İzmir, yakın tarihi açısından şanssız bir şehir... Çünkü, Kurtuluş Savaşı'dan sonra, Türk orduları kente girdiğinde, ateşler içinde kalmıştı.
Kimin yaktığı bugün bile hala tartışılan bu gerçek, İzmir'in geleceğini de karartmıştır.
Bu yangınla, yüzyıllardır barış içinde yaşayan Türk-Ermeni-Yahudi-Yunan ve Levantenlerin iz bıraktığı evler, konaklar, dükkanlar kül oldu.
Çok azı kaldı, günümüze yansıyan... Çoğu yıkık dökük, perişan halde...
***
Çünkü evin sahibi, "Yıkıp apartman dikeceğim" diyor, Sit Kurulu da "yıktırmam" diye diretiyor.
Hatta bu uğurda sert önlemler alıyor. Ancak herşey orada kalıyor, çünkü kurul restorasyon masraflarına karışmıyor mekanın...
Yapmıyor da, yaptırmıyor da... Yapan olursa, gerçeğinde diretiyor.
Bina da güneşe, yağmura direnebildiği kadar direniyor ama içinden çok şeyi yitiriyor.
Ruhunu, çizgilerini, geleceğini...
Gün geçtikçe eriyip gidiyor, zavallı ve bitap bir halde...
Çevrenize bakın birçok örneğini görürsünüz. Altınyol'da, Mithatpaşa'da, Kahramanlar'da...
Hüzünlü bir andır, gördüğünüz...
***
Birilerinin, bu çaresizliğe el atması gerekiyordu, örnek olması da...
Tıpkı, bir kentin tarihine sahip çıkan Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan gibi...
Sevgili başkan, önceki gün çodk önemli bir projeye imza atmış; haberleri gördüm, gelişmeleri izledim.
Konak Belediyesi, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıklarımızın yenilenerek korunması ve yaşatılarak gelecek kuşaklara aktarılması için iki tarihi yapıyı kamulaştırmış... Akıncı ve Altınordu Mahalleleri'nde bulunan iki bina, müze olarak değerlendirilecekmiş...
***
Tartan şöyle diyor: "Cumbalı bu iki katlı yapıyı, butik müze olarak değerlendireceğiz. Çünkü artık dünyada butik müzecilik konuşuluyor. İnsanlar ülkeleri ziyaretlerinde zamanlarının bir bölümünü butik müzelerde geçiriyorlar. İzmir'e bu anlayışı getirdik."
Bence bu, dünya gerçeklerini iyi gözleyip geleceği yakalamaktır.
Teşekkürler sayın Başkan, biliyorum ki, yaşanmışlıkların yegane tanığı o eski binalar, artık hüzünlü bakmayacak bana...
Bir umut yeşerdi çünkü yüreklerinde...
Bu ışığı siz yaktınız. Ne olur söndürmeyin.
Hadi canım sende!
"Çocuklar Duymasın yineden çekiliyor"...
Haberi ilk duyduğumda, çok şaşırdım. Çünkü misyonunu, ekran serüvenini tamamlamış bir dizinin yeniden izleyiciyle buluşması, garip gelmişti bana...
Çünkü öykünün yeniden çekilmesi, daha önce iki kez gündeme geldi ama proje rafa kalktı, bu kez ciddi ciddi düşünülüyor.
Pınar Altuğ'dan, Tamer Karadağlı'dan görüş alınıyor. Onlar da bu projeye olumlu bakıyor.
Peki halk ne diyecek sizce?
Hafızaları şöyle bir yoklayın:
Pınar Altuğ, ilk eşini aldattığı iddiasıyla diziden uzaklaştırılmamış mıydı? Onun yerine başka oyuncular rol almamış mıydı? Şimdi ne oldu da dönüyor diziye...
O zaman Altuğ'u diziden uzaklaştıran zihniyet, bu kez nasıl bir hazım modeli sunacak izleyiciye...
Anne-baba yaşlanmış, çocuklar büyümüş...
Senaryo böyle mi yazılacak?
Acaba işte büyükler yaşlanınca, çocuklar büyüyünce hayat böyle devam ediyor mu, denecek?
Hadi canım sende...
GÜNÜN SÖZÜ
İnsan ne için yaşıyorsa, onun büyüklüğü ve değeri kadar yükselir.
Anonim