• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Büyük devlet olmak HAKAN URGANCI

Büyük devlet olmak

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 10.11.2013, 00:00
Her ne kadar Amerikan dış politikasından zerre kadar hazzetmesem de adamların vatandaşına karşı davranışını çok takdir ederim. İnsan hayatı ve mahremiyeti önem taşır orada.
Orlando'da bir kaza yaptık, (hem öyle matah bir kaza da değil) daha biz arabadan inemeden trafik polisi, itfaiye ve ambulans orada belirdi.
Polis memurları (belli ki onlar da yabancılardan hoşlanmıyor ama ona rağmen) soğuk da olsa saygılı bir ifadeyle 'efendim' diye sesleniyorlar insana. Hani neredeyse küfür etse, sonuna 'sör' ekleyecek(!)
Pek çok filmde görmüşsünüzdür; bir adam bir başkasını bir yerde kıstırır, eline bir zarf tutuşturur ve 'Tebligat yapılmıştır' diye kaçar. Mahkeme celpleri, bazı borçlar filan Amerika'da sadece sahibine yapılır. O bulunmadığı takdirde kişinin haberi olmadığı için sorumluluğu da yoktur. Bakın bu, insana güvenmektir. İnsana insan muamelesi yapmaktır. Aynı mantık, ceza usulünde de geçerlidir. Her gelişmiş sistemde olduğu gibi, sistemin kişinin suçunu kanıtlaması gerekir. Suçu kanıtlanana kadar herkes masumdur.
Bizde ne yazık ki faturalar, cezalar, celpler artık şu mantıkla geliyor: 'Şahsın adresine yapılan bildirimler şahsın kendisine yapılmış sayılır.' Niye? Bir kısmı tembellik, belki.. Ya da borçluyu yerinde bulamama çaresizliği... Diğer kısmı da, 'Ben borcun var diyorsam, var!' mantığı... Ne deniyor bazı faturalarda? 'Faturaya yapılan itirazlar ödemeyi durdurmaz.' Bu ne demek? Önce asalım, sonra yargılarız, demek...
Ankara'dan taşınırken kapattırdığım telefonumun tüm borçlarını doğal olarak ödemiştim ama oradaki yetkili -bu da nasıl oluyor, anlamıyorum- 'Belki bir iki borcunuz daha çıkabilir' demişti dişlerinin arasından ... (Nasıl çıkabilir? Bu bir ihtimal mi yoksa gerçek mi?) Nitekim İzmir'e taşınalı iki yıl olmuş, şirket daha yeni cep telefonuma mesaj gönderdi: 'Ankara'dan kalma hattınızın 64 TL. daha borcu çıkmıştır, ödeyiniz.' diye... Bir ödeme noktasına gidip borcu sordum, faiziyle olmuş 80 küsur lira... Ödedik, el mahkum! (Tipik mantığımızdan kazanıyor bu şirketler: 'Şunca para için mahkeme kapılarında mı sürünelim?') Yalnız ödeme noktasındaki çocuk, Türk Telekom'dan tanıdığı birine açıp telefon, bu uygulamanın sebebini sordu. Adamın verdiği cevabı konferans görüşme ile ben de dinledim ve sinirden çıldıracaktım: 'Oohoo, kardeşim, ADAM hattı kapattıktan sonra gelip Telekom'a sormamış ki bir borcu olup olmadığını... Bir ay sonra gidecek, diyecek ki, BENİM BİR BORCUM VAR MI? Sonraki ay yine gidecek Telekom'a soracak, BANA BİR BORÇ ÇIKMIŞ MI?' Şimdi gel de delirme! Bunu yapan hesapta özel bir şirket! Onlar tahsilat yapacak diye ben peşlerinden koşacağım... Allah Allaaah!
Aynı konu ödeme yaptığımız evrakı saklama konusunda da başımıza gelmiyor mu? Ödeme yaptığım evrakı -en az beş yıl boyunca- ben saklamak zorundaymışım.. Yahu ben şirket miyim, devlet miyim? Benim arşiv dairem ve katibim mi var? Senin işini ben mi yapmak zorundayım? Senin kanıtlarını ben mi saklamak zorundayım?
Adalet sistemimiz de öteden beri böyle çalışır: Bir şey yapmadığını, suç işlemediğini sen kanıtlamak zorundasın. Bu ne demek? Bizimki yapmıştır, demek. Sana güvenmiyorum, demek.
Dedik ya, yurtdışında Amerika'nın tavırları son derece kötü, ama Amerikan vatandaşı olmak bir ayrıcalık olarak görülüyor. Green card neden bu kadar kıymetli? Çünkü insanın vatandaş olarak bir kredibilitesi var.
Büyük devlet olmak, sadece yurt dışında algılanan bir durum değil, bizzat kendi topraklarınızda yaşadığınız bir histir. Gerisi kendiliğinden gelir zaten...

Yaftayı yapıştırmak kolay

'Vayy bee!' diyorlar, hemen yaftayı yapıştırıveriyorlar. İki kişi arasında olanı biteni tamamen görmüş, bilmiş gibi hemmen bir etiket takıveriyorlar.
Misal, kadın adamı boşadı mı, hele hele adam bir de önceden iflas etmiş olmasın, kadın derhal servet avcısı etiketi yiyiveriyor. Meğer neymiş? Adamı yemiş yemiş, paralar suyunu çekince kadın da kapıyı arkadan çekmiş. Ha, yok mu böyle kadınlar? Olmaz mı? Bütün demek istediğimiz, görünenin arkasına da biraz bakıp öyle yargıda bulunmak.
İnsanlar tek bir ihtiyaçtan oluşmuş canlılar değildir. Aksine, son derece karışık varlıklarız. Pek çok şeye ihtiyacımız var. Belki kadınla erkek arasındaki tek fark, erkeğin pek çok şeye sırayla, teker teker ihtiyaç duyması. Oysa kadın, türlü ihtiyacının aynı anda doyurulmasını talep edebiliyor. Ancak konumuz bu değil.
Bu pek çok istek içinde elbette ekonomi diye de bir şey var. Ekonomide de bir arz talep dengesi vardır. Fırsat maliyeti diye de bir şey vardır. Çoğu kez, o an acil ihtiyacımız olan şey için bazı ihtiyaçlarımızdan vazgeçebilir, ya da onları erteleyebiliriz. İlişkilerde de böyle oluyor. Örneğin kadın sırf kendisini çok seviyor diye bir adamın kıskançlığını tolere edebiliyor. Ne zaman ki adamın sevgisi azalıyor, hatta bunu hiç göstermez oluyor, dengeler değişiveriyor. İnsanın da kefeleri var, aynen bir terazinin olduğu gibi... Kefelerden biri boşaldığında, diğeri otomatik olarak yukarı çıkıyor. Yani önem kazanıyor. Sevgi kefesi boşalıyor, kıskançlık ve şiddet kefesi olduğundan daha dolu görünüyor. E, kadın tabii gidiyor. Başka bir örnek! Adam çok zengin ama sorumsuzun teki... Kadın rahat bir yaşam sürdüğü için her ne kadar adamı uyarsa da çark döndüğü için normalde olması gerekenden daha az önem gösteriyor. Adam iflas ediyor ve bu vurdumduymazlık devam ediyor. E, kadın ne yapıyor? Mecbur, gidiyor. Adı ne oluyor? Servet avcısı.
Demem o ki, bütününü görmediğiniz şeyler konusunda dedikodu yaparken biraz daha empati içinde olun ve kantarın topuzunu kaçırmayın. İnsanları yargılarken, ayıplarken, büyük büyük konuşurken, Peygamber efendimizin söylediği gibi, kınadığınız şeyi yapmadan mezara girmeyeceğinizi aklınızdan çıkarmayın.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA