Ege'li iletişimci ve profesyonel turist rehberlerinin çoğunun "hoca"sı olan Şadan Gökovalı, 15 Mart 1939'da Muğla'nın cennet beldesi Gökova'da doğdu.
Zamanın koşulları gereği sırası ile Ula İlkokulu'nu, Muğla Ortaokulu'nu, Aydın Ticaret Lisesi'ni ve İzmir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ni bitirdi. 1965'te Turizm Bakanlığı'nca düzenlenen, "Uluslararası Yayın Semineri"ni izleyip, "üniversite üstü" sertifika aldı.
***
Üniversitede öğrenciyken Ege Ekspres Gazetesi'nde çalışmaya başladı. Bunu TRT'deki yapımcılık ve yöneticilik yılları izledi. Gazetecilik, araştırma ve TRT yapımcılığı dallarında birçok ödül kazandı. "Yılın Gazetecisi" seçildi. Türk Dil Kurumu ödülüne layık görüldü.
***
Türkiye'de "mitoloji" yani, "söylence" denince akla ilk gelen isimlerden birisi Prof. Dr. Şadan Gökovalı...
Her şeyden önce O, ünlü mitolog Halikarnas Balıkçısı ile sayılı mitograflardan Azra Erhat'ın, "manevi evladı"dır. Üstelik O, duayen bir profesyonel turist rehberi olduğu için, Balıkçı da, Erhat da kendilerinin de bulunduğu turlarda, o yöreye ait söylenceleri Gökovalı'nın anlatmasını isterlerdi.
***
Prof. Dr. Şadan Gökovalı şimdi "Söylence" (Mitoloji)
kitabıyla karşımızda.
Gökovalı'nın Söylence kitabının, Yaşar Üniversitesi öğrencileri kadar, konuya ilgi duyan aydınlar için de yararlı olacağına inanıyoruz.
kentten
Pasaport İskelesi gibi büfeci de eski
İzmir'in simgelerinden 145 yıllık tarihi Pasaport İskelesi'nde büfe işleten Rıdvan İyiülgülü, nazar değmesin 70'inci yılını kutluyor.
Bostanlı ve Karşıyaka'dan vapur ile İzmir'e çalışmaya gelenleri her sabah güler yüzü ile karşılayıp gazeteden Boşnak böreğine kadar her türlü ihtiyacını karşılayan Rıdvan İyiülgülü'yü tanımayan yok gibidir. Çünkü, aynı mekanda hiçbir gün aksatmadan tam 70 yıldır var. Yugoslavya Üsküp'ten İzmir'e göç eden babası Feyzullah İyiülgülü'nün 1940 yılında işletmeye başladığı Pasaport'taki büfede, ilkokulu bitirdikten sonra başlamış çalışmaya.
Vakıflara ait olan büfeyi babadan oğula 70 yıldır işleten Rıdvan, "Burası bizim ekmek teknemiz. Babam gibi ben de buradan emekli oldum. Babam 6, ben de iki çocuğumu buradan kazandığımız parayla büyüttük. Her gün saat 5.5'ta açar, akşam da 19.00'da kapatırız. İzmir'in nüfusu 125 bin iken, 100 bin Hayat dergisi satardık. Rahmetli Attila İlhan bizim müşterimizdi. Şimdi abisi sağ olsun gelir gazetelerini bizden alır. Ekrem Demirtaş, Necip Kalkan gibi binlerce İzmirli bizi sabahları yalnız bırakmazlar. Hiç unutamadığım anım, rahmetli Turgut Özal öldüğünde tüm gazeteler yeniden baskı yapmıştı. Biz o gün İzmir'e gazete yetiştirememiştik" diyor.
Çınar Çığ'a vefa
İzmir'in köklü meyhanelerinden Bab-ı Ali'de, "Dostlara Vefa Günleri" gelenekselleşti. Necati Doluorman'la başlayan, Agah Yazgan ve Ayhan Toğuş ile sürdürülen vefa günlerinin bu ayki konuğu, şair Çınar Çığ oldu. Çığ, o bildik şakaları ve babacan tavırlarıyla gittikçe uzayan masaya bakıp bakıp büyük bir sevgi selinde buldu kendisini ve "İşte Bab-ı Ali dostluğu budur arkadaşlar" tümceleri dökülüverdi ağzından...
O gün kadehler Çınar Çığ için kaldırıldı. "Dünya Rakı Haftası" da unutulmadı bu arada. Dostları kendilerini bir araya getiren Süleyman Bahadır'a şükranlarını sundular. Sanatçı Fikret Tartan, Çığ'a plaketini verirken, "Böyle günlerde konuşulmaz, yaşamak gerekir" diyerek, son noktayı koydu. Bab-ı Ali dostları yeni yılın ilk pazartesi günü bu kez Torbalı eski Belediye Başkanı Aydın Sezer ile bir araya gelecekler...
fıkra
Besleyememiş
Alacaklı kapıdan içeri girince, borçluyu hindi dolması başında gördü. Tam zamanında gelmişim, diye geçirdi içinden.
"Artık şu borcunu ödeyeceksin sanırım" dedi.
"İmkansız" dedi borçlu.
"Amma adamsın yahu. Hem param yok diyorsun hem de oturmuş hindi dolması yiyorsun."
Borçlu gayet pişkin cevap verdi:
"Na yapalım birader, keyfimizden yiyoruz sanma. Besleyecek kudretimiz olmadığından kesmek zorunda kaldık."