• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Belediyecilik, kutsal bir görev ERKİN USMAN

Belediyecilik, kutsal bir görev

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 02.10.2011, 00:00
"Sadece ve sadece çöp toplamakla, park yapmakla, çiçek dikmekle, lağım temizlemekle sınırlı kalmaması gereken belediyecilik hizmetlerine, her zaman yeni bir şeyler eklenmelidir. Bunlardan en güzeli ise, kurum ile insanlar arasındaki iletişimin kesilmemesi ve bununla ilgili projelerin üretilip, uygulanmasıdır. Yani, Halkla İlişkiler..." diyor meslektaşımız ve eski belediyeci Vecdi Altay.
Vecdi Altay'ı dinlemeye devam ediyoruz:
Belediyecilik hizmetleri; yol, kanal, park yapmakla sınırlı değildir. Bu ve bunun gibi hizmetler, zaten yapılması zorunlu olan hizmetlerdir.
Belediyeler; kentin genel anlamda tüm sorunlarını çözebilecek projeler üretimelive uygulamalılar. Bunun yanında, vatandaşların özel ve resmi sorunları ile birlikte özellikle resmi kurumların da taleplerini yerine getirmekle yükümlüdürler.
***
Bunları yerine getirirken, parti ayrımı yapmamak zorundadırlar. Çünkü hizmetin partisi olmaz...
Ancak her dönemde, bu anlayışın uygulanmadığının örnekleri görülür. Eğer talep, partili biri tarafından ve hele hele bir meclis üyesinden gel-mişse, o talep ivediler ve önemliler listesine alınır ve hemen yapılır. Hatta bunun için, belediyenin tüm kurumları seferber edilir. Planlar altüst olur; memurların, işçilerin elleri ayaklarına dolanır.
Yıllar boyu süren ve günümüzde bile halen devam eden bu zihniyetin, belki bir oranda yıkılabilmesine yönelik olarak, 1989 yılında, Karşıyaka Be-lediyesi tarafından ilginç bir çalışma başlattık.
***
Günlerden bir gün, Başkan Cihan Türsen ile sohbet ederken, şu öneride bulundum:
- Başkanım, dikkat ediyor musunuz? Halk gününe gelen vatandaşların büyük bir bölümü SHP'li. Diğer partilerden kimse gelmiyor. Oysa hizmet, sadece bir partinin üyeleri ile sınırlı kalamaz ve bu çok yanlış.
- Evet, ben de farkındayım. Ne yapalım ki?
- Belki çok uçuk bir öneri; ama gelin bundan sonra her hafta, bu halk gününü diğer partilerin ilçe başkanlığı binalarında yapalım. Böylelikle, bu sorunun çözümü için bir adım atmış oluruz.
- Doğru da, bizi topa tutarlar.
- Tutsunlar, denemeden bir şey öğrenemeyiz ki... Hem ne kaybederiz?
Öneriye sıcak bakan Başkan ile program yapıldı. Bir sonraki hafta halk günü toplantısı, ANAP'ın Karşıyaka İlçe Başkanlığı binasında gerçekleştirildi. İlçe binasında, Genel Başkan "Tonton" lı Turgut Özal'ın duvara asılı büyükçe bir fotoğrafının altında ilk toplantı yapıldı. Halkın katılımı, gerçekten çok yüksekti.
* * *
Dile getirilen özel ve resmi sorunlar, her zamanki gibi, anında tek tek çözüldü. Ertesi gün gazete sayfalarında şu başlıklar vardı.
SHP'li başkan ANAP'ta.
Türsen ANAP'ta.
ANAP'ta bir SHP'li.
..Özal'ın fotoğrafı altında bir SHP'li.
Bu uygulama, halk arasında kuşkusuz çok olumlu karşılandı. Vatandaş çok memnundu; ama her nedense, partililer pek memnun değildi. Nasıl olur da bir SHP'li Başkan, ANAP'ta halk günü düzenlerdi?
Biz ise, hiçbir eleştiriye aldırış etmeden, sırasıyla DSP, DYP ve RP'de bu halk günlerini düzenlemeye devam ettik...
Belediyelerin, vatandaşın özel ve resmi işlerini çözümlemekten de sorumlu olduğunu belirtmiştim. Çünkü vatandaş, doğumundan ölümüne kadar belediyelerden hizmet görür, hizmet alır...İşte buna güzel bir örnek: Bir gün, sabahın erken bir saatinde, odama yaşlı bir teyze girdi. Biraz ürkek ve tedirgindi. Etrafa dikkatle bakındı. Tuvaletleri kontrol etti. Başkan'ın odasına girip, etrafı gözledikten sonra, masamın önünde duran koltuğa oturdu. Başörtüsünü açtı ve başladı konuşmaya:
- Evladım kusura bakma, senden başka kimse var mı yok mu diye merak ettim. Olmadığı iyi oldu.
- Neden teyzeciğim?
- Çok önemli bir şey anlatacağım. Senden başka kimsenin duymasını istemiyorum.
- Buyur teyze, seni dinliyorum.
- Bak evladım. Ben emekliyim. İki gün sonra emekli maaşımı alacağım; ama bugün için ekmek alacak param yok. İşte cüzdanım, bak.
- Rica ederim teyze bakmama gerek yok. Ama ben, biz ne yapabiliriz? Onu söyle bana
- Bak evladım. Sen bana, iki gün yetecek kadar para ver, ben sana bunu iki gün sonra maaşımı aldığımda geri vereyim. Söz veriyorum, gelirim, veririm. Ben öyle namussuz biri değilim.
- Rica ederim teyzeciğim. Peki ben sizin sorununuzu çözeceğim ama, siz de bunu kimseye söylemeyeceksiniz. Anlaştık mı?
- Tamam evladım söz. Kimseye söylemeyeceğim.
Teyzeye, talep ettiği parayı kendi paramdan verdim ve onu uğurladım. Bu satırları okurken, "Allah bilir, teyze de gitti, para da gitti" diye düşünebilirsiniz. Evet, teyze parayı aldı ve gitti. Ama gerçekten, iki gün sonra geldi ve parayı iade etti.
İşte insana güvenmek, inanmak ve insana hizmet budur...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA