Hep derim ve de hep umutla beklerim... Her derde deva olan bu bilim insanları, niye bir 'karakter cihazı!' icat etmezler? Böyle bir alet bugün var olsaydı, son günlerin en iyi üç deneği Deniz Çoban, Deniz Ateş Bitnel ile Kuddusi Müftüoğlu'nun üzerinde denenmesini isterdim. Deniz'in Çoban olanı, özrünü dileyerek aslanlar gibi çaktı selamını, çekildi köşesine...
Ortalık yıkılıyor, diğer Deniz'de 'tık' yok hala! Kuddusi tarafına gelince; memleket, futbolcunun hakeme gösterdiği kırmızı kartla yedi düvele 'rezil!' olurken, pişkin pişkin hala hakem efendiyi savunduğu gibi, Salih'e ceza verilmesini konuşuyor mikrofonlara! Her ikisi, kafalarına takılacak olan karakter cihazından merak ya, ne not alırlardı acaba? Dün akşam, karşılaşmanın başlama dakikaları yaklaşırken, kesin oyunu yönetecek hakemde olacaktı, dörtlüleri yakan tüm şüpheli gözler... Her iki ekibin, bir Play-Station hızında geliştirdiği paslar... Top kaybedildiğinde, rakibe uyguladığı pres... Müthiş top kazanma iştahları ve İsmail'in harika ortasına, Olcay'ın vurduğu kafasının üst direkte 'şırrakk!' diye bir ses çıkarmasından sonra, Halis Hoca'nın varlığını bile hissedemedi ben dahil, tüm etrafımdakiler... Deli İbrahim (Üzülmez), ardarda aldığı galibiyetlerle, Gençler takımının son haftalardaki sihirli değneği... Bu bir gerçek... Fizik-kondisyon tarafı yalan olur ama, moral motivasyon da ne denli başarılı olduğu ortada... Ve ligin en iyi ekibine karşı verdiği dün akşama ilişkin o müthiş direnç, hakikatten takdire şayandı, bana göre... İkinci yarı... O, Gençler'in kalesine abanma... Gençler'in o orta saha ve savunma oyuncularının akıl almaz direnişi, formasını giydiğim yıllarda, BJK'ye hep uğursuz geldiğimiz günler geldi aklıma... Terledikçe terledim ve mayam kabardıkça kabardı, kabarmasına da, Gomez'in golüyle uyandım, çok eskilere daldığım rüyamdan!
Neyse, Halis Hoca'yı, bi öpeyim yanaklarından... Gözardı edilmesin ve MHK şurekası bilsin! Benim hala dört gözle beklediğim 'karekter cihazı' hayalim var!...