UEFA; ' Ekonomik kriterleri yerine getiremiyenleri, gömeceğiz(!)' diyor, bas bas... Sanki uzayda oturuyorum da, oradan televizyon filmi izliyormuşum gibi bir kamyon dolusu yönetici, hala bildiğini okuyor! Transferine deli paralar döktüğü adamı, devre arasında nasıl postalarımın hesabı yaparken bir diğeri, artık posası çıkmış o oyuncunun on sene önceki geçmişini süslemiş, yaldızlı kartpostallar ile sokuyorlar resimlerini gözümüzün içine içine(!)
İşte Karşıyaka kanadında, geçen maçtan bu yana yıllardır okuduğumuz ve hatmettiğimiz yukarıda anlattığım aynı hikaye! Adam geliyor... Canı isterse oturuyor! Canı sıkıldığında veya münafık menejerlerin doldurmasıyla ve ikinci transferin hesabıyla, tüyüyor, arkasına bile bakmadan(!) Transfer yasağı kalkacak! Yeni gelen vatandaşlar, birbirini tanıyacak ve uyum sağlanacak ha?
Hala bir çoğunun adını ezberleyemediğim ve yeni gelenlerin eskilerle uyumunun ne olacağını, dahası, kumaşlarının kalitesini irdelemek adına, başladım gözleme ancak, lisanların çıkmaması yüzünden genç Berke ile Fehim'i n sırıtmayan oyunlarına tanık oldum, keyiflendim, Ali Kemal'le daha bi zevk aldım. Hele hele, zamanında çıkışlarıyla, Kaleci Ersin'e...
Karşıyaka ahalisinde herkes 'düşmeme!' hesapları yaparken, ligde, yukarıdakiler ile aşağıda oturanlar arasında pek fark olmadığından, 'ilk sıralar' hayalleri yapıyordum, içten içe... Anlayacağınız, Galatasaray'ın yenip yenmemesiyle fazla işim yoktu dün akşam...
İlk yarı ortalarına doğru, 'güçler dengesi!' adına arka koltuğu ikilerler!' gibisinden normal olanı düşünürken, kafa kafaya mücadele verdi Karşıyakalı'lar... Sandım ki, aynı ligin iki takımı karşımda... Ezilmediler... Bükülmediler... Kafaysa, kafa... Yürekse, karşındaki muhatabıyla, aynı yürek...
Sonuçta, demem o ki; yaşamın gerçeğine dönerek, dün akşamın aynı hırsıyla, bakın önünüzde duran, ligde ki 'zevatı' kurtarmaya... Bilmem, kayba rağmen ben umutluyum...