Saygı duruşunda, trompetin ağzından çıkan her acı nota, kalbimin üstüne birer kızgın kurşun damlası misali tek tek dökülürken, takım kadroları.... Lig TV'nin 'uzman yorumcusunun!' söylemleri... Ve Beşiktaş'ta, takım tertiplerindeki meburiyetten verilen görevler, kaçmıyor gözümden...
Ha bu ara, Gençler'de müthiş bir iş başarmış, geleceğin en iyi teknik direktörü adayı olabilecek bir İbrahim Üzülmez'in, küme düşme adaylarının en başındaki Gaziantep'in teknik direktörlük koltuğuna oturmasına, bir türlü basmıyor kafam!
Mesela; İlk başta Tosic'in sol tarafta görevlendirilmesini bir dezavantaj olarak görürken, yaptığı ortalar sonucu kuşkularım, kalkıyor ortadan...
İlk kırk beş, müthiş... İbrahim Üzülmez'in Gaziantep'e nasıl dokunduğunu, fark ediyoruz. Sanki, Beşiktaş'a karşı on beş kişi oynuyorlar! 'Ghilas' denilen bir adam var ki, ele avuca sığmıyor ve Beşiktaş savunmacılarının durmadan bir burnunu, bir kulağını çekiyor! Lakin; nasıl bir futbolcu olduğuna karar veremediğim o Aboubakar, kale gönderinin doksanın da duran o örümcek ağlarını temizliyor, gönderdiği mükemmel şutla...
Tartışılan penaltı
İkinci perdede daha merak ettiğim, Gaziantep'in direnişini devam ettirip, ettirmiyeceği konusuydu ki, daha oyunun başında Fabri'yi yerlerde süründürmeleri... Çatır çatır, kafa kafaya mücadele vermeleri... Hele hele o Ghilas'ın, Rodolfho'nun arkasından gelerek, karşı karşıya kaldığını auta atması sonucunda baktım, etrafımda oturan tüm Beşiktaşlılar damağını kaldırıyor! Eyi mi? Bi de; tartışılan o penaltıyı, Kaleci Gökhan'ın kurtarmasından sonra, 'hatim!' indirmeye başlamışlardır, eminim...
Tamam... Hem lig, hem kupa, hem de Şampiyonlar Lig'i... Böyle bir ortamda, bedenlerin ve ruhların da 'yorgun' olmaması ne mümkün! Dün, Atiba dışında, gözümüze takılan bir oyuncu olmadığının altını çizerken, İbrahim Üzülmez'li bir Gaziantep geliyor.
'Deli İbo'dan!' özür dilemeli... Belli ki ikinci yarı bu kardeş, çok takıma, çok namaz kıldıracak(!)