• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Bir belge anısı

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 31.10.2009, 00:00
Gerçekliği artık iyice netlik kazanmış olan "AKP'yi ve Gülen'i bitirme" belgesi toplumda nedense büyük bir travmaya neden oldu. "Nedense" diye bir ifade kullanmamın sebebi şu: Son ortaya çıkan belgeye benzer belgeler Genel Kurmay karargahından daha önce de çok hazırlanmıştı. Oysa toplum o vakit ortaya çıkan ve şimdiki kadar korkunç bir içeriğe sahip belgelere bu denli ilgi duymamış ve bu denli ürkmemişti. O gün bu tür belgeleri ve eylemleri askerin doğal işi gibi görüyordu herkes. Şimdi ise tam tersi bir reaksiyon gösteriyor aynı halk.
Ben bunun neden böyle olduğunu düşünüyorum ve sanırım artık cevabını biliyorum. Basit bir nedeni var bu durumun: Türk halkının demokratik bilinç düzeyindeki gözle görülür yükselme. Kabul etmek gerekir ki muhalefetin ve askerlerin 28 Şubat ve 27 Nisan'da yaptıkları ahmakça hatalar halkı kendi kaderine ve kendi egemenlik alanına hakim olma konusunda epeyce bir cesaretlendirmiş gözüküyor.
Bu nereden bakarsanız bakın olumlu bir gelişmedir ve tam da cumhuriyetin görmeyi arzu ettiği milli uyanıklığı ve toplumsal kaliteyi ifade ediyor. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" paradikması cumhuriyetin olmazsa olmazı ise, rejimin patronu asker veya bir başka güç odağı değil, milletin kendisi ve onun temsilcileri olacaktır, bu kadar basittir.
***
Daha önce Genel Kurmay'da hazırlanmış yasadışı belgelerden söz ettim. Şimdi bunlardan birinden söz edeceğim. Anlatacağım olayın içinde yaşamış biri olduğum için ayrıntılara birinci elden vakıfım. 1996 yılının Mayıs ayı idi sanırım. Polis İstihbaratın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan ele geçirdiği bir belge hükümetin diğer kanadının lideri Tansu Çiller'e ulaşmıştı. Çiller'le belgeyi inceledik, belgede yazılanlar korkunçtu, gözlerimize inanamadık. Türk ordusunun içinden bazı askerler, çeşitli şekillerde kategorize ettikleri Türk halkının bir bölümünü düşman tanımlamasına tabi tutuyor ve savaş ilan ediyordu. Bu belge ve devamındaki belgelere bakınca tüm bu hazırlıkların emir komuta içinde yapıldığını ama buna rağmen BÇG adında bir cunta yapılanması tarafından yönlendirilmekte olduğunu görüyorduk. Evet polis istihbarat "Polis Salahiyet Kanunu'nun 7. Maddesi"ne dayanarak bir istihbarat faaliyeti gerçekleştirmiş ve bir cuntayı ortaya çıkartmıştı. Bütün bu işlerin altından hep birinin ismi öne çıkıyordu: Çevik Bir. Çevik Bir, hiçbir özelliği olmayan, aldığı dış görevlerde başarısız olmuş kifayetsiz muhterisin birisiydi. Şimdi ülkesinde darbe peşindeydi. Çiller, general Bir'i görevden almaya yeltendi ama Demirel'e güvenemedi. Güvenmekte de yerden göğe kadara haklıydı, nitekim bir süre sonra Cumhurbaşkanı Demirel'in de bu girişimlerin dolaylı destekçisi olduğu tarihe mal olmuş bir hakikat olarak ortaya çıkacaktı.
***
Hikaye şöyle devam eder: Çiller'le yaptığımız değerlendirmelerde bu yasadışı belgeyi Başbakan Erbakan'a vermeyi uygun gördük. Başbakan Erbakan da aynı belgeyi götürüp gereğini yapması için Cumhurbaşkanı'na verdi. Cumhurbaşkanı Demirel, darbelere maruz kalmış ve geldiği her makamı demokrasiye borçlu olan Demirel, bu darbe belgesini alınca ne yaptı dersiniz? Şunu yaptı: Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'yı çağırıp söz konusu cunta belgesini eline tutuşturdu ve "Arkadaşlar biraz daha dikkatli olsunlar" dedi. Sonra ne oldu? Askerler ve Demirel elbirliği ile Türkiye Cumhuriyetinin Türk milleti tarafından seçilmiş ve kısa ömrüne rağmen demokrasi tarihimizin en başarılı hükümetlerinden birini yıktılar; evet resmen ve alenen yıktılar ki, bu sürece de darbeler tarihimizde 28 Şubat müdahalesi deniyor.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA