Sınırımıza yakın bölgelerde eli silahlı bazı unsurlar kendi kafalarına göre bayrak asınca Türkiye'de bir vaveyla koptu.
Açık söylemekte çok faydalar var; ne vakit böyle gelişmeler olsa bu ülkenin gazete köşelerinde üstlenmiş ve bizim "sabık yazar" filan diye hafife aldığımız kişiler bir beşinci kol milisi gibi ülkeleri aleyhine çalışmaya başlıyorlar.
Nitekim Kuzey Suriye tartışmasında iyot gibi açığa çıktı bunlar.
Tüm Türkiye'ye "Kürtlerle sınırımız 1200 km oldu, yeni bir Kürt devleti geliyor" korkusunu yaydılar.
Aradan iki gün geçmeden, bizim de yazdığımız gibi, böyle bir devletin kurulmadığı ve kurulamayacağı anlaşılınca, aynı adamlar bu sefer "Bu hükümet Araplara gösterdiği muhabbeti niye Kürtlere göstermiyor" demeye başladılar.
Bir gün önce "Kürt devleti kuruluyor" diye ortalığa korku yayanlar, böyle bir devletin kurulmadığı ortaya çıkınca "Kurulsun canım, Türkiye niye korkuyor?" demeye başladılar.
Bol miktarda Kürt devleti isteyen bu adamların kendilerine "beyaz Türk" dediklerini ve Kürtlerden de nefret ettiklerini hatırlatalım.
***
Dün Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu televizyonda izledim. Tüm gelişmeleri büyük birikimi ile tek tek ayrıntılı bir biçimde anlattı.
Suriye'de niçin bir Kürt devleti olamayacağını coğrafya ve demografi analizleri yaparak ortaya koydu.
Bir şey daha yaptı Türkiye'nin Dışişleri Bakanı:
Benim iki gündür isimlerinin önüne çeşitli sıfatlar koyarak deşifre etmeye çalıştığım kişilerin, köşe yazarlarının "psikolojik harekat" yaptıklarını söyledi.
Bu ülkenin istihbarat teşkilatıyla birlikte çalışan bir akademisyen bakan söylüyor bunu.
Ne demek psikolojik harekat? Bilinmez bir güç veya bir başka ülke adına kendi ülkesine zarar vermek, istikrarsızlık yaratmak, politikalarını uygulanamaz kılmak için kamuoyu oluşturmanın adıdır.
Psikolojik harekatı kim yapar? En başta isminin önünde aydın, yazar, gazeteci gibi sıfatlar bulunanlar yapar. Geçmişte en fazla onlar yapmıştır bu işleri. Bunlara da bizim ölçülerimizde "hain" denir, başka bir şey değil.
Dışişleri Bakanımız bu ihaneti anlattı televizyonda.
***
Bu arada, bizim gazetenin sorumluları, kendi ülkelerine psikolojik harekat uygulayan adamların ne dost ne meslektaş ne de mesleki dayanışma duygularını hak etmediklerini bilmeleri lazım.
Bu kişileri, benim isimlerinin önüne koyduğum ve fazlasıyla hak ettikleri sıfatlardan koruyorsunuz ama bu ülkenin Dışişleri Bakanı da aynı kişiler için "psikolojik harekatçı" diyor.
Ne yapacağız şimdi?
Benim kullandığım sıfatlardan yüz misli daha ağır bir suçlama bu.
O nedenle, isimleri geçince gözümüzün önünden necaset akan ve asla bu ülkenin iyiliğini istemeyen devri geçmiş meslektaşlarınızı gözetmek yerine, en iyisi Türkiye'nin yanında durun siz.
Her zaman ve hep durduğunuz gibi.