İki gün önce UEFA Avrupa Ligi'nde Feyenoord gibi bir devi dize getiren F.Bahçe'nin bu moralle Ankara'da Osmanlıspor önünde fırtına gibi oynaması ve kazanması beklentisi vardı sarı-lacivertli renklere gönül verenlerde. Hiç adetleri olmadığı halde maç başlamadan önce toplanıp galibiyet yemini etmeleri de, "Fener maçı ciddiye alacak" dedirtti. Ama maç başladı, gördük ki bunlar ligin savaşa andiçen kahramanları değil de, kağıttan kahramanlarmış.
Osmanlıspor bir 10 dakika top oynadı F.Bahçe'yi yerlere yatırdı. Numan'ın kafa şutunun direkten dönmesi de akıllandırmadı Fenerbahçelileri.
Ardından, Regattin'in, Volkan'ın hatasıyla da Mete Kalkavan'a çaldırdığı penaltı ve gol soğuk duş etkisi yaptı. Sonra devre sonuna kadar saldır, 8 korner at ama neye yarar?
Advocaat'ın bu maça Emenike ve Sow'la çift santrfor çıkması bu ligi bilmediğinin göstergesiydi.
Oysa Emenike'yle başlayıp, orta sahayı zaten top dağıtma yetenekleri olmayan Ozan Tufan ve Josef'e bırakmak akıl karı değildi. Bu alanı Alper'le güçlendirmek işin idealiydi, dikine top oynayan tek adam oydu ama, düşünmedi.
Zaten F.Bahçe'nin şimdiye kadarki başarılarında ilk 45'te gol şansı Volkan Şen'in hırsıyla geliştirdiği ataklara ve de Emenike'nin hızlı hücumlarına kaldı.
Sow yan toplarda son derece etkisiz kaldı. Advocaat'ın ikinci yarıda Ozan Tufan'ı çıkarıp, şimdiye dek sürekli "Sakatlık bahanelerine sığınan" Van Persie'yi sokması F.Bahçe'yi hareketlendirdi. Volkan'ın nefis ortasını Hollandalı gole çevirerek bu sezonki ilk golünü attı ama gerisi gelmedi. Sakat olduğu için oynayamayan Lens'in Fenerbahçe için ne kadar önemli bir silah olduğu (Bence Nani'den bile başarılı) dünkü maçta açıkça görüldü. Van Der Wiel ile Hasan Ali'yi atak futbol sergileyemedikleri için eleştiriyorduk ama Şener ve İsmail'den da hayır göremedik.
Lig uzun maraton da bu puan kayıplarıyla F.Bahçe için tren kaçabilir. Başakşehir'den 8, BJK ile G.Saray'dan 6'şar puan geri kalmak hayli düşündürücü.
Hakem Mete Kalkavan çok kötüydü.