• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
IMF’ye ihtiyaç var mı? CAHİT SÖNMEZ

IMF'ye ihtiyaç var mı?

cahit.sonmez@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22.01.2010, 00:00
IMF bilmecesi bir türlü çözülemiyor. IMF ile anlaşmaya gerek var diyenler ile yok diyenler bir kez daha karşı karşıyalar. Her anlaşma öncesinde benzer tartışmaları yaşıyoruz. Uzun IMF geçmişimizde çok ilginç iniş çıkışlara tanık olduk. Aslında IMF sürecini iki aşamaya ayırabiliriz. Birincisi, "niyet mektuplarında" taahhüt ettiğimiz sözleri yerine getirmeyip rafa kaldırdığımız anlaşmalar dönemi. İkincisi, yoğun kredilerin kullanıldığı ve harfiyen "niyet mektuplarındaki" vaatlerin yerine getirildiği 2001 krizi sonrası diyebileceğimiz dönem.
Türkiye, IMF'ye üye olduğu 1950'li yıllardan bugüne kadar yaklaşık 35 milyar dolar civarında kaynak kullandı. 2001 yılına kadarki süreçte gelen kredinin en büyüğü 1994 krizi sonrasında 1.7 milyar dolar ile gerçekleşmiş. Diğerleri genellikle milyon dolarlar mertebesinde kalıyor. Çok uzun bir zamana yayılan kredi kullanımlarının tutar olarak da geniş bir zamana yayıldığını düşünmeyin sakın. 35 milyar doların yaklaşık 30 milyar doları ikinci aşama olarak 2001 sonrası dönemde kullanılmış. Kalan küçük kısım ise toplam 40 yılda gelmiş.

ÖZELLEŞTİRME ETKİSİ
Zaten Türkiye ekonomisinin 2003-2007 yıllarında sağladığı ortalama yüzde 7 civarındaki büyümede IMF'den alınan yoğun kaynağın etkisini göz ardı etmemeliyiz. Aynı zamanda özelleştirme sürecinde gelen yabancı sermaye de IMF kaynakları gibi önemli derecede rol oynadı büyüme üzerinde. 1986 yılında başlayan özelleştirmeden toplam 32 milyar dolar civarında gelir elde edildi. Yine aslan payı 2001 krizi sonrası döneme düşüyor.
Her iki kaynağı topladığımızda yaklaşık 70 milyar doların 5-6 milyar dolarının 2001 öncesi kalan 64-65 milyar doların 2001 sonrası dönemde kullanıldığı sonucuna ulaşıyoruz. Buradan şu tespiti yapalım, kaynak girişi ekonominin büyümesinde etkili oluyor. Her ne kadar etkisi geçici ve bedelleri ağır olsa da.
Şu an içinde bulunduğumuz durumu kaynak açısından değerlendirelim...
2009 yılı bütçesinde, öngörülen pozitif büyüme rakamına göre tahmin edilmiş olan bütçe gelirlerine küçülme ve kamu harcamaları yüzünden ulaşılamadı. Sonuçta 50 milyar dolar civarında bir bütçe açığı ile kapattık geçen yılı. Bu yüzden her ülkede olduğu gibi bütçe açığının finansmanı sorunu Türkiye ekonomisinin de gündeminin üst sıralarında. Lakin, özellikle gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda bütçe açığı ve kamu borç yükü oranları tehlike yaratacak boyutlarda değil. Sadece, borç servisinin yüksekliği ve faiz dışı fazla yaratılamamasından kaynaklanan "yüksek iç borç çevirme" oranı söz konusu. 2010 yılı için hükümetin öngördüğü iç borç çevirme oranı yüzde 99.

KESKİN BIÇAK
İşte bu aşamada kaynak ihtiyacından bahsedebiliriz. Eğer IMF'den beklendiği gibi 20 milyar dolar gibi bir kaynak girişi gerçekleşirse iç borç çevirme oranı 10 puan dolayında aşağı inecek. Yani yüzde 90'lara düşecek. Böylece, faizler de yukarı yönlü baskıdan kurtulmuş olacak.
Neyse iki yüzü keskin bıçak gibi IMF anlaşmaları. Anlaşsanız ayrı dert anlaşmasanız ayrı dert. Ama bu işten en çok borsacılar nasipleniyorlar. IMF ile anlaşılıyor haberi çıkınca onların deyimi ile hemen beklenti satın alıyorlar. Küçük yatırımcılar da arkaya takılınca, bir anda endeks fırlıyor. Sonra kar realizasyonları...
Sözün özü, düşük faiz politikalarının ve likidite bolluğunun küresel düzeyde devam etmesi "kaynak sorunun" hafiflemesine neden oluyor. Dolayısıyla, biz de sanki bu şekilde idare edermişiz gibi düşünüyoruz. Umarız IMF'siz kaynak sorunu çözülebilir.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA