• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Şu kafatası ırkçılığı meselesi

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 03.03.2013, 00:00
Bütün hayatı Cumhuriyetin bazı yanlış kodlamaları ile mücadele ederek geçmiş bir insan olarak söylüyorum: Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda belli sürelerle geçerli olan saçma kanunları olmuştur; belli başlı şahsiyetler abuk sabuk laflar etmişlerdir, ancak Türkiye Cumhuriyeti kendi vatandaşlarının arasında asla ırkçılık ve ayrımcılık anlamına gelecek kesin tutumlar, davranışlar ve uygulamalar sergilememiştir. Devlet bir tarafa, milliyetçilik ceryanları içerisinde de ırkçı anlayışlar hiçbir zaman yer bulamamıştır. MHP hareketinde bazı kavmiyetçi insanların partinin önünden geçmesi dahi yasaktı. Bu kimseler kendilerine hiçbir yerde yer bulamadılar.
Bazı şahsiyetlerin söylediği sözler üzerinden de ayrıca tarihimize çok haksızlıklar ediliyor. Mesela 1930'ların Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un "Türkler efendidir, diğerleri hizmetkardır" mealindeki malum sözleri her vesileyle cumhuriyeti karalamaya çalışan çevrelerce çokça kullanılır. Oysa o aptalca cümlede dahi Mahmut Esat Bozkurt bir devlet ilkesinden söz etmez, kendi kanaatini belirtir. "Benim kanaatimce" diye başlar o çirkin cümleye. O söz cumhuriyetin ne kanunlarına ne de uygulamalarına yansımıştır.
***
Irkçılık konusunda Türk milletinin sicilinin temiz olmasının birçok nedeni vardır ama en başta gelen neden fıtri olarak içinde böyle bir duygunun yaşamamasıdır. Türkler Göktürkler'den bu yana hep bir imparatorluk ahalisi olarak yaşamıştır. Sosyal hayat, kültür, ortak kader gibi nedenler zaten ırkçılık duygusunun oluşmasını en baştan önlüyordu. Diğer yandan ırkçılığa kategorik olarak karşı çıkan bir dinin mensuplarıdır Türkler.
Nitekim ırkçılık gibi insanlık dışı politikalar bir tarafa kişi haklarını engellemeye dönük bazı uygulamalar bile kısa bir süre sonra bir milli ayıp olarak görülmüş ve ortadan kaldırılmıştır. Ezan meselesi böyledir. 1980'li yıllarda konan Kürtçe konuşma yasağı yine böyle geçici arızi uygulamalardır.
Bu kötü uygulamaların kalıcı olmamasının nedeni sadece kendi başına demokrasi değildir, aynı zamanda kendini demokrasiyle ifade eden milli vicdandır.
***
Gelelim şu kafatası ölçme iddialarına: Bir kere belirtmeliyim ki Başbakan Erdoğan'ın siyaset için dahi olsa bu meselelere fazlaca girmesini doğru bulmuyorum. Başbakanın açıklamaları sanki tarihimizde çok yaygın bir teknik ırkçılık yapılmış izlenimi veriyor. Hepimiz biliyoruz ki böyle bir şey yok.
Yeni kurulan bir devletin içinde kimlik arayışında olan bazı aydınların romantik arayışları var. Bir devlet politikası olarak ırkçılık yapıldığını kimse gösteremez.
Kişilerin romantik arayışlarının ötesine geçen bir kafatası merakı olmadığını söylerken bu merakın sahiplerinin çok ilginç kimseler olduğunu hatırlatmak isterim.
Bunların kimler olduğunu tarihçi Prof. Dr. Yaşar Kopraman'dan bizzat dinlediğim bir anıyla açıklayayım: 1930'ların genç bilim adamları, sonraki yılların şöhretli profesörleri Fuat Köprülü ve Mükremin Halil Yinanç gibi gençler yarı şaka yarı ciddi kafataslarının brekisefal mı yoksa delikosefal mı olduğunu bir aletle ölçerlermiş. Hatta Fuat Köprülü hocanın kafa ölçüleri brekisefal ölçülere uymadığı için kafasının arkasına biraz pamuk koyarak tekrar ölçmüşler. Sonra ne olmuş? Ne olacak, oturup gülmüşler hallerine.
Yaşar Kazım Kopraman hoca bize bizzat hocası Mükremin Halil Yinanç'tan dinlediklerini anlattı.
İşte bizim kafatasçılığımız ve ırkçılığımız bu düzeydedir.
Çok şükür ki öyledir!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA