Evet öyle ve 'Acaba bu yıl devam edecek mi' sorusuyla yüzleştiğimiz uzun yazın ardından 'Başka Sinema' deneyimi bilip alıştığımız salonda sürüyor. Kentin tam kalbindeki Karaca Sineması, girdiği tadilattan çıkamayacağı dedikodularıyla üzüntüye sebep olmuştu. Bu durumda İzmir yalnızca önemli bir sinema mekanını değil; 'Filmekimi' ve 'Başka Sinema' etkinliklerini de kaybetmiş olacaktı. Neyse ki korkulan olmadı. Karaca, varlığını sürdürüyor; 'Filmekimi' büyük 'avm'lerden birine transfer olsa da 'Başka Sinema'da yıl boyu şahane bağımsızlarla buluşmayı sürdüreceğiz.
Şablonu hatırlayalım. Üç salondan birinde hafta boyunca yerli ya da yabancı bir festival filmi yahut kendine gişe yapımları kadar alan bulamayacak bağımsız bir yapım gösteriliyor.
Gösterimler ay boyu sürüyor, yeni ayın başında güncelleniyor. Seanslar, ancak bir film tutkununun göze alabileceği kadar erken bir saatte, 11.30'da başlıyor, son seans 19.00.
Ayrıntılı bilgiyi gişedeki program kitapçıkları ve sinemanın kendi sitesinden de edinmek mümkün.
VERONICA İLE YENİDEN
Gelelim tadından yenmeyen Kasım ayı programına. İlk sürpriz için takvimin sonuna gitmek gerek. Yaşayan en büyük sinema insanlarından Krzysztof Kieslowski'nin başyapıtı 'Veronica Ölmak istiyor' yeniden izleyiciyle buluşacak. Polonyalı sinemacının sinema kariyerine bir saygı duruşu niteliğindeki gösterim, güzeller güzeli Juliette Binoche'un 20 yıl önceki unutulmaz performansını hatırlamak için de iyi bir vesile.
4 Kasım haftasına büyük usta Pedro Almodovar'ın 'Julieta'sı ile gireceğiz. İspanyol sinemasının yaşayan bu en büyük ismi, ilerleyen yaşına rağmen, nakış gibi işlediği hikayeleri peliküle aktarmayı ve kadını merkezine alan yeni başyapıtlar üretmeyi sürdürüyor. Bu kez de iki kadın karakter etrafında yıllara yayılan bir yüzleşme hikayesiyle karşımızda.
ZAİM'İN 'RÜYA'SI
Kasım gösterimleri sinemasevere Derviş Zaim'i de müjdeliyor. Yeni Türk sinemasının dört kurucu yönetmeninden biri Zaim ve büyük ihtimalle en kırılgan hikayelerin de sahibi.
Geleneksel Türk sanatlarını hikayenin fonuna yerleştirdiği şahane üçlemenin ardından bu kez mimari temalı bir hikaye anlattığı 'Rüya' ile seyircinin karşısına çıkıyor.
Hakikaten başka bir sinema mümkün. Buna inanan sivil toplum bileşenlerinin, kültür sanat oluşumlarının ve sinemaseverin eşsiz çabalarıyla, bu değerli filmler ülkenin daha geniş kesimi için ulaşılabilir kılınmalı. O zaman yalnız başka bir sinema değil, başka bir günlük hayat da daha mümkün olacak. Bu filmlere salon açan sinemaların henüz ikinci senelerinde kapanma tehdidiyle karşılaşmaması, doğrusu iyi bir başlangıç olurdu.
UNUTMAMALI
Üç Renk: Mavi / Krzysztof Kieslowski (1993)
Üç Renk: Kırmızı / Krzysztof Kieslowski (1993)
Üç Renk: Kırmızı / Krzysztof Kieslowski (1994)
Tabutta Rövaşata / Derviş Zaim (1996)
Konuş Onunla / Hable Con Ella / Pedro Almodovar (2002)
Gölgeler ve Suretler / Derviş Zaim (2010)