Hemen cevap vereyim:
"Burhan Özfatura..."
İzmir'de iz bırakmış belediye başkanlarından biridir Özfatura.
"Kılıçdaroğlu benim sevdiğim bir hesap uzmanı kardeşimdir" diye başlıyor ve CHP Genel Başkanı'nın memuriyet yıllarında rahmetli Altan Tufan Gelirler Genel Müdürü iken, en başarılı Genel Müdür yardımcılarından biri olduğunu vurguladıktan sonra, şöyle devam ediyor:
"Seçildikten sonra lütfetti aradı beni. Özellikle önerilerimden istifade etmek istediğini söyledi. Gelen giden evrak içinde kaybolmaması için özel sekreterinin isim ve numarasını verdi. Zaman zaman doğru bildiklerimizi aktarıyoruz."
Özfatura aynı şekilde AK Parti'deki bakanlara ve Başbakan'a da önerilerini gönderdiğini söylüyor.
***
İzmir'in eski belediye başkanı bu görüşlerini Ege-Koop'un yayınladığı ÇATI dergisinde açıkladı.
Yepyeni bir düzen içinde yayınlanan ÇATI'nın Eylül sayısında okunacak çok şey var.
Özfatura'yı dinlemeye devam...
Gündemde "kokuşan İzmir" var.
"Büyük Kanal Projesi" ile başlıyor ve anlatıyor:
"Bazı hatların ihale aşamasında yalvardım kendilerine. Özellikle Narlıdere hattı yapılırken, 'Yanlış yapıyorsunuz' dedim. Ayrık sistemi, bileşik sistem haline getirmemelerini söyledim. 'Bu Hasan Mani İzmir'e büyük kötülük ediyor. Bunun çapları neden daraltılıyor. Düşünün bir kere, genişlemesi gereken hatlar, daraltılıyor' dedim. Bakın Narlıdere hattı çalışmıyor. Mustafa Kemal Bulvarı'nda kaç yerden pislikler denize akıyor. Bakın nerede martılar yoğunsa, nerede balık bolsa, İzmir'in pislikleri oradan sahile akıyordur. Körfez kokuyor. Büyük tünellerin devamlı olarak kontrol edilmesi gerekir. İzmir deprem bölgesi. Hergün bir sürü deprem oluyor."
***
Metro inşaatı İzmir'in başağrısı...
Özfatura, kendi dönemlerinde Metro'nun yeterlilik ihalesinin bile yapıldığını anlatıp ekliyor:
"18 ayda tamamlanacaktı. Fahrettin Altay-Üçyol-Bornova Merkez ve Otogar'a kadar ulaşacaktı.
Kim girdi kafalarına bilmiyorum, bir Aliağa hattı tutturdular. Halbuki, rahmetli Mehmet Köstepen Ulaştırma Bakanı iken Aliağa'ya 130 milyon dolar harcanarak elektrik tren sistemi kuruldu. Deneme seferleri yapıldı ve o paralar boşa gitti."
hayattan
Savaş'tan iyi haber var
Neşteri vuran da Karşıyakalı, yataktaki adam da!
16 Eylül Perşembe günü Prof. Dr. Yaman Tokat'ın ameliyatı sonunda, Savaş Özerdem'in karaciğerindeki tümör tamamen alındı.
Tüm bulgular, kendisine iyi bakması kaydıyla tekrarının olmayacağını gösteriyor. Hastaneden taburcu edilen Savaş Özerdem, 15 gün İstanbul'da kalacak.
kentten
İzmir'de polis varsa, bu hırsız yakalanır
Özlü Özgür İzmirli genç bir avukat. Güzeller güzeli ve üç günlük bir anne...
Bebeğin adı da Kerem.
Özlü sağlıklı bir hamilelik dönemi geçirdi.
Gazetemizin de avukatı.
Bebeği karnında günlerce Yeni Asır koridorlarında volta attı.
Hep o bebeğinin hayali ile yaşadı.
O sevinci bize de aşıladı.
Ne de olsa, baba-dostuyduk.
Özlü de çocukluğundan tanıdığımız başarılı bir avukat.
***
Üç-dört gün önce sancıları tuttu ve Özlü doğum için hastaneye götürüldü.
Çok geçmeden aylardır beklediği oğluna kavuştu.
Nur topu gibiydi Kerem.
İsmi daha annesinin karnında iken konmuştu.
* * *
Ve bir haber daha...
Özlü Özgür evden çıkar çıkmaz, Çamlık'taki dairesine dalan bir hırsız evde "yükte hafif, pahada ağır" eline ne geçirdiyse alıp götürdü.
Yüzükler, bilezikler, düğün takıları, kredi kartları ve yastık altındaki paralar...
***
Bu hergele, ya bir gün sonra bu eve girseydi...
Minik Kerem'in yeni geldiği dünyada karşılaştığı ilk adam, bir "hırsız" olacaktı.
Tahayyülü bile insanı ürküten tablo...
Sevgili kızımız Özlü'ye "geçmiş olsun", Kerem'e de, "Hoşgeldin dünyamıza" diyoruz.
Peki bundan sonra ne olacak?
Bu tür hırsızlıkların failleri, ciddi polis birikimleri ile hemen enselenir.
Tabii, o yerlerde "ciddi polis birikimleri" varsa.
Ben diyorum ki, İzmir polisi bu hırsızlığı kolayca aydınlatır.
küpe
Bize yapılan haksızlıkla, bizim yaptığımız haksızlık aynı terazide tartılmaz.
George Ade
fıkra
Çoğunluk kararı
Doktor, akıl hastanesindeki hastalardan birini sorguya çekiyordu:
"Sakin birine benziyorsun, seni buraya neden getirdiler?"
Hasta cevap verdi:
"Çok basit... Ben herkesin deli olduğunu söylüyordum, herkes de bana deli diyordu."
"Sonra ne oldu?"
"Ne olacak? Çoğunluğun görüşü kabul edildi."