Dikkat edin kimse, "Yüzde 10'luk seçim barajı düşerse ben oyumu artırıp, iktidar olurum" demiyor.
Bütün plan AK Parti'nin milletvekili sayısını düşürüp, tek başına iktidar olmasını engellemek üzerine kurulmuş.
Oysa 2011'deki seçimlerde 'Baraj 0 olsaydı nasıl bir Meclis aritmetiği ortaya çıkardı?' sorusuna cevap arasalar boşa kürek çektiklerini hemen anlayacaklar.
2011 genel seçimlerinde baraj uygulanmasaydı, AK Parti 327 değil, 322 milletvekili çıkarıp yine tek başına iktidar olacaktı.
CHP'nin milletvekili sayısı ise 135'den 134'e inecekti.
O seçimde 53 milletvekili çıkaran MHP'nin sandalye sayısı 54'e, HDP'nin 35 olan vekili sayısı ise 40'a yükselecekti.
İngilizlerin eski futbolcularından Gary Lineker'in çok meşhur bir sözü var.
"Futbol 90 dakika oynanan ve sonunda hep Almanların kazandığı bir oyundur." Türkiye, seçimlere yüzde 10 ya da 0 barajla gitsin hiç fark etmez.
Muhalefet bu kafayla devam ettiği sürece AK Parti girdiği her seçimi kazanır, CHP ise yeni bir kurultay daha toplar.
2011 Genel seçimleri yüzde 10 barajlı ve 0 barajlı sonuçları
Yüzde 10 baraj / 0 baraj
AK Parti 327 / 322
CHP 135 / 134
MHP 53 / 54
HDP 35 / 40
CHP'nin kanatları!
Kılıçdaroğlu'nun "MİT bize tezgah kuruyor" açıklamasının üzerinden 15 gün geçti...
Ne CHP lideri bu iddiasını ispatlayabildi ne de partiye asıl tezgahı kimin kurduğu sorusuna cevap bulunabildi.
MİT'i bilmem ama CHP içinde birden fazla grup-kanat-klik (adını siz koyun) sanki başka bir partide siyaset yapıyormuş havasında hareket ediyor.
Bunlardan biri de önderliğini CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş'ın yaptığı 'Sol Kanat' hareketi.
Dün İstanbul'da 'CHP nasıl iktidara yürür' başlıklı bir panel düzenlediler.
Konuşmacılardan biri de Ercan Karakaş'tı.
Bu grup partinin yüzünü sola çevirmeden, emek hareketiyle buluşmadan iktidar olamayacağını düşünüyor.
Bu görüşlerini de Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde çeşitli platformlarda dile getiriyor.
Bir nevi CHP içinde siyaset yapıp CHP'ye muhalefet ediyorlar.
Çünkü Kılıçdaroğlu'nun kafasındaki CHP'de hedef kitle sol tandanslı seçmen değil.
Kılıçdaroğlu, CHP'ye merkez parti hüviyeti kazandırmaya çalışıyor.
Ama 5 yıldır partiye hakim olamadığı için CHP'nin yörüngesi bir türlü oturmuyor.
CHP içinde Ercan Karakaş ve arkadaşlarının 'sol kanat' adıyla yaptığını, 'sağ kanat' 'yenilikçi kanat' 'ulusalcı kanat' gibi sıfatlarla yapan 3-4 grup daha sayabiliriz.
Ha unutmadan bir de takımdan ayrı düz koşu yapan milletvekilleri var.
Anayasa Mahkemesi şu seçim barajını bir düşürürse vah CHP'nin haline.
En az 3-4 tane ayrı parti çıkar CHP'den.
Ne demişti İzmir Milletvekili Rıza Türmen hatırlayalım...
"Bizim parti zaten yeterince karışık, MİT'e gerek var mı?"
Sahiden de hiç gerek yok MİT'e...
Ercan Karakaş ve Sezgin Tanrıkulu yeter de artar CHP'yi karıştırmaya...
Gürsel Tekin'in söyleyemediği önseçim gerçeği
CHP'nin etkili isimlerinden Gürsel Tekin'in 2 günlük İzmir programına beklendiği üzere önseçim tartışmaları damga vurdu.Tekin, her ne kadar bu topa hiç girmek istemese de gittiği her yerde "İzmir'de önseçim yapacak mısınız?" sorularıyla karşılaştı.
İnternet medyasından takip ettiğim kadarıyla bu konuda tatmin edici bir cevap da vermedi.
Düşünün bir siyasi partinin genel başkanı milletvekili adaylarını önseçimle belirleyeceklerini açıklıyor ama o partinin örgütü için bu sözler hala teyide muhtaç.
Zaten Tekin'in önseçim sorularını geçiştirmesi de her şeyi anlatıyor.
CHP Genel Merkezi'nin kafasında İstanbul, Ankara ve İzmir adaylarını bir punduna getirip merkez yoklamasıyla belirlemek var.
Ya da dostlar alışverişte görsün mantığıyla yapılacak sözde bir önseçim istiyorlar.
Çok değil daha 6 ay önceki yerel seçimde uygulanan fermuar sisteminin akıbeti malum.
Fermuardan geçen hangi isim genel merkez tarafından değerlendirildi ki?
CHP yönetimi önseçimde samimi olsaydı şimdiye kadar çoktan takvimi açıklardı.
Siyasette 24 saatin bile çok uzun bir süre olduğunu unutmamak lazım.
Bir bakmışsınız, iktidar ve muhalefet partileri aralarında anlaşıp seçimi 1 ay erkene almış.
O zaman MYK, zaman darlığı gerekçesiyle önseçimden vazgeçer mi geçmez mi?
Kim bilir bu işin bu kadar sürüncemede bırakılmasının alt metninde belki de böyle bir plan vardır.
Russell Crowe'un son umudu Ulusalcılar
Yeni Zelandalı aktör Russell Crowe'un yönettiği 'Son Umut' adlı film önümüzdeki günlerde vizyona giriyor.
Filmde Çanakkale Savaşı sırasında geçen bir öykü anlatılıyor.
Filmin basın gösterimini izleyen gazetecilerin yazdıklarını göre Crowe, son umudunu bizim ulusalcılara bağlamış.
İlk kez Batılılar tarafından çekilmiş Türkiye'yi anlatan bir filmde iyi karakterler Türk, kötüler Yunan...
Geceyarısı Ekspresi kabusunu bir türlü unutamayan biz Türklerin pek alışık olmadığı bir durum bu.
Neyse dönelim Crowe'un son umuduna.
Yönetmenin şu sözleri enteresan.
"Çanakkale Savaşı'na daha önce Türklerin perspektifinden bakmadığım için utanıyorum."
Avustralya ve Yeni Zelandalılara saldırıya uğrayan tarafı anlatmak istediğini söyleyen Crowe, asıl amacının ne olduğunu da saklamıyor. "Ticari sonuç elde edersek tekrar yönetmenlik fırsatı yakalarım."
Gördüğünüz gibi elin Yeni Zelandalısı bizi 5 dakikada çözmüş ve filmin gişede başarıyı nasıl yakalayacağını keşfetmiş.
Ustaca manevralar ve açıklamalarla ulusalcı-milliyetçileri salonlara çekmeyi hedefliyor.
Crowe'a kızmak yerine onu takdir etmeliyiz.
Ticari ya da tamamen duygusal sebeplerle milli hissiyatımızı gıdıklamasına hiç itirazım yok..
En azından ortalıkta 'Türk yönetmen' sıfatıyla dolaşıp Türkleri Ermenilere soykırım uygulamakla suçlayan Fatih Akın gibi bizi dünyaya rezil etmiyor.