• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Nasreddin Hoca’nın bilmediği fıkra! ERKİN USMAN

Nasreddin Hoca'nın bilmediği fıkra!

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 12.10.2014, 00:00
Emekliliğin keyfini süren Şevki Figen ağabeyimiz, Kapadokya'ya yaptığı gezinin ardından Mevlana'ya da uğramıştı. Daha sonrasını Şevki Figen şöyle anlatır:
"Ancak ana yol üstünden biraz sapınca Akşehir'e giderek Nasreddin Hoca'nın türbesine uğramamaya gönlümüz razı olmadı. Nitekim, oraya vardık ve tam Nasreddin Hoca esprisine uygun olarak kilitli bir kapı ve lakin etrafı bomboş bir mezarı ziyaret ettik."
Yolcu dostları ellerini kaldırıp Fatiha okurlarken, Şevki Figen dayanamadı ve Hoca'ya hitaben şöyle seslendi:
"Hoca bu iş fatiha okumakla olmaz. Ben sana belki senin de bilmediğin bir fıkrayı anlatayım" dedi.
İşte, Figen abimizin okuduğu ve HOca'nın da bilmediği fıkrası:
***
Efendim, Hoca Nasreddin turşuculuk yapıyormuş.
"Haydi turşucu geldi, turşucuuuu" diye bağırdığında, eşeği de her defasında anırıyormuş.
Bu durum bir müddet daha devam edince, Hoca merkebin kulağına eğilmiş:
"Yeter be!.. Turşuyu sen mi satacaksın, yokse ben mi?" demiş.
***
Söz Nasreddin Hoca'dan açıldığına göre, bu defa size o engin hoşgörü sahibi, hazır cevap ve büyük halk eğitimcisinden birkaç fıkrayı, kıssadan hisse misali sunmak istiyorum. Böylece, şu sıkıntılı dünyada biraz da gülümseyerek, Hoca'dan alabileceğimiz derslerle daha akılcı, adil ve insancıl olmaya çalışabiliriz.
* * *
Hoca körükle ateşini yaktıktan sonra körüğün ağzını tıkayıp duvara asmış.
"Körüğü ne diye tıkadın?"
diye sormuşlar.
"İçinde o kadar hava var ki, takmayayım da ziyan mı olsun" demiş.
***
Hoca dul bir kadınla evlenir. Beşinci günü kadının bir erkek çocuk doğurduğunu görünce, hemen aşağı kata inip kalem, kağıt, divit vesaire alır ve çocuğun kundağı yanına koyar. Bu arada lohusa kadının yanındakilerden biri bunu neden yaptığını Nesreddin Hoca'ya sorar. Hoca da başını sallayarak der ki:
"Dokuz aylık yolu beş günde alan çocuk, nerede ise birkaç gün sonra mektebe de başlar."
***
Hoca, karısını boşamak için mahkemeye müracaat eder.
Hakim, karısının adını sorar. Hoca:
"Bilmiyorum..." deyince, hakim tekrar sorar:
"Kaç senedir evlisin?"
"Kırk sene..."
"Kırk senedir evlisin de, insan karısının adını bilmez mi?"
"Ne yapayım? Geçinmeye gönlüm yok ki, ismini bileyim."
***
Hoca, birgün aksi bir ata binmiş. At alabildiğine koşuyormuş. Yolda biri sormuş:
"Böyle nereye hoca?"
"Atın istediği yere..."
***
Nasreddin Hoca'ya sormuşlar:
"Ay yenilenince, eskisini ne yaparlar?"
Hoca hemen karşılığını vermiş:
"Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar."
***
Silah taşımak yasak edilmiş bir zamanlar. Hoca ise yanında büyük bir kama taşırmış. Günlerden bir gün, yolda kavga çıkmış. Tesadüfen, Hoca da oradan geçiyormuş. Onu da çevirip aramışlar. Üzerinden kama çıkmaz mı? Hoca'yı Subaşının (komiserin) huzuruna çıkarmışlar.
"Nedir bu kasatura Hocam?" demiş Subaşı.
"Aman beyim, bu silah değil, ben bununla kitaplardaki yanlışları kazırım."
"Bu kadar büyük bıçakla yanlışlar kazınır mı, a Hocam?"
"Somayın beyim, sormayın. Öyle yanlışlar yapılıyor ki, bu bile küçük geliyor."
***
Hoca, eşeğini hayvan pazarında satışa çıkarmış. İlk alıcıyı ısıran eşek, ikinciye dişlerini gösterip, üçüncüye de çifte sallayınca, hayvan tellalı:
"Hocam senin eşek nasıl hayvan yahu?" diye bağırdı.
Hoca'dan cevap:
"Ben eşeğin alıcı bulmasının fevkalade zor olacağını zaten biliyordum. Ne var ki, ben neler çekerim bundan. Herkes görsün istedim"
Ve, sonra merkebi yularından çekip pazardan uzaklaşmış.
***
Nasreddin Hoca, Akşehir gölü kenarında abdest almaya hazırlanıyormuş. Oradan geçen birisi, Hoca'ya seslenmiş:
"Hoca, gölde abdest alırken, yüzümüzü ne tarafa dönelim?"
Hoca:
"Elbise ve eşyalar nerede ise, oraya!..." demiş.
* * *
Adamın biri, okunaksız. karmakarışık bir el yazısı mktubu okuması için Hoca'ya getirmiş. Hoca evirmiş, çevirmiş, yazıyı bir türlü okuyamamış ve "Ben bunu beceremedim" demiş. Bunun üzerine mektubu getiren kişi Hoca'ya dönmüş:
"Ayıp Hoca Efendi, ayıp... Başındaki kavuktan utan yahu!.." deyince Hoca, hemen başındaki kavuğu çıkartarak adama uzatmış ve:
"Koy başına kavuğu da, sen oku bakalım, öyleyse..."
***
Nasreddin Hoca merhum çok sıcak bir yaz günü yolculuğa çıkmış. Hava sıcak mı sıcak. Hoca buram buram terliyor, susadıkça susuyor. İçi kavrulmaya başlamış. Neyse ki, bir zaman sonra, yine bir çeşme görerek merkebinden inmiş ama bir de ne görsün? Çeşmenin lülesine kazık sokmuşlar. su ancak damla damla akıyor. "Bu ne iştir böyle?.." deyip kazığa Hoca öyle bir asılmış ki, kazık yerinden çıkmış ama aynı zamanda şiddetle fışkıran su Hoca'yı bir güzel ıslatmış. Bunu gören Hoca lüleye dönmüş:
"Tevekelle seni tıkamamışlar; böyle deli deli akarsan, elbette ağzına kazık sokarlar" demiş...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA