• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ŞEBNEM BURSALI

Açılımın fotoğrafı

sebnem.bursali@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 05.10.2009, 00:00
Bugün biraz genel siyaset konuşalım. Çünkü; hafta sonunda AK Parti ve DTP'nin kongrelerinde, "Demokratik açılım" diye adlandırılan ve başka isimlerle de anılan süreç konu edildi. Bu sefer Ankara'da yerinden izleyemesem de; on beş yıl boyunca en sağından en soluna onlarca kongre ve kurultay izleyen bir gazeteci olarak, AK Parti'nin 3. Olağan kongresiyle ilgili tespitlerimi sizlerle paylaşmak isterim. Bundan önceki iki kongre gibi, düzen ve hazırlık anlamında "kusursuz" denilebilecek bir salon vardı yine. En başından bu yana, profesyonellerle çalışan ve verilmek istenilen mesajın en kuvvetli şekilde vurgulandığı parti kongresinde, Başbakan Erdoğan'ın konuşmasında da salonda da aynı vurgu yapıldı. Genel siyasi rotanın ne olacağına dair güçlü ipuçları alındığı gibi, "satır aralarında" 2011'deki genel seçimler ve 2012'deki Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili Başbakan Erdoğan'ın mesajları olduğu yorumları dikkat çekti. AK Parti tüzüğündeki "Genel Başkanın en fazla 3 kez üst üste seçilebileceği" maddesine göre, Erdoğan'ın son kez aday olduğu hatırlatıldı ve genel seçimler sonrasındaki adresin Köşk olduğu vurgusu kulaktan kulağa dolaştı. Bana göre, bunlardan önce, daha yakın vadeli yansımalara bakmakta fayda var. Çünkü; buralardaki başarı ve performans, orta ve uzun vadedeki planları etkileyecektir. Öncelikli konu da elbette; demokratik açılım paketi...
Cumartesi günkü kongrede, delegelere okutularak onaylanan ve bir anlamda, hükümetin "paketinden" Meclis'in en kalabalık grubuna sahip partinin tam mutabakat onayı alınan ve daha geniş bir tabana yayılan bir paket çıktı. Meclis'te temsil edilen veya edilmeyen diğer partilerin de görüş ve önerilerini alma çabalarının bir kez daha deneneceği ve bundan sonraki rotanın da; "halk" olacağı daha kesin ortaya çıktı. Paket ve süreçle daha yakından ilgili görünen DTP'nin, dünkü kongresindeki görüntüler, arzulanan fotoğrafa çok da yakın değildi. Öcalan posterinin asılması, İstiklal Marşının okunmaması ve terör örgütü liderine "sayın" diyerek anonslanması bunlardan bazısı. Eş Başkan Ahmet Türk'ün, Anayasanın tümden değiştirilmemesi durumunda, açılımın olmayacağına dair sözleri de buna eklenebilir.

Baykal'ın duruşu

Daha yakın vadeli politik gelişmelerden söz ederken, DTP'li vekillerin polis zoruyla ifade vermeye götürülmesini önlemeye yönelik çabalardan da sözetmeden olmaz. Burada, AK Parti'nin, Anayasa değişikliği de dahil bazı düzenlemelerin yapılması önerisi var. 15 yıl önceki görüntülerin tekrar yaşanmasını kimse istemiyor. Bununla ilgili, herkesin olumlu katkı yapması bekleniyor. CHP Lideri Baykal'ın yaptığı açıklama, bize bir çelişkiyi de hatırlattı. Baykal; "kişiye ve duruma özel Anayasa değişikliği yapılmaz" dedi ama 13 Aralık 2002'de, o dönem sadece AK Parti Lideri olan Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesinin ve dolayısıyla Başbakan olmasının önünü açan Anayasa değişikliğine destek verdiğini hatırlatmakta fayda var. Hatta, o dönemde partisi içinden ve kamuoyundan gelen tüm tepkilere karşı duran ve "Demokrasi anlayışımın gereği iktidar partisinin Genel Başkanının siyasi haklarını kazanarak parlamentoda yerini alması gerektiğine inanıyorum ve bu konuda hiçbir tereddütüm yok" diyecek kadar kararlı duruşu henüz hafızalarda. Özetle; bu konular medya aracılığıyla konuşmak yerine, karşılıklı müzakerelerle ortak bir zemin yaratılması zorunlu bir süreç değil de nedir?

Arkas mucizesi
Geçen haftaki yazımda, denizciliğin duayenlerinden Lucien Arkas'ın, İzmir Ekonomi Üniversitesinde, öğrencilerle yaptığı sohbetten alıntı yapmıştım. Liderlik ve yöneticilik üzerine, yüzlerce sayfada anlatılabilecek ayrıntıları, 3-5 cümlede anlatıvermişti Bay Arkas. Cuma günü, Türkiye'nin en büyük tek parsel organik bağında yaptığımız sohbette, yine yüzlerce sayfalık "bilgeliğini" konuşturdu. Kişisel tarihimizde çok özel bir anı olarak kalacak olan bağbozumu deneyimini, haber sayfalarımızda okuyacaksınız. Torbalı'daki bu yatırımı gerçekleştiren Ekrem Demirtaş'ın ileri görüşlülüğünü ve bugün burayı devralan Arkas'ın iddiasını bir kez daha gördük. "Denizciliği 45 yıldır nasıl yönettiysem bağı da aynı sistemle yöneteceğim" diyor Bay Arkas. Holdingi ve işleri yavaş yavaş oğlu Bernard Arkas'a devretmeye hazırlanırken, kendisine emeklilik hayatı için kendi deyişiyle "hobiler" buluyor. Tıpkı başta kimsenin inanmadığı ama inadı ve ısrarıyla, voleybolda gerçekleştirdiği Avrupa şampiyonluğu gibi, bu işte de "şampiyonluğa" kilitlenmiş Bay Arkas. Bir iddiasını da paylaşmadan geçemeyeceğim; Çocukluk yıllarından beri uzak kaldığı "piyano çalmaya" yeniden başlıyor. İnanıyoruz ki; bu işte de "şampiyon" olacak. Ve; herkese örnek olmaya devam edecek...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA