarları çok genişti. Şimdi hep aynı tarz parçalar, aynı tarz müzikler. Geçenlerde genç bir davulcuya "Cha cha" çalacağız dedim. Yabancı dilde bir şey söylemişim gibi aval aval suratıma baktı.
Gece hayatına gelince şimdi haftada bir gün çalış, yüksek para al, ayrıca müşteriyi de sen getir diyorlar. Biz Ankara'da örneğin Ankara Oteli'nde aylıkla çalışırdık.
Aldığı ödüller
- 8. Uluslararası Kahire Şarkı Yarışması'nda 4.'üncülük.
- Temmuz 2006Hurghada'da gerçekleştirilen Uluslararası Free Song Festival'inde Dünya 2.'nciliği.
Kimdir?
Mikrofonla ilk olarak TRT İzmir radyosu "Çocuk saati" programında tanıştı. Dönemin halk eğitim merkezlerinde aldığı gitar dersleri ile gitar çalmaya başladı. Öğretmen Okulunda okurken kurduğu orkestra ile liseler arası bir çok müzik yarışmasına katıldı ve derece aldı.
Uzunca bir süre amatör gruplarda gitar çalıp şarkı söyleyen Zeliha Sunal profesyonel müzik çalışmasının ilk basamağı olan İzmir'de 5 yıl kendi orkestrası ile çalıştı.
1988 yılında Grup Angora orkestrasıyla çalışmak üzere Ankara'ya gitti. TRT Ankara Televizyonu'nun hazırladığı Tele Tatil, Pazardan Pazara, 24'e Doğru adlı canlı hazırlanan ve yayınlanan programlarda müzik yaptı.
TRT Ankara Radyosu "Hafta sonu" programında orkestra solistliği yaptı.
1993 yılında İstanbul'a yerleşti. Kanal D ve HBB Televizyonlarının müzik eğlence programlarında orkestra solistliği yaptı. TRT Televizyonu tarafından yayınlanan "Gece kahvesi" adlı programda kendi orkestrası Grup Çağrışa ile birlikte çalıştı. TRT İzmir Televizyonu'nun hazırladığı "Hafta Sonu" programında sunucu ve solist olarak yer aldı. TRT 2'de trafik konulu bir programın sunuculuğunu yaptı.
TV 8 de yayınlanan "Zeliha ile Her Telden Her Dilden" adlı programın yapımcılığını sunuculuğunu ve solistliğini yaptı. 2009 yılında Flash TV'de "Sihirli Dolap" adlı programı hazırladı ve sundu. 2010 yılında Kıbrıs Yıldızı Şarkı Yarışması'nda müzik direktörlüğü ve jüri üyeliği yaptı.
Geniş repertuvar
Repertuvarında; Jazz Standartları, Broadway müzikalleri, film müzikleri, dünya müzikleri, eski yeni Türkçe ve yabancı şarkılar, Latin dans müzikleri dahil olmak üzere, yaklaşık 4 bin şarkı yer alıyor. İngilizce'yi çok iyi düzeyde konuşuyor, 30 ayrı dilde şarkı söylüyor, International müzikli toplantılarda yabancı konuklar için animasyon showlar yaratıp uyguluyor.