Beni çok az tanıyanların bile bildiği gibi en büyük hobim, seyahat etmektir. Eski yaşantımda pilot idim diyeceğim ama pilotluğun geçmişi o kadar eski değil. İnanın havaalanına, tren istasyonuna girerken adeta uçuyorum. Nereye gideceğim mühim değil, yeter ki gideyim. Her yolculuğumda daha evvel de anlattığım gibi o kasabanın, o şehrin, o ülkenin yaşayanı gibi olmak isterim ve olurum. Olmazsam, devamlı kendi alıştığım adetlerimle mukayeseler yaparsam hiç iyi hatıralarla döneceğimi sanmam. Kendi sokağım, caddem, şehrim, ülkem tabii ki en güzelidir. Bu yüzden mukayeselere girmek yerine oralardan haz duymak, oralı gibi davranmak yani pozitif olmayı tercih ederim...İlk defa akşamüstü uçağı ile New York'a uçtum. Akşam olması daha değişik, daha rahat geldi. Çoğunuzun da bildiği gibi Türk Hava Yolları her şeyi ama her şeyi ile bir numara. Karşılama, servis, rahatlık, temizlik, bilhassa rakipsiz film koleksiyonu ve uğurlama. Aynı seferde uctuğumuz Ender'le (Mermerci) sohbet, Hayri Abi'mle (Yazıcı) programlar, iki film seyretme, iki bilmece derken iniverdik. İzmir'den 'connection' olarak yüklenen bavulum tüm bagajlar çıkmasına rağmen gözükmedi. Oradaki büyüklerimin "connection'muş gördün mü, valizi İstanbul'dan vereceksin" demelerine maruz kaldım. Tüm bagajları indirip döndüren bant durdu. Tam kayıp bürosuna gidiyorduk ki çalışmaya başladı bir tek benim valiz düşünce havamı düşünebiliyorsunuz...
YAĞMUR ALTINDA
New York'u biraz fazla bildiğim ve hoşlandığımdan eski mekanıma gelmiş gibi oldum. Bu kez sadece 1 gece kalacağımız için hiçbir arkadaşıma haber vermedim ve yerimizi ayırttığımız İntercontinental Times Square oteli'ne geçtik alandan. İlk defa gittim bu çok güzel otele. Kötü tavsiyem olmadığını bilirsiniz, harika bir yer. Şık, rahat, hele SPA'sı, odaları, hakiki bir Fransız-Amerikan kahvaltısı yapabildiğiniz restoranı, ki öğlen ve akşam yemekleri için de tavsiye ettiler. Hakikaten size tavsiye edebileceğim bir otel. Fiyatları da öyle.
Hemen kendimizi yağmur çiseleyen Broadway caddelerine atıverdik.
Tabii ki dünyada en sevdiğim sanat semtlerinden en başta gelen caddeleri, sokakları doyamaya doyamaya dolandım. Ertesi gün şehirden ayrılacağım için ancak afişleri önünde minik hayaller kurabildim. Meraklıları için geçmek istiyorum. Şu günlerde müzikallerden 'Memphis', 'Jersey Boys', 'Adams Family', galasına gittiğim 'Spiderman', 'Phantom', 'Mamma Mia', 'Billy Elliot'un önlerinden hatıralarımla geçerken gidemediğim 'War House', 'The Book of Mormon' ve 'Hugh Jackman' in muzikalkeri önünde epey vakit geçirdim, gideceğim günün hayalleri ile. Hugh Jackman'ın şovu kendisinin en sevdiği müzikallerin bölümlerindeki şarkıları kapsıyor. Kendi sesi ile gerçekleştirdiği performansı mükemmelmiş. Marriot'ta 'Follies' başladı. Londra'da seyrettiğim 'Priscilla' ile 'Sister Act' başlamış. Hele Off-Broadway'de başlayan 'Voca People' şovu yıkıyor geçiyormuş. İlgilenirsiniz, biraz da içimi paylaşayım dedim. İşin en komik tarafı hani iyi düşün iyi olur deriz ya otele gittik. O güzel odama, uyumak yerine TV'yi karıştırırken Broadway Shows kanalını zapladım mı? Hepsini parça parça izledim. Size mutluluğumu anlatamam. Sabaha kadar...
24 SAAT KALABALIK
Uçak saatine kadar New York'ta oyalanmak için bir 5. Cadde klasik turu atmak üzere ortalara çıktık ki önce Apple'a bir uğrandı. Yahu burayı bir gün, bir kaç saat, hatta bir kaç dakika tenha görmek fırsatı olmaz mı dedik. Biliyorsunuz Apple, sabaha kadar 24 saat açık. Yeni çıkan I-Phone 4S siparişleri veren dostlarım oldu. Aman ilgililere, Avrupa için olanları bu hafta satışa çıkıyormuş. Oradan Saks Fifth Avenue'ye geçtik. Hani alışveriş niyetin olmayınca ne kadar güzel oluyor buraları sadece dolaşmak. Zaten Milano ve New York'ta uzun kaldığım için genelde hep rahatımdır o konuda. 2 veya 3 kere gördüğümde hala hoşuma giderse alırım o beğendiğim şeyi.
ÇOK ÜNLÜ SİMALAR
New York'ta Ahmet Abi ve onun tanıştırdığı Tony lakaplı Oktay ile minik bir New York turu atıp havaalanına Cleveland'a geçmek üzere geçtik.
Cleveland Clinic daha önce anlattığım gibi dünyanın sayılı hastanelerinden. Yine dünyanın sayılı kalp cerrahlarından Metin Tuzcu buranın 2. başhekimi. Ve tabii ki bizim de medar-ı iftiharımız. Cleveland Clinics o kadar yoğun o kadar ünlü ki hiçbirimiz muhtaç olmasın ama mutlak tanıdık bir kaç simaya rastlayabiliyorsunuz. Sadece gördüklerimi, hissetiklerimi, kendi tarzımda sizinle paylaşmak istediğim için şu an hem kızı hem de kendisi için en büyük hekimlerden müdahale görmek üzere bu komplekste rasladığım dünyaca ünlü bir şahsiyetle beraberdik. İnanın bir kare resmi başta kendi ülkesinde olay olurdu. İşte o an farkımı hissettim. Batakhaneden farksız bir medya ortamında bizlere de yakışan bu olur dedim. Muhabirlik buysa ben kenarda kalayım. Ama ne yazık ki, başkalarının mutsuzluğu bazılarını mutlu kılan bu ortamda kötü haber yazmak çok in? Boşver iyi şeyleri anmakla out olacaksak öyle olsun. Besim tarzı gezmeye devam, Gündüz kliniklerde bakım sıralarını halledip akşamları mall'lere ve ardından yemeklere gitmek adettendir. Cleveland'ın orada yaşayan billassa yabancılar tarafından çok rağbet gören bir Türk restoranı var ki inanın o et yemeklerini buralarda ancak yeriz. Hani gidecek yer yokluğundan değil çok lezzetli olduğu için epeyce gittik bol bol sohbete ve güzel Türk yemekleri yemeğe.
Atlanta üzerinden Miami'ye geçtik. Bu arada şunu yazmadan geçemeyeceğim. Atlanta Havaalanı'nda saydık her dakika bir uçak kalkıyordu. Meğer en önde gelen ticaret merkezlerindenmiş Atlanta.
YARIN: MIAMI