• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ELİF AKTUĞ

Aşksızlık... Yalnızlık...

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19.11.2015, 00:00
Alışveriş çılgınlığından bahsediliyor ya birkaç haftadır, mağazaları 'yağmalayan' kadınlardan, kredi kartlarını 'patlatan' insanlardan... Sebebi sadece sevgisizlik olabilir mi?

Suratsız insanlara, gülmeyen yüzlere, kaba-saba cümlelere ve tam tersi sahte gülüşlere, şişik egolulara, kimseyi beğenmeyenlere, hayatı başkalarına zehir edenlere, yaşamı bir zevk alma oyunundan çıkararak dipsiz bir mutsuzluğa doğru savrulanlara bakıyorum; acıyorum... Sevgisizlik ciddi bir hastalık mı? Sevgisiz kalan, sevilmeyen, sevmeyen, sevmeyi beceremeyen, aşkı yakaladığı anda başka bir aşk yaşama ihtimali üzerine elindekinin içine eden insanlar, sevgisizlik girdabında yok olmayacaklar mı?

Aşksızlık ve sevgisizlik yüzyılın en büyük hastalığı, zaafı olabilir mi?

Yalnızlık büyük şehir hastalığı, geçen hafta bir Ege kasabasında yaşamaya başlayan çok eski bir dostumla bir aradaydım. Kalabalık içinde olmayan yalnızlığın o kadar da rahatsız edici olmadığını anlattı. Yakışıklı, hoş, bekar bir erkek. Bir kasabada butik oteli var, herkesin ayıla bayıla gitmek istediği, bir bardak ayrana 30 lira verilen, pahalı ve çok gözde bir belde. Yalnızlıktan söz ettik gece boyu, tercih edilen ve mecbur kalınan yalnızlıktan. Hayatına giren kadınlar yüzünden yalnız kalmayı tercih eden biri haline geldiğini anlattı. Yanlış kadın tercihleri ve kötü ilişkiler sonucu çok yıprandığı ve şimdilerde bilerek ve isteyerek hayatına kimseyi sokmadığını. Bir Ege kasabasında isteyerek yalnız kalmak, becerilebilir olsa gerek...

Doğru mu acaba; insan doğasına uygun mu, yalnız yaşamak?

İstanbul berbat bir şekilde büyüdü (İzmir'i konumu itibarıyla daha şanslı görüyorum), öyle ki insanlar bu manyakça gelişime ayak uyduramadı. Önce binalar yükseldi, sonra yollar yapıldı, bir anda mahalleler oluştu. O mahallede insanlar iletişim kurmaya çalıştı; iş yerlerinde 3 bin kişi aynı asansörleri kullanıyor olduk, eve dönerken hiç tanımadığımız binlerce kişiyle tercihli yoldan eve gider olduk... Saçma sapan bir koşturma, milyonlar içinde yaşanan yalnızlık... Hep kalabalık, hep karmaşa, kargaşa ama başını okşayacak bir ele hasret kalmak... Aynı ev içinde yaşayan yabancılar olduk; adam da kadın da ayrı telaş ve var olma gayreti içinde. Bir araya gelindiğinde paylaşılacak şey sadece sıkıntı ve biriken dertler...

Aşk İstanbul'a birkaç beden büyük geliyor.

Yalnızlıkla baş etmek zor, insan genetik olarak yalnız kalamayan bir varlık. Milyon yıldır böyle; insan yavrusunun da yaşlısının da bakıma ve ilgiye ihtiyacı var. Yavru hayvan ayakta durup birkaç ay geçti mi, gidiyor avlanıyor, bir grupla yaşasa da karnını kendi doyuruyor. Bir miktar buna benzedi İstanbul'da yaşayanların hayatları.

Berbat... Aşksızlık da, yalnızlık da...

Yalnızlık, yalnız kalmayı bilerek ve isteyerek yaşayan için büyük nimet; kötü bir ilişkiden, yıpratıcı bir aşktan sıyrılabildiysen nefis bir tercih. Aynı evin içinde yaşanan ve birbirini rahatsız etmeyen, dürüst yalnızlıklar da var. O da şahane.

Ama aşksızlık kötü, aşkı yakalayıp içine etmek daha kötü, aşka sahip çıkamamak en kötüsü. Aşkı yakalayıp yaşatmayı beceremeyenler lanetleniyor bence... Aşkla dolu zihinler, bedenler ve ruhlar olamadıkça, aşka tutunmadıkça daha çok kapılar tırmalayacağız. Aşkı olmadık bedenlerde ararken ruhlarımızı yok edeceğiz, ne acı. Yalnızlık, aşksızlığın yan etkisi. Aşksızlık kadar öldürücü...

Çok merak ediyorum, insanın gerçekten sevdiği biri varsa, onu kimse mutsuz edebilir mi? Sevilen bir insan, güçsüz düşebilir mi; mücadeleden vazgeçer mi... İstanbul, aşka ne zaman veda etti?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA