Burası birçok İzmirlinin en az benim kadar sevdiği bir ilçe... Bugün sizlere Tire'yi ve Tirelileri bildiğim ve dilimin dönrüğü kadar anlatmaya çalışacağım.
Önce, Tire'nin insanı çok sıcak kanlı ve misafirperverdir.
Tire'de herhangi bir evin kapısını çalıp da: "Tanrı misafiri olarak geldik" deseniz, sizi güler yüzle, "Hoş geldiniz, ne zaman gitçeniz..." diye karşılarlar.
O "Ne zaman gitceniz"in özünde şu vardır: Eğer biraz oturup gidecekseniz ağır ikramlara kalkışılmaz. Hemen çay veya ayran ikram edilir.
Hal hatır sorulur.
Eğer karnınız açsa, tavada zeytin yağı ile üç dört yumurta pişirilir, yanına peynir, zeytin Allah ne verdiyse sofraya konur. En önemlisi, bunların yanında evde buğday unundan yapılmış mis gibi tava ekmeği de vardır ve sunulur sofraya.
Haaa. Eğer, yatıya kalacaksanız o zaman işler değişir.
Ağır ikramlar için hazırlıklar başlar. Ayranlar yayıkla çalkalanır horozlar kesilir, zeytinyağlı ve koruk ekşili salatalarla sofra donatılır ve ağırlanır misafirler... "Ne zaman gitceniz"in sorulması o yüzdendir.
Misafirler uğurlanırken, ayrı bir ikram faslı vardır. O evde incir, zeytin, zeytinyağı, nar, ayva, ne varsa konuklara ikram edilir. Çeşitli hediyeler verilir ve elleri boş gönderilmez.
"Tire ile ilgili yazacaklarınız bu kadar mı?" diyeceksiniz. Hayır!... Ortalığı boş buldukça devam edeceğiz.
ŞEFFAF NEDİR?
Öğretmen sordu: "Söyle bakalım Ali, şeffaf ne demek?" Ali o gün çalışmamıştı, "Bilmiyorum" dedi. Oysa öğretmen hatırlatmak istiyordu.
"Bir taraftan bakıldığında, diğer tarafı görülebilen cisimlere şeffaf denir. Şimdi, sen de bir örnek ver bakalım." Ali'nin gözleri çakmak çakmak oldu ve yanıtladı:
"Anahtar deliği öğretmenim."