G.Saray adına Çaykur Rize maçının diğer karşılaşmalara göre farkı neydi?" diye sorarsanız, herhalde "yedek kulübesi" derim. Belki dünkü 11, taraftarın gönlündeki 11 değildi ama kenardakiler istenen çeşitliliği yansıtıyordu. Zaten G.Saray'ın bu sezonki kayıplarının temel sebeplerinden biri de bu değil mi? Doğru, dünkü kulübede oynayan 7 oyuncudan (Cenk, Linnes, Koray, Olcan, Sinan Gümüş, Sneijder, Umut Bulut) 5'i 11'de direkt oynar.
Dikkat ederseniz hangi beşlinin olduğunu yazmadım. Onu da siz bulun. Riekerink dünkü 11'i ve dizilişi ile "İlk maçı 3- 1 kazanmışım. Bu nedenle maceraya gerek yok" mesajı verdi. Bunun açılımı da şuydu. "Daha çok savunma yapacağım.
Podolski ile gol arayıp Sabri ve Emre ile de hücuma destek vereceğim." Ancak Podolski kariyeri boyunca daha çok iyi golcülerin yanı başında destek veren bir hücumcu olmuştur hep. Bu yüzden G.Saray'da istediği oyun anlayışını bir türlü yakalayamadı. Yani o bilinen hızlı çıkışları yanındaki boşluk sebebi ile fayda sağlayamıyor. Dün de ya Sabri ayak uyduramadı ya da Emre çoğunlukla geç kaldı. Bunu gören Riekerink de Sabri-Sinan değişikliği ilerideki etkinliğini artırdı. Böylelikle tur için goller bulmak zorunda olan (İlk yarıda net fırsatlar buldu da üstelik) Rizesporlu oyuncular daha çok geriye gelmek zorunda kaldı. Dün bir kere daha gördük ki Sinan Gümüş bu takımın oyun şablonunu tamamen değiştiren bir isim.
Onun varlığı ile takım uzun zaman sonra çift hücumcu ile saldırma şansı buldu en azından. Ve Sinan tam hazır olmasa da "Ben bu takımın 11'inin oyuncusuyum" dedi bir kez daha. Tabii pozisyon çeşitliliği yaratmak için Sneijder'ın olması da şart. Evet G.Saray ligdeki Bursa maçından sonra Ç.Rize ile de berabere kaldı ancak son haftalardaki olumlu futbolunu yine sürdürdü.
Bu futbolu ikinci yarının başından itibaren oynasaydı yüzde yüz konumu ve puanı çok farklı olurdu.