• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Subay eşleri

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 13.02.2011, 00:00
Geçen cuma günü, hepimiz bütün dikkatimizi Mısır'da yaşananlara tahsis etmişken, Silivri'den gelen haberler zihin mesaimizi iki parçalı hale getiriverdi. Bir yanda tarihi olayların yaşandığı Mısır, diğer yanda, çoğu general olan sanıkların tutuklandığı Silivri Mahkemesi. Esasen ben, Balyoz davasının bir parça ayrıntılarını bilen birisi olarak, bu tutuklamalara hiç şaşırmadım. Ortada açıkça hükümeti silahlı bir darbeyle devirme suçlaması var. Şayet, bu subaylar hakkındaki iddiaların onda biri bile doğruysa, diğer bir ifadeyle, savcıların ortaya koyduğu deliller eğer sahte değilse, bu insanların rütbeleri ne olursa olsun, zaten dışarıda gezmemeleri gerekir. Bu olayın ordumuzla ilişkisinin kurulması, orduyu yıpratma şeklinde nitelendirilmesi iyi niyet içeren bir yaklaşım değil. Bizzat Gölcük Donanma Komutanlığı'nda bulunan son deliller bir şeyi gösteriyor. Balyoz darbe planı hayata geçseymiş, darbecilerin ilk yapacağı eylem anayasaya bağlı komutanları tutuklayıp Yassıada'ya hapsetmek olacakmış. Bu kafa bize hiç yabancı gelmiyor. 27 Mayıs'ta da darbecilerin yaptığı ilk iş Genelkurmay Başkanı Şükrü Erdelhun'u tutuklamak olmamış mıydı? Cuma günü verilen tutuklama kararının en önemli gerekçesi darbe planının bu yönünün kanıtlarının ortaya çıkmış olmasıdır.
***
Şimdi gelelim asıl konumuza. Cuma akşamı ilerleyen saatlerde, Habertürk TV'ye bir grup kadın çıktı. Haklarında tutuklama kararı verilen subayların eşleri olduklarını söylüyorlardı. Duygulu konuşmalar yaptılar. "Eşim 30 yıl ülkesine adadı kendisini" diyordu bir subay eşi. Bir diğeri, "Biz bu vatan için canımızı verdik, eşim çocuğunun doğumunu göremedi ülkesi için çalışmaktan" dedi. Bu sözlerin içten, samimi sözler olduğuna hiç şüphe yok. Gerçi bazı eşler mahkemeyi "engizisyona" filan benzetti ama olsun, bence o an o kadınların söylediği her şeyi hoş görmek lazım. İnsan başına gelince anlar bu durumların ne kadar acıtıcı olduğunu. Ancak, o hanımefendilerin, onların konuşmalarını izleyenlerin veya bu konuda benzeri duyarlılıklara sahip olanların bilmesi gereken bir husus var: O askerler, Türkiye Cumhuriyeti'nin ağır ceza yargıçları tarafından vatansever oldukları için tutuklanmadı. Ortada milyonlarca insanın ve tabii ülkenin kaderini değiştirecek korkunç bir eylem planının sanıkları oldukları için tutuklandılar. Kesin suçlu olup olmadığını bizler bilemeyiz, o mahkemenin işi. Yalnız, ben cuma akşamı, o subay eşlerinin yüzünde hem eşlerinin tutuklanmalarından dolayı hissettikleri derin acının izlerini gördüm hem de bir suç ortaklığının izini. O kadınlar kocalarının nelerle uğraştığını bilmiyor olamazlar. Çünkü ben inanıyorum ki, kocalarını "Yıkın şu Ak Parti'yi" diye teşvik edenler onlar". Zira bu tür subay eşleri kendi aralarında örgütlüler ve Türkiye'de artan başörtülü sayısının laikliği tehlikeye soktuğunu, bunları durdurmanın da Türkiye'de bilinen tek yolunun askeri müdahale olduğuna inanıyorlar.
***
Bu yazıyı okuyanlar, "Sen nereden biliyorsun böyle olduğunu?" diye haklı olarak sorabilirler. Biliyorum efendim, tecrübelerimden biliyorum. Şimdi size 28 Şubat'ın nasıl ortaya çıktığını anlatayım: RefahYol kurulmuştu. Hükümet başarılı bir hükümetti. Aslında hükümette bütün dizginler Tansu Hanım'ın ve DYP'nin elindeydi. Böyle olmasına rağmen dini simgelerin biraz daha görünür olması, bir tür sınıf haline gelmiş bazı subay eşlerini çıldırtmaya yetti. O dönemde polis istihbaratın tespit ettiği bir husus vardı: Subay eşleri düzenledikleri toplantılarda çok öfkeli nutuklar atıyorlar ve bu hükümetin yıkılmasının şart olduğunu söylüyorlardı. Bir süre sonra bu toplantılarda ortak kararlar dahi alındı. Alınan kararlardan birisi "eşlere baskı yapmak" kararıydı. Nitekim öylede oldu, 28 Şubat'a giden süreçte subaylar evlerinde eşleri tarafından bir kılıç gibi bilendiler. Meslek hayatı boyunca kanunlara itaatkar olmak için yetiştirilmiş her rütbeden subay, sabah evinden barut gibi çıktı ve bu öfkeyi karargaha, birliğine, gündelik ilişkilerine yansıttı. "28 Şubat'ın ortaya çıkmasında subay eşlerinin çok büyük payı var" lafını ben, devrin İçişleri Bakanı Meral Akşener'den bizzat duydum ve bu konudaki en önemli kaynak da hali hazırda odur.
***
Bir hususu belirtmekte fayda var. Kocalarını marifetmiş gibi darbe yapmaya teşvik eden muhteris subay eşleri, ordumuz içinde küçük bir sınıfı oluşturuyor. Yoksa, bizim askerlerimizin genelinin eşleri bu tür karışık işlerden hoşlanmaz. Bunu kendi gözlemlerime dayanarak söylüyorum. Ancak bilinmelidir ki, kocalarını darbe yapmaları konusunda kışkırtan, hatta onlarla manevi suç ortaklığı yapan bir subay eşleri sınıfı var ki, işte cuma akşamı tutuklanan kocalarıyla ilgili konuşan kadınlar o sınıfa aittiler.
Keşke cuma akşamı yüzlerinde hem eşleriyle manevi suç ortaklığının izlerini gördüğüm hem de eşini seven kadınların ıstırabını gördüğüm o kadınlar, sevgililer gününü eşleriyle birlikte özgürce kutlayabilselerdi. Ama kimse unutmasın, askeri darbeler milyonlarca gencin hayatını kararttı. Sevgilileri bir birinden ayırdı. Yüz binlerce aileye ateş düşürdü. Darbeler hepimizin istikballerini kararttı. Bu ülkeyi onlarca yıl geriye götürdü. O nedenle, minicik bir darbe ihtimaline bile çok uyanık olmalıyız ve ülkemizin bir daha o korkunç tecavüzü yaşamasını engellemeliyiz.
Cuma akşamı, tutuklanan kocası için konuşan subay eşinin acısını saygıyla karşılamak gerekir elbette. Ama inanın asıl vatana adanmak, vatanı sevmek, çocuklarımızın geleceğini düşünmek ülkemizi darbelerden uzak tutmaktır.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA