Eylül'de Yeni Foça

Hocaların hocası Prof. Dr. Şadan Gökovalı'nın dizeleridir, bunlar.
"Anımsıyorum
Cumartesi'ydi ve yağmur yoktu!
Unuttum; ellerin miydi
Yeni Foça mıydı usulca tuttuğum?"
Şadan Hoca'nın izniyle "Gökova mıydı" yerine 'Yenifoça'yı biz yerleştirdik dizeye...
* * *
İşte, Şadan Gökovalı ile çıktığımız Yeni Foça yolculuğuna Atilla Köprülüoğlu ile devam edelim:
***
Ozan Ahmet Telli, Süryanice Aylul'dan (Üzüm Ayı) yerleşen Eylül'ün, 'gülleri soldurarak kendini duyurduğunu hep şaşırttığını' anlatır
'Eylül' şiirinde..
Güzeldir. Duygudur. Hüzündür. Güzdür. Sessiz çıkar, bağırtısız/gürültüsüz gelir yaşama Eylül...
Nedir habercisi?
İlkin, yaprakların sararması, tabaya dönüşmesi.
Başımızın üstündeki mavide parçalı, bulutlar. Çisil çisil ilk yağmurlar. Hani; ozana "Ben yağmur yüklü bulutum/Kime dokunsam ağlarım" dedirten. Kimi gün de "Ben Rüzgarım. Ben Umutum'' dedirten Eylül.
Cemal Süreya'ya;
"Eylül'dü.
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül'dü"
***
Küçük İzmir Körfezi benzeşmesi Yeni Foça'da Eylül. İlle Burunucu'da. Bir de Delos'ta.. Çardak Kafe'de..
Günbatımı Cenevizli mirası Taş İskelesi'nden nasıl izlenir? Muhteşem dercesine..
Yeni Foça'dır adı. Eylül'dür. Hüzün pek uğramaz oraya Güz(ün) aksine...
Sayfiyeciler, yazlıkçılar çoktan terk-i diyar.
Goethe'nin insanlardan kaçmayan sevimli dostları 'Duman', 'Panda', 'Bianco', 'Kara', sokaklarda..
Martılar maviliklerde. Sörfçüler yelken basmaya devamda.. Güneş yine de toprağı seviyor.
Bazı tekneler alargada.. Limanda ağları temizleyen, onaran balıkçılar.. Trolcular Midilli açıklarında..
Restoranlar Bölgesi yine cıvıl cıvıl..
***
Büyük İnsanlık bir sınav verirken. İçacısı, gazap/öfke, ihanet birbirine girmişken.
Başka bir ülke, kent, deniz, mavi, yeşil, dost ,can, sevgi, pazar.
Bu sefer Kavafis'in dizelerini mırıldanıyorum:
"Yeni bir ülke bulamazsın arama,
başka bir deniz bulamazsın
Nereye gitsen
Yeni Foça arkandan gelecek senin
Aynı sokaklarda dolaşacaksın yine."

Çünkü bulamam, biliyorum Kavafis, biliyorum.
Yeni Foça'da Burunucu'da Eylül. Çaresiz değil.
Umut bakıyor umut.
Hiç mahsun bakmıyor şiirin "Eylül Çiçeği" gibi...
Nazım Usta..!
"Biz (de) başka severdik, o yüzden YENİ FOÇA'dan
Başka sevemedik "

bir görüş
Foça'da güz sevinci
Buralarda ve bu mevsimlerde sanki insanın damarları açılır, etraftaki kokular değişir, hayat fışkırır.
Son baharda gezmek, tarifi zor bir his. Gençlik gibi bir şey bana göre. Hayatı yakalamak, enerjiyi hissetmek, tutku trenine binip uzaklaşmak, doğayla birlikte yeniden doğmak sanki.
***
Eminim ki Eski Foça sokakları baharı coşkuyla sarıp sarmalamıştır çoktan. Balık halindeki açık artırmayla başlayan gün, burada ne bereketlidir her zaman... Bu masal gibi sokaklarda yürümek, hem de baharda, ne büyük zevk...
Şen Çay Evi'nde Mehmet'in özenle hazırladığı renk değiştiren 'magic tea'ler, artık rahat rahat sokaktaki sandalyelerde oturarak içilir. Nazmi Usta'nın dondurmacısının önünde Foçalılar mutlaka kuyruk olmaya başlamıştır. Selma Bülbül, kocaman mutfağında, kadınlardan oluşan ekibiyle kimbilir hangi nadide çiçeklerin reçellerini deniyordur... Hem de lavantaların, akasyaların, menekşelerin insanın başını döndüren rayihaları arasında...
Eski Foça yakınlarındaki Ilıpınar köyü, baharın en güzel karşılandığı yerlerden. Köy civarı, göz alabildiğine yeşillik ve çiçeklerle kaplı. Köye adını veren pınar hemen merkezde. Karnınız acıkırsa da Fatma Bacı'dan enfes otlu gözlemelerle karnınızı doyurabilirsiniz.

pazar gırgırı
El işareti
Temel, bir minibüse durması için işaret vermiş. Şoför ellerini havaya kaldırarak ve tüm parmaklarını oynatarak 'çok kalabalık' demiş.
Temel de, baş parmağını işaret ve orta parmağı arasına sokmuş...
Şoför kızıp aşağı inmiş.
"Sen ne terbiyesiz adamsın!.." diye bağırmış.
Temel:
"Asıl sen terbiyesizsin, bana böööööyle yaptın" demiş.
Şoför:
"Ben sana kalabalık, dedim" diye yanıt vermiş.
Bunun üzerine Temel noktayı şöyle koymuş:
"Eeee. Ben de, beni araya sıkıştırıver, diyordum."