Kameralar, oyun alanının 'donmuş!' katur- kutur o çirkin görüntülerini yayınlarken, cız etti yüreğim... Nasıl etmesin ki?
'Futbol topu' denen meret karar verecekti, çünkü maçın dünkü skoruna! Dilediği oyuncunun sözünden çıkmayacak, gönderdiği yere tam isabet sağlayacaktı isterse... Yine isterse; sevmediğine karşı 'ihanet!' içine girerek, ayağının altından umulmadık bir biçimde sıvışarak, ya rakibe gidecek, ya da filelerle buluşacaktı, baş belası! Oyunculara gelince; topla çalım veya vücut çalımı gibisinden doğal hareketlerini icra ederken, inanılmaz 'komik!' durumlara düşmeleri ve hatta çimleri öpmeleri kaçınılmaz olacaktı zaman zaman! O buzları öptüğüm ve kahrımdan gözyaşı döktüğüm günleri, nasıl unuturum!
Fren yapamadılar
Doğa koşullarının, bahsettiğim nedenden dolayı yarattığı olumsuz durum, futbolcuların istedikleri zaman 'fren!' yapamamaları yüzünden bir-iki futbolcu, sedye ile sahayı terkedebilirdi ilk dakikalarda... Nitekim Gökhan Gönül ile Babel'in başına ikinci yarıda böyle bir olay geldi. Böylesi, rakipten başka diğer bir rakiple (saha) mücadele verilen zamanlarda, hangi oyuncunun oynaması veya nasıl bir taktik güdülmesi gibisinden, yapılan inceden ince analizler, abartı geliyor bana... Formül belli, düşünce basit... Mümkün olduğu kadar topu kalenden uzak tutacak... Rakip alana yığdığın toplarla, rakip kaleye yakaladığını göndereceksin, gönderebildiğin kadar... Nitekim, böyle bir boşluk halinde golü de, yakalamadı mı Talisca?
İkinci yarı daha iyiydi
Yirmi küsur adamın koşuşturmasıyla yumuşayan oyun alanında futbolcular, topa karşı daha bi egemen olmaya başladılar, ikinci yarı...
İsabetli ayağa pasların fazlalığı... Yapılan çalımların, normallik kazanması... Kaymadan ayakta durmaları, hep bu yüzden... Yani; beklediğimiz futbol lezzetini yakaladık, bu perdede vesselam...
Sonuçta, kısır ataklar ve Cenk'in ofsayt kokan golüyle kazanan Beşiktaş'tı dün akşam...
Kutlanmalı... Ancak; Reşit Akçay ve talebeleri gibi, nasıl bir 'Sırat Köprüsü'nden' geçtiğini bi soran olursa, bir BJK'liler biliyor, bir de ben (!)