Bir önceki yazımızda bu yıldan 2018 yılı dahil 3 yıllık süreyi kapsayan Orta Vadeli Program'ın temel amaçlarına ve temel rakamsal hedeflerine değinmiştik. Temel amaçlara ulaşılabilir mi? Eğer ulaşılırsa öngörülen rakamlar tutturulabilir mi sorularını yanıtlamaya çalışalım...
En kritik konu büyüme hedefleriyle başlayalım...
Daha önce yüzde 4 oranında öngörülen 2016 yılı büyüme oranı 0,5 puan yükseltilerek yüzde 4,5'a çıkarıldı. Diğer iki yılda da bir yarım puan daha artarak yüzde 5'e çıkması tahmin ediliyor. Büyümenin bu şekilde ivmelenmesi üretimin verimliliğinin artırılması ile sağlanacak. Verimlilik ise özel kesim yatırımlarından ve yapısal reformlardan kaynaklanabilir. Büyüme ile ilgili dikkat çeken vurgu büyümenin yurtiçi tasarruflarla finanse edilecek olması...
Büyüme hızının kısa vadede artması ancak iç talebin momentum kazanmasıyla mümkün olabilir. Çünkü küresel ekonominin durma noktasına geldiği bir dönemde dış talebin katkısı ne yazık ki sınır düzeyde kalır. Sadece Avrupa ülkelerinin toparlanmaya başlamaları belki çok az etki yapabilecek dış talebe... Hükümet bu gerçekten hareket ederek özel tüketim oranını 3,9'a, kamu kesimi harcamalarını da yüzde 4,7'ye, aynı zamanda firmaların yapacağı sabit sermaye yatırımları olarak tanımlanan harcamalar da yüzde 5,2'den yüzde 6,4'e çıkarmış. Zaten üç ekonomi aktörünün harcamalarının toplamı iç talebi veriyor.
ÇERÇEVE TUTARLI
Yukarıdaki çerçevenin tutarlı olduğunu söyleyebiliriz. Bir unsuru da biz ekleyelim iç talep kaynaklı büyüme tezini destekleyecek; asgari ücret yaklaşık yüzde 30 arttı. Çalışma Bakanlığı verilerine göre yaklaşık 5 milyon asgari ücretle çalışan var. Dolayısıyla gelir ve tasarrufların artması beklenebilir. Ancak enflasyonun sıfır olduğu varsayılırsa... Bu arada çekincemi de dile getireyim; özel kesim iç talebinin ivmelenmesi sonucu kredi hacminde, kamu kesimi harcamaları sonrası da bütçe açıklarında artış olmamalı... Aksi takdirde Merkez Bankası'nın sıkı duruşu bozulur, Maliye Bakanlığı'nın faiz dışı fazla nominal çapası gevşer.
Tüketimin yükselmesi dolaylı vergilerin de beraberinde artması anlamına gelecek ki bu da bütçe performanslarına yönelik beklentilerin tutarlı olması anlamına geliyor. Genel devlet gelirlerinin gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı program dönem sonunda yüzde 41'e yükselmesi tahmin ediliyor.
CARİ AÇIK GERİLEYECEK!
Zincirin bir sonraki halkası ise cari açık beklentisi... Petrol fiyatlarının bu yılda da düşüşü sürdüreceği sonraki iki yılda sınırlı artış göstereceği varsayımı altında cari açığın yüzde 3,9'a inmesi hedeflenmiş. Tutarlılığı sorgulamamız için petrol fiyatlarını ve ihracattaki artış öngörüsünü ön plana çıkarmalıyız. Eğer bu iki varsayım beklendiği gibi bir patika izlerse cari açık tahminin tutarlı olduğunu söyleyebiliriz.
Enflasyon hedeflerinde bazı çelişkiler görülebiliyor. Daha doğrusu hedefin gerçekleşmesinde bazı koşulların yerine gelmesi gerekiyor. Örneğin iç talebin gelir artışından kaynaklanması, kredi hacmindeki artış oranının yüzde 15'leri aşmaması koşulları hayati önem taşıyor. İşsizlik de benzer mantığa dayanıyor.
Baştan yanlış iliklenen gömlek düğmelerinin kalanlarının da yanlış gitmesi misali eğer temel varsayımlar tutarsa yukarıya doğru sorun olmadan programdaki hedefler tutturulabilir. Bence hayati nokta şu; eğer yapısal reformlar hızla ve kararlılıkla yapılırsa başarı da gelir.