• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Oyun içinde oyun mu?

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 30.01.2012, 00:00
Aklı olan kendini komplo teorilerine kaptırmaz. Ama yine aklı olan, etrafta tuhaf olaylar oluyorsa, birazcık "şüphe" eder. Nedense bir süredir içimde bir huzursuzluk hali var. Başbakanın 20 günlük hastalık döneminde içerdendışardan melanet yağdı Türkiye'nin üzerine. Kürt meselesinde her şey yoluna girmişken Uludere olayı gerçekleşti. Daha bunun yıpratıcı tartışmaları bitmeden eski Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ tutuklandı. Bu ülkenin bütün dengeleriyle birlikte yönetme sorumluluğunu taşıyan kişi, bu gelişmeden rahatsızlığını açıkça beyan etti: "Benim ve partimin arzusu mesai arkadaşımızın tutuksuz yargılanmasıdır" dedi Başbakan. Daha doğrusu, bu düşüncesini açıkça söyleme ihtiyacını duydu. Peki, sonra ne oldu? Başbakan'ın bu temennisini dile getirdiği gün özel yetkili savcılar ve hâkimler adeta Başbakana posta koydular ve eski ordu komutanı Hurşit Tolon'u tutukladılar. İlker Başbuğ'un tutuksuz yargılanma talebini de reddettiler. Bu tuhaf gelişmelerin etkileri geçmeden oyuna bir taş daha sürdü yargı cephesi. Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında bir fezleke düzenlendi. Bu fezleke Kemal Bey'in çok hoşuna gitti ve tepe tepe kendi "piar"ını yaptı. Ve hemen bunların ardından, yukarıdaki gelişmelerin sinsice bir yerine gizlenmiş çevreler Cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıl olduğu tezini gündeme taşımaya çalıştılar. Yani diyorlardı ki, 5+5 olsun, Başbakan Erdoğan köşke çıksın ve Ak Parti'de yoluna devam etsin. Son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: ben yukarıda peş peşe sıraladığım bütün bu gelişmeleri kendiliğinden, gündemin şekillendirdiği, olağan süreçlerin içinde oluşmuş olaylar olarak görmedim. Sanki öyle görürsem kendimi aptal yerine koyacağım kanaati oluştu ben de. Ben peş peşe gelen bu insan ürünü gelişmelerin bir tek amacı olduğunu düşünüyorum: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı devlet yönetiminde pasifize etmek, onu tasfiye etmek.
***
İlginçtir, bu aralar neredeyse eş zamanlı olarak CHP lideri Kemal Kılıçadaroğlu ile ilgili de bazı gelişmeler yaşanıyor. Ve dahası, bu gelişmelere yön verenlerin Başbakan ile ilgili oyun kurduklarını düşündüğüm çevrelerden farklı olmadığını hissediyorum. Dediğim gibi, bir bilgiden söz etmiyorum, bir histen hareketle bunları yazıyorum. Durup dururken CHP'de bir kongre süreci başladı, ardından bir birinden uzaklaşmış iki aktör, Baykal ve Sav yeniden bir araya geldi. Kime karşı? Kılıçdaroğlu'na karşı. İşte tam bu arada, o tuhaf olaylardan biri daha gerçekleşti, özel yetkili savcı Baykal'ın o malum kaset işinin arkasında "örgüt" olduğunun farkına vardı, daha doğrusu nedense CHP kongreye giderken farkına vardı ve bu işin sorumlularını CHP içinde aramaya dönük bir hukuki süreci başlattı. İlginç değil mi, şu an da Baykal'ın evli bir milletvekili ile yaşadığı o rezalet konuşulmuyor, tam tersi tüm yaşananlardan bir mağdur Baykal portresi üretilmeye çalışılıyor. Baykal'da "Parti beni çağırırsa göreve hazırım" diye ortalarda geziyor. Demokrasiyi benimsemiş, partinin oyunu arttırmış ve CHP'yi yenileştirmeye çalışan bir Kılıçdaroğlu belli ki yeterince kullanışlı bulunmuyor.
***
Benim bu gelişmelerin tamamından çıkarımlarım şunlar:
Başbakan Erdoğan devlet yönetiminden Cumhurbaşkanı yapılarak tasfiye edilmek isteniyor. Çünkü ne içerdeki meselelerde ne de dış politika meselelerde Türkiye'yi asla karışık, kafasına yatmayan işlerin içine sokmuyor.
Bütün bu gelişmeler şayet bir senaryoya bağlı olarak yaşanıyorsa, o zaman anlaşılıyor ki Ak Parti içinde bir fitne fesat çıkartmak amaçlanıyor.
Normal siyasi süreçlerde asla karşı karşıya getiremeyecekleri Başbakanı ve Cumhurbaşkanını hukuki tasarrufların zorlayıcı zemininde karşı karşıya getirmek istiyor olabilirler.
Başbakan Erdoğan'ı tasfiyede kullanılmak istenen mekanizmalar neyse Kemal Kılıçdaroğlu'nu tasfiye etmede kullanılan mekanizmalar da aynısı gibi görünüyor.
Bu duruma göre, benim şüphelerim doğruysa, Başbakan Kemal Kılıçdaroğlu'nu korumaya almalı, Kemal Kılıçdaroğlu'da Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili olarak asla Anayasa Mahkemesine gitmek gibi bir "ölümcül hata" yapmamalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA