• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ÖZKAN BİNOL

"Aşk"la çekilmiş, muhteşem bir film!

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22.01.2011, 00:00
Geçen sezonun sürpriz filmlerinden bir tanesi "Benim Adım Aşk". Hem iyi bir aşk filmi hem de çok sıkı bir burjuvazi eleştirisi. Sinemalarda neredeyse izlemeyi unuttuğumuz türden. Tıpkı yeni gerçekçi İtalyan Sineması'nın o olağanüstü örnekleri, Cinecitta'nın altın yıllarındaki filmler gibi. Bu çarpıcı filmin kısaca hikayesi şöyle: Milan'ın köklü ailelerinden Recchi ailesi için her şey, sahip oldukları şirketin hisselerini Tancredi ve oğlu Eduordo Jr. arasında bölüşme kararıyla birlikte değişir. Eduordo aile işlerine devam etmek yerine, yetenekli bir şef olan Antonio ile birlikte bir restoran açmayı düşünmektedir. Bir Rus göçmeni olan ve İtalya'daki yaşama uyum sağlamaya çalışan Emma'nın tüm düzeni, Antonio'ya aşık olması ile bozulur. Bu tutkulu aşk tüm ailenin dengelerini alt üst edecektir...
Recchi ailesi müze/kale karışımı bir evde, geleneksel, katı kurallardan oluşan yaşam biçimiyle toplumdaki varlıklarını sürdürmektedirler. Bu onlardan ziyade ait oldukları burjuva sınıfına ait bir yaşam biçimidir. Görünüşlerindeki modernliğin altında gelenekçi, kuralcı bir duruş yatar. Bu tutuculuğun altında, aslında elde ettikleri konumu yitirmeme mücadelesi vardır. Unutmamalı ki her iktidar sonuçta yerini kaybetme korkusuna sahiptir. Film Recchi ailesinin reisi Edoardo'nun doğum günü partisiyle başlıyor. Edoardo halefini açıklayıp artık emekliliğe adım atacaktır. Yemek öncesinde öyle bir hazırlık vardır ki, bu aile yemeklerinin aslında önemli bir gelenek olduğu anlaşılır. Belirli ritüellerin devamlılığı aile kültürünün ve saltanatının da devamlılığı demektir.
Recchi ailesinin yemeğinde, birçok aile geleneğinin değiştiğini görmeye başlıyoruz. Her yarışın birincisi torun Edoardo ilk kez bir yarışı kazanamaz. Üstelik yarışı kazanan bir aşçıdır. Edoarda'nın diğer torunu Eva ise büyükbabasına hediye olarak yaptığı bir resmi değil, çektiği bir fotoğrafı hediye eder. Edoarda belli etmemeye çalışsa da aslında bu yenilikten pek hoşlanmaz. Eva'ya destek annesinden gelir. Rusya'dan İtalya'ya gelin gelmiş olan Emma kendi hayatından ve kendi kişiliğinden ödün vererek Recchi ailesinin bir parçası olmuştur. Ne zaman ki aşk kapısını çalar, Emma da içinde bulunduğu sınıfın ritüelini devam ettirmekten, bu rolü oynamaktan vazgeçip, aşkın peşinden gider. Filmin tüm omurgasını aşk ve burjuva yaşamı arasında kurulan bir karşıtlık oluşturur. Aşk, kural tanımazken, burjuvazi aşırı kuralcı bir kültürü temsil eder.
Eva da annesinin asi ruhundan izler taşır. Kendi sınıfına uygun bir burjuva evliliği yapmak yerine kendi cinsinden birisine aşık olmayı tercih eder. Aslında bu seçim bir nevi burjuva kültürüne isyandır. Eva'nın annesine bu konuyla ilgili olarak onun dışında kimseye bir şey söylemek istemediğini söylemesi de aile içinde rahatsızlık yaşayan bireylerin aralarındaki dayanışmadır. Recchi Ailesi değişen dünya düzenine de uymak zorundadır. Bu nedenle Tancredi'lerin şirketinin bir kısmının Hint kökenli Shai Kubelkian'a satılması gündeme gelir. Bu satış Recchi ailesindeki değişimin sadece başlangıcıdır. Mr. Shai eve davet edildiğinde, aile içindeki uyumsuzlukların su yüzüne çıkması ve aile içindeki sırların ortaya dökülmesi büyük tirajediye yol açar. Aslında ne burjuvalar eski burjuvadır ne de dünya.
Yönetmen Luca Guadagnino burjuva yaşam tarzı üzerine kurduğu yasak aşk hikayesini şiirsel bir dille anlatıyor. Yarattığı Emma kararkterinin Madam Bovary'nin ya da Anna Karenina'nın modern temsilcisi olduğunu söyleyebiliriz. Luca Guadagnino sinemasının efsane yönetmenler Paolo Pasolini ve Antonioni'den izler taşıdığını söylemek yanlış olmaz. Daha önce popüler bir roman uyarlaması olan "Melissa P."ye imza atan yönetmen "Benim Adım Aşk" ile sinemadaki yolunu belirlemiş oluyor. Oscarlı "Tilda Swinton" oyunuluğuyla filme çok fazla şey katıyor kuşkusuz. Muhteşem!
İyi seyirler.

Haftanın Filmi
Çölde Kutup Ayısı

Oscar'a Belçika'dan aday olan filmde küçük bir kasabada fakir ve cahil babası ile üç amcasıyla yaşayan on üç yaşındaki Gunther'in ıstıraplı ergenliğe geçiş hikayesini anlatıyor. Gunther baba evinde her gün fazlaca alkol, kadın, uygunsuz durum ve aylaklıkla karşı karşıya kalır. Görünüşe göre o da gelecekte aynı kaderi paylaşacaktır. Acaba bu talihsizlikten kurtulmayı başarabilecek midir? Oyuncuları ve teknik ekibinin deniz kenarında bisiklete çıplak binerek Cannes'ı çalkaladığı bu komedi, bu korkunç ailenin hiçbir berbat anını ıskalamıyor.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA