• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Şimdi arınma zamanı

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 28.10.2009, 00:00
Eyyamcılık yapmaya gerek yok; boşboğazlık yapmaya da gerek yok; varlığımızın garantisi Ordumuza her vesileyle saldıranların seviyesine inmeye hiç mi hiç gerek yok. Şu anda Türk Ordusu'nun içine düştüğü durum vahimdir, bunu kabul ediyoruz. Ancak, bu gelişmeler Ordu'nun metafizik varlığından bağımsız, kurumsal yapı içerisinde oluşmuş kanserleşmeye işaret eder ki, Ordumuzun hepimizin dünyasındaki kutsiyetine hiçbir halel getirmez.
Onun için sakin ve soğukkanlı bir biçimde, olan nedir, yapılması gerekenler nelerdir, bunlar üzerinde durmak gerekir. Vatanını, Ordusunu sevenlerin bu kutsal ocağın içinde türemiş bu kanser hücrelerinin yok edilebilmesi için her türlü katkıyı sağlaması gerekiyor.
Önce olayı hatırlayalım: Yaklaşık 4.5 ay önce asker kökenli bir Ergenekon sanığının bürosunda bir belge bulundu. Belge Genelkurmay çıkışlıydı ve bir fotokopiydi. Belgenin içeriği tek kelimeyle korkunçtu ve aslında bir harekat planının kademe kademe dökümüydü.
Planda, "meşru hükümeti yıkmak için harekete geçilmesi, halka karşı komplolar kurulması, etnik sorunların tahrik edilmesi, bazı komşu ülkelerle aramızın açılması, suçsuz insanlara karşı provokasyonlar düzenlenmesi, iftiralar atılması" düşünülmüş ve bütün bu korkunç suçlar, altında Kıdemli Albay Dursun Çiçek'in imzasıyla resmi bir rapor haline getirilmişti.
Bu korkunç plan basına yansıyınca Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bir basın toplantısı yaptı ve bu belgenin sahte olduğunu ifade etti. Askeri savcılık tam bir aymazlıkla olayı kapatmaya yeltendi. Ancak Cumhuriyet savcıları işin peşini bırakmadılar ve belgenin altında imzası olan albayı içeri tıktılar. Ancak, hemen ertesi gün albay yargının elinden neredeyse kopartılarak alındı. Bütün bu yaşananlar kara mizah gibiydi ama hepsi de gerçekti.
***
Geldik bugüne. İlker Başbuğ'un sahte olduğunu söylediği o korkunç belge meğerse gerçekmiş. Üstelik bu belgeyi bir dürüst Türk subayı deşifre ediyor. Ordumuz büyük zan altındadır bugün. Bu öyle böyle bir ağırlık değildir. Bu ağırlıktan kurtulmanın bir tek yolu vardır; o da Ordu içinde kanserli bir hücre halinde kendine bir evren yaratmış olan örgütlenmeyi kökünden kazıyıp atmaktır.
Bunun için korkmadan çekinmeden teşhisi doğru koyacağız.
1- Ordu bizim kutsal varlığımızdır, bu korkunç yapılanmanın kökünü kazıyacağız ama Ordumuzu da her zaman olduğu gibi koruyacağız.
2- Bileceğiz ki 1960'dan bu güne kadar bu ülkede toplumsal olaylardan tutun da, faili meçhullere kadar ne kadar karanlık iş varsa devlet kaynaklı bu ve bunun gibi örgütlenmelerin marifetidir. Söz konusu belgeyi okuyan bunun böyle olduğunu anlar.
3- İlker Başbuğ ve ilgili karargah subaylarının tamamı hemen-derhal-şimdi istifa etmeli veya emekli edilmelidir. Daha önce de yazdım, İlker Başbuğ'un bu plandan haberdar olmaması imkansızdır.
4- Bu muameleyi yapacak olan Başbakan ve Bakanlar Kurulu'dur. Dolayısıyla onlar da sorumludur.
5- Bu Ordu için bir arınma ve kendine gelme fırsatıdır. Ondan sonra Ordumuzu millet olarak kucaklamalıyız ve baş tacı etmeye devam etmeliyiz.
***
Bunlar yapılmazsa ne olur? Şu olur: Bu karanlık faaliyetler bir bedel ödenmediği için aynen devam eder. Bu ülkenin çağdaş ve demokratik bir ülke olma çabası her vakit risk altında olur. Daha önemlisi bu coğrafyada kendi halkına savaş ilan eden bir ordunun vatan coğrafyasını koruyabilmesi imkansızdır.
Şimdi herkes otursun 30 yıldır bölücü örgütü onca şehide ve onca imkana rağmen niye yok edemediğimizi bir düşünsün!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA