Dün... Sabahın esselatı, Göztepe sahili...
Boylu boyunca, neredeyse dirsek-temas aralığıyla dizilmiş balıkçılar, yan gözle oltaların ucunu dikizlerken, yaptıkları muhabbetler, mecburen kulaklarımı tırmalıyor.
Kosova maçından tek kelam etmezlerken, Türkiye'nin ortak meselesi ve tek mevzu; hep Fatih Terim, hep Yıldırım Demirören ve istisnasız Arda!.. Adımlarımı ağır-aksak atarken, tek tek bu isimlerin yerine koyuyorum kendimi... Mesela; yerlere göklere sığdıramadığım bir Fatih Terim olsaydım, 'evlat!' desem bile, namusuma dil uzatan her kim olursa olsun iki tokat çakar, tez indirirdim uçaktan(!) Mesela, Futbol Federasyonu Başkanı'yım ve şirazesinden çıkmış o futbolcum, yedi sülaleme küfredecek ha? Direk polis nezaretinde, hem de kelepçeyle postalanmasını sağlardım ki, sahip olduğum federasyon makamınımın ki şerefi, ayaklar altında kalmasın(!) Dayandık altmışa... Yaşananlardan, kafam allak-bullak.. Bu güne kadar öğrettikleri, öğrenmede çaba gösterdiğim 'İnsan sevgisi!'.
'Yalan söylememe!', 'Delikanlılık!' gibi kavramlar, 'dumur!' vaziyette... Namusuna dil uzatılan Federasyon Başkanı, küfreden futbolcusunu savunuyor(!) Keza; aynı peşrevden nasibini alan Futbol direktörünün söylemleri, şu ana kadar hala rötar yapmakta(!) Ukalalığı diz boyuna ulaşmış o futbolcu, 'pespayeliğini!' gırtlağa kadar çekmekte, nasıl da ısrarlı hala? Şimdilik bir ara vermeli, az inmeli oyun alanına...
Rakip, Kosova'ymış... Futboldan 'zırnık!' keyfim kalmadığı ve grubun en 'çaylağı!' İle olan karşılaşmaymış! Volkan ile öne geçilmişmiş ve hemen ardından Rrahmani beraberlik golünü yapıştırmışmış! Koca kırkbeşte, yakalanan ikinci gol pozisyonun adı, Cengiz olmuşmuş! Tabelayı üçleyen Burak ve dörtleyen Ozan'mışmış(!) Amman, ne umrumda! Asıl merakım, Ceyar'lı dizilere dönüşen Milli Takım'ımızda, bugüne kadar hasır altına süpürülen pis kokulu dosyaların, kendi ifadesiyle Fatih Terim tarafından açıklanacak olması(!) Evet, izlenilen bu rezillikler içeren tiyatro sahnesinde, kimin kaç 'kalibre karakterde!' olduğu 'Mahalle maçı(!)', başlıyoor(!)