• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ÖZKAN BİNOL

Sadece bedeni değil ruhu da kaybolan bir kadın

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 21.07.2012, 00:00
Glenn Close bu yılki Oscar'da "Albert Nobbs" rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında Merly Streep'in en sıkı rakibiydi. Thatcher'daki olağanüstü başarısından dolayı Oscar'ı Streep'e kaptırdı kaptırmasına ama Akademi'den altıncı adaylığını alarak sinema tarihine geçti. "Albert Nobbs" da oyunculuğun yanı sıra yapımcı ve senarist- ilk kez bir filmin senaryosunda adı geçiyor- olarak da dikkat çekiyor ünlü yıldız.
Filmin konusuna gelince: 19 yy. İrlanda'sında kadınların ikinci sınıf muamele gördüğü, çalışma, hayatlarını sürdürme özgürlüklerinin olmadığı günlerde Albert Nobbs kendi başına hayatta kalmaya çalışır. Erkek görünümüyle Dublin'in en ünlü otellerinden birinde uşak olarak çalışmaya başlayan Nobbs, çok uzun yıllar kadın olduğunu saklamayı başarır ve hayatını bir erkek olarak inşa eder. Fakat yıllar sonra yüreğinde hissettiği bir aşk yüzünden, içinde yaşadığı yalanla hisleri arasında kalır.
Sinemada daha önce de karşı cinsin kılığına girmiş karakterler izledik. Ama bunların en çok ses getirenleri daha çok kimlik derdi olanlardı. Bu nedenle Alber Nobbs'u onlardan farklı bir yere koymak gerekir. Nobbs kadın olarak ayakta kalamayacağını anladığından erkek kılığına karar vermiş birisi. Yani onunki bir kimlik arayışı değil. Mecburiyet. Kadın cinsinin ikinci sınıf muamele görmesine dikkat çekmek gibi de bir misyonu var ayrıca. Kadınsan, kimsen yoksa ya fahişe olacak ya da Nobbs gibi (kadın-erkek) cinsiyetsiz yaşayacaksın. Albert Nobbs, ayakta kalmaya çalışarak yaşarken otele Mr. Page gelir. Mr. Page karakteri ve hayattaki duruşuyla Nobbs'a rol model olur. Nobbs'un hayatı bundan sonra sonsuza dek değiştir.

HER BİRİ AYRI ALEM
Filmde Nobbs'un yanı sıra otelde çalışanların ve kalanların hayatlarına da tanık oluyoruz. Dışarıdan eğlenceli görünen otel hayatI içine girince sırlarını ele vermeye başlar. Mesela Nobbs'un hayalindeki karısı Helen kalbini otelde çalışan Joe'ya kaptırmıştır. Hatta ondan hamile kalır. Böylece ikisinin Amerika'ya gitme hayalleri de suya düşer. Otelde kalan doktorun ise hizmetkarlardan bir tanesi ile yatak ilişkisi vardır. Şen dul otel sahibesini de idare etmeyi unutmaz.
Film bir süre sonra Nobbs'un sadece bedenini değil ruhunu da kaybetmesi gibi çok güçlü bir temadan uzaklaşır. Nobbs'un psikolojik derinliğine inmez. Bunun yerine Nobbs'un Helen'e, Helen'in de Joe'ya olan aşkı üzerine odaklanır. İşte bu noktada film, eline geçen büyük fırsatı kaçırır. Bundan sonrası sinema değil bir TV filmi kıvamında akar. Keşke film, sığ sular yerine Nobbs'un psikolojisi üzerine yoğunlaşıp onun geçmişini daha iyi aktarsaydı. Sadece Nobbs'un kısa bir şekilde geçmişini anlatması açıkçası çok tatmin edici değil.
Yönetmen Rodrigo Garcia'nın yorumu da çok parlak değil. Her şey klasik ölçülerde ilerliyor. Bu kadar sıra dışı bir mevzu çok daha farklı sinemalaştırılmalıydı. Yönetmenlik naftalin kokuyor.

OSCAR'LIK OYUNCU
Cast elbette bu filmin en sağlam yanı. Nobbs'da Glen Close harikalar yaratıyor. Ama ben yine de onun "Tehlikeli İlişkiler" ve "Siyah Venüs"teki oyunculuklarını listemin başına yazarım. Helen'de de son dönemin parlayan yıldızı Mia Wasikowska'yı izliyoruz. Sade ama inandırıcı oyunuyla hemen öne geçiyor. Bence filmin asıl yıldızı bileğinin hakkıyla herkesten rol çalan Janet McTeer. Bir izleyin o zaman ne dediğimin daha iyi anlayacaksınız. (Yazarsam sürpriz bozulacak)
Albert Nobbs'u toplumda kabul görmeyi, kendi ayaklarının üzerinde durabilmeyi anlatan; cinsel eşitsizliğe de dikkat çeken bir film olarak değerlendirebiliriz. Yüksek oyuncu performansları ve cesur konusuyla ilgiyi hak ediyor. Ben yine de -bu tarz filmler içinde- Hilary Swank'ın Oscar aldığı "Erkekler Ağlamaz" filmini tek geçerim.

Haftanın Filmi

Özgür Adamlar

2. Dünya Savaşı sırasında Cezayirli bir göçmenin hikayesine odaklanan filmi Ismael Ferroukhi yönetiyor. Younes, savaşta hayatta kalmak için Paris polisiyle iş birliği yapar. Fakat bir Yahudi ile olan dostluğu ortaya çıkınca, hedef tahtası olur. Artık canı pahasına da olsa dostu Ben Ghabrit'i korumak, hayattaki tek amacıdır. 2. Dünya Savaşı'nın tüyler ürperten atmosferine geri götüren filmi kaçırmayın.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI