Bu köşeyi izleyenler iyi bilirler ki bu köşenin temel misyonu demokrasi mücadelesidir. Ancak son dönemlerde isimlerinin önüne "liberal" sıfatı ekleyen bir güruh, gazete köşelerinde durmadan çığırtkanlık yapar oldu. Birlikte demokrasi mücadelesi verdiğimiz ve fikri ahlakları konusunda en ufak bir şüphe duymadığım gerçek demokrat liberalleri ise bu güruhtan özenle ayırıyorum. Bu sözünü ettiğim güruhun en temel özelliği vatan, ordu, millet, bayrak gibi bizi biz yapan ne kadar değerimiz varsa hepsine düşman olmalarıdır. Devlete özel bir husumetleri var, zira hayatlarının bir döneminde devleti ele geçirmek istemişler ve devletten dayak yemişlerdir. Bugün kendilerini devleti hırpalayan her musibetin doğal müttefiki olarak görüyorlar. Biz demokratların bunlarla hiç işi olmaz. Biz hiç kompleks duymadan ordumuzu da savunuruz, devletimizi de savunuruz, düşmana sıkılan kurşunu da savunuruz. Ancak bunun böyle olması bu ülkenin yakın tarihini bir darbeler tarihi haline getiren, milyonlarca insana acı çektiren, ocakları söndüren, bu ülkeyi çağdaş uygarlık yolunda geri bırakan darbecilere ve onların eylemlerine hoşgörüyle bakacağımız anlamına gelmez. Bilakis, demokrasi düşmanı darbecilerin yargılanması bundan sonraki millet hayatının temiz bir demokrasi içinde yaşanmasının ön şartıdır.
***
12 Eylül'ün darbe lideri Kenan Evren ile ilgili iddianame tamamlandı. Türkiye Cumhuriyeti Başsavcısı bakın iddianamesinde ne diyor Kenan Evren için: "Halkın vergileriyle yurt savunması için kendilerine tevdi edilen silahlarla cebren ülke yönetimine bütünüyle el koymuşlardır." Savcının bu cümlesi bu ülkede olan tüm darbeleri ve darbecileri tarif eden bir açıklık içeriyor. Biz demokratların ve ülkesini seven herkesin en azından Şili halkı kadar onurlu davranması ve darbecilerin yargılanmasını desteklemesi gerekiyor. Yaşı şuymuş, buymuş sözlerinin hiçbir önemi yoktur. Hiç kimse Kenan Evren'e saygısızlık etmiyor, sadece onu millete karşı işlediği bir anayasa suçundan dolayı Cumhuriyet'in mahkemeleri yargılıyor. Yani adalet aranıyor. Çünkü 12 Eylül sübut bulmuş bir suçtur ve bunun da hayat da kalan iki sanığı vardır. Kimse unutmasın, 12 Eylül 2010'da yapılan referandumda bu yargılama yapılabilsin diye oy verdi Türk milleti.
***
Ve bir başka Genelkurmay Başkanı'na daha mahkeme yolu göründü. İnternet Andıcı davasında savcı, İlker Başbuğ'un ifadesini almaya karar verdi. Başbuğ daha önce kendisinin de açıkladığı gibi gidecek ve savcıya ifade verecek. Burada bir gerçeğin altını çizmek istiyorum: Başbuğ benim tanıdığım bir subaydır. Meslek hayatının herhangi bir döneminde darbe heveslisi olduğuna dair en ufak bir emare yok. Zaten olsaydı, Ergenekon ve Balyoz davalarında ortaya çıkardı. Tam aksine Çetin Doğan'ın darbe girişimlerinde onu engelleyici bir rol oynadığı ortaya çıkmıştır. Ancak, o süreçte Genelkurmay'ı savunma adına çok büyük yönetim ve ifade hataları yapmış ve kendisine duyulan güveni hasara uğratmıştır. Buraya kadar tamam ama sıra İnternet Andıcı meselesine gelince orada işler karışıyor. Bir kere işlenen suçun bütün maddi delilleri ortada. İlker Başbuğ'un bütün karargah subayları bu suçtan dolayı halen tutuklu. Hiçbiri biz iyi bir şey yaptık demiyor, daha doğrusu suç işlediklerini itiraf ediyorlar. Nedir suç? Hükümeti devirmek için Genelkurmay'da internet sitesi kurmak. Çoğu general olan bu sanıklar verdikleri ifadelerde nihai emri Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un verdiğini söylüyorlar. Yani iş geldi İlker Başbuğ'a dayandı. Savcının yapabileceği bir tek şey vardı, Başbuğ'u davaya dahil etmek. Şimdi olan budur ve İlker Başbuğ'un işi çok zordur.