• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ÖZKAN BİNOL

'Aşk'la çekilmiş bir film

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17.04.2010, 00:00
Semih Kaplanoğlu 'Bal' filmi ile 'Yusuf Üçlemesi'ni nihayete erdirdi. Üçleme 'Yumurta' ile başlamış 'Süt' ile devam etmişti. Sondan başa doğru ilerleyen bir öyküleme ile Kaplanoğlu has sinemaseverleri fazlasıyla memnun edecek bir üçlemeye imza attı. 'Yusuf'un çocukluğunu anlatan 'Bal' için üçlemenin/yönetmenin kariyerinin en sessiz ama görsel olarak en zengin filmi diyebilirim.
Yusuf ilkokula başlamış, okuma yazma öğrenmektedir. Babası Yakup ormandaki yüksek ağaçların üzerideki el yapımı kovanlarda üretilen balcılıkla uğraşmaktadır. Orman, Yusuf için gizemli bir yerdir. Bir sabah gördüğü rüyayı babasına anlatır Yusuf. Bu rüya ikisi arasında sonsuza dek kalacak bir sırdır. Yakup soyu hızla tükenen Kafkas arılarının peşinden uzak bir ormana gider. Günler geçer ve Yakup'un gecikmesi eşi Zehra'yı ve oğlu Yusuf'u tedirgin eder. Babasını aramak için ormanın derinliklerine dalan Yusuf'un gördüğü rüya acaba gerçekleşecek midir?

RUHUN DERİNLİĞİ
'Yumurta' ile yeniden doğuşu, 'Süt' ile saflığı simgeleyen Semih Kaplanoğlu, 'Bal' ile de insan ruhunun peşinde gidiyor. Bir manada Mevlana'nın, "Bir ben var, benden içeri" deyişini şiar edinen Kaplanoğlu insan ruhunun derinliğine iniyor. Hayatın sadece insan odaklı olmadığını, kozmik bir dünyada yaşadığımızı ve Tanrı'nın varlığının da yeryüzünde olduğunu hissettiriyor.
Semih Kaplanoğlu'nun diğer filmlerinde olduğu gibi zaman 'Bal'ın da en önemli temalarından. Filmin her karesinde kaybettiğimiz geçmişi, yitirdiğimiz zamanı hissetmemek mümkün değil. Zaman öyle ağır akıyor ki "Bir ömrü bir gün gibi mi yaşadınız?" sorusunu seyirciye sorduruyor. 'Bal' filmi de tıpkı 'Süt'teki gibi çok çarpıcı bir sahne ile başlıyor. Daha filmin ilk dakikaları itibariyle yönetmen seyirciye sıra dışı bir filmle karşı karşıya olduğunun ipuçlarını veriyor. Kaplanoğlu 'Bal'da son derece rafine bir sinema diline ulaşıyor. Tanrıya yazılmış bir şiir gibi 'Bal' filmi.
'Bal'da da 'doğa' filmin en büyük kahramanı. Daha önce Ege'de gezinen Kaplanoğlu'nun kamerası 'Bal'da Karadeniz kıyılarına uzanıyor ve eşsiz doğa planlarıyla adeta bir pastoral senfoni yaratıyor. Doğanın büyüleyici görüntüleri özellikle Yusuf'un kovuğunda uyuduğu/rüyaya yattığı ağaç planı filme ayrı bir felsefi derinlik kazandırıyor. Ne doğa sadece bir doğa ne o saf ruhlar sadece birer ruh. Her biri yaratanın yansıması.

MUCİZE ÇOCUK
Semih Kaplanoğlu'nun olmazsa olmazları, üçlemenin diğer filmlerinde olduğu gibi bu filmde de mevcut. Yine amatör oyuncular, yeni yüzler, doğal ışık ve sessizliğin sesi. Kaplanoğlu, bu dünyayı nasıl yaratacağını artık çok iyi biliyor. Karış karış gezerek bulduğu yaylada olağanüstü bir görsellik yakalıyor.
Erdal Beşikçioğlu baba rolünde, Tülin Özen de annede çok doğal ama çok etkileyici performanslarla filme büyük katkı sağlıyorlar. Ama yine de aslan payı küçük Yusuf'u büyük bir başarıyla oynayan Bora Altaş'ın. Tesadüfen yönetmenin karşısına çıkan çocuk oyuncu 'Bora Altaş' mucizeler yaratıyor. Sadece onu seyretmek bile başlı başına bir keyif. Kaplanoğlu 'Berlin Film Festivali'nde kazandığı en iyi film ödülü "Altın Ayı" ile hem Türk Sineması'nın hem de kendisinin başarı çıtasını en yükseğe koyuyor.

İyi seyirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA