Avustralya Open'ın ardından

Bizler de bittik ama yine de senenin ilk ve en zor Grand Slam'ini bitirmiş olduk. Bilineni tekrar etmeyelim ama çok güzel ve heyecanlı maçların izlendiği, sürprizlerin yaşandığı bir 15 gün artık geride kaldı. Evet, neticede erkeklerde biraz da beklendiği gibi çok formda ve fit olan Djokovic zirveye çıktı. Hem de burada 5. defa şampiyon olarak bir rekora imza atmış olarak. Murray, çok iyi başlamıştı ama maalesef her ne sebebten olursa olsun, o da Wawrinka gibi sonunu getiremedi. Sharapova biraz daha mücadele etti ama yeterli olmadı. Serena böylece Avustralya'da 6. ve toplamda çiftler dahil 19. Gran Slam şampiyonluğunu kazanırken Steffi Graf'ın rekoruna bir adım daha yaklaştı. Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Hem Serena, hem de Djokoviç hakikaten çok çok iyi oyuncular. Ancak ne Serena'nın sene sonu WTA İstanbul Turnuvası'nda oynadığı son üç maçında ki, ne bu finalde ki hastalık bahaneli davranışları, ne de Djokoviç'in finaldeki medikal showu ile rakiplerini soğutup oyundan düşürmeleri kendilerine ve sporumuza hiç yakışmadığı gibi o güzelim oyunlarına ve büyüklüklerine maalesef gölge düşürüyor. Kazanmak için her şey mubahtır denebilir. Ancak ben rakiplerinin ve biz seyircilerin bu davranışları hak etmediğimizi düşünüyor, kızıyor ve üzülüyorum.

Milli sporcumuz Marsel İlhan, Fransızların star oyuncularıyla Montpellier'de ayni ana fikstürde: Monfıls, Simon ve Gasquet gibi. Ecuador Quito Turnuvası'nda yakınen tanıdığımız Verdasco, Lopez, Klizan gibi üst sınıf oyuncular mücadele ediyor. Zagreb'te Karlovic, Youzhny, Garcia-Lopez ve Coric var. İyi maçlar olacağa benziyor. Umarım TV'lerden canlı olarak izleyebiliriz.