Türkiye İstatistik Kurumu verileri mevcut durumu özetlediği gibi bazı çelişkileri de yansıtabiliyor. Ardı ardına yayımlanan istihdam verileri ve tüketici güven endeksi tüketicilerin duyduğu güvenin ya da beklentilerinin diyelim, ortaya çıkan sonuçla pek uyuşmadığını gösterdi. Tüketiciler istihdamda artış beklerken işsizlik oranı ne yazık ki son yılların en yüksek noktasına ulaşmış.
Rakamların detayları şöyle: Gecikmeli gelen işgücü istatistiklerine göre Kasım ayında işsizlik oranı yüzde 10,7 seviyesine çıkmış. Aslında işgücü nüfusunu 15 yaş ve üstü değil de 64'de sınırladığımızda oran 0,2 daha yükseliyor, yüzde 10,9'a ulaşıyor. İstihdamın sektörel dağılımı hizmetin genel ekonomi üzerindeki belirgin ağırlığını net bir şekilde gösteriyor. Toplam istihdam edilen 25,8 milyon kişinin tam yüzde 52'si, yarısının fazlası, hizmet sektöründe çalışıyor. Aslan payından kalan yüzde 20,4 ve yüzde 20'sini sırasıyla sanayi ve tarım paylaşıyorlar. Son yüzde 7,6'lık kısım da inşaata düşüyor.
Oysa gelişmekte olan ülkelerde sanayi kesiminin aldığı pay yüzde 30'ların üzerine çıkıyor. Tabi hizmet sektörü istihdam açısında o ülkelerde de ilk sırada yer alıyor. Türkiye'de sanayi kesiminde verimlilikteki artış tatminkar olmadığı gibi kurlara ve diğer faktörlere bağlı olarak reel işgücü maliyetleri de yükseliyor.
GENÇ İŞSİZLİK
GENÇ İŞSİZLİK
Alışageldiğimiz genç nüfus işsizlik oranının yüksekliği ve kadınların işgücüne katılım oranlarının düşüklüğü son verilerde de izleniyor. Her 5 gençten birisi işsiz... Çalışabilecek kadınların sadece üçte birisi çalışırım diyor ve bunlarında yüzde 87'si iş bulabiliyor.
Bir kez daha vurgulamamızda fayda var...
İstihdam verileri işgücüne gönüllü katılan 15 yaş ve üzeri nüfustan derleniyor. Bu yüzden yüzde 10,7 işsizlik toplam çalışabilirlerin yüzde 89,3'nün iş bulduğu anlamına gelmiyor. 57 milyon işgücü nüfusumuzun yüzde 50,5'i çalışmaya gönüllü olduğundan toplam 28,9 milyon kişinin kaçının istihdam edildiğine bakılıyor. Dolayısıyla, iş bulanlar 25,8'e ulaşınca işsiz sayısı 3 milyona, oran da 10,7'ye iniyor. Oysa, Avrupa ya da OECD ortalamaları civarında işgücüne katılım oranımız olsa idi yaklaşık 34 milyonun yüzde 74'ü istihdam edilecek yüzde 26'sı işsiz olacaktı.
Bu arada geçen yılın son çeyreğinde bir önceki yılın eş dönemine göre kamu kesiminde çalışanlar yüzde 3,6 artmış. Açıkçası kamunun katkısı işsizlik oranın daha da yukarı çıkmasına engel olmuş.
TÜKETİCİLER NE DİYOR?
TÜKETİCİLER NE DİYOR?
Gelelim tüketicilerin bakış açılarına...
TÜİK'in dün açıkladığı tüketici güven endeksi verileri katılımcıların ekonomiye duydukları güvenin azaldığını gösterse de önümüzdeki 12 ayda işsizliğin düşeceğine işaret ediyor. İşsiz sayısı beklentisi sorulduğunda olumlu değerlendirme hakim tüketiciler arasında... Aynı şekilde tasarruf etme olasılıklarının da arttığını düşünüyorlar. İlginçtir "hanenin maddi durum beklentisi" 3 aydır üst üste geriliyor. Şubatta da yüzde 1,2 inmiş. Maddi durumunun kötüleşeceğini bekleyen birisi tasarruf etme olasılığını nasıl artırabiliyor anlayamadım...
Sözün özü büyüme hızının düşmesiyle işsizlik oranı ufak bir sıçrama yaptı. Umarız bu yıl ekonomi kısmen canlanır ve işsizlik oranı makul seviyelere düşer.