İzmir Dünya Liderini Ağırlıyor
Türk siyasi tarihinde Tek Parti döneminden sonra, Demokrat Parti geleneğini sürdüren siyasal partiler tek başlarına bir kaç hükümet kurulabildi. Bu hükümetlerin her biri de arkalarında güçlü seçmen desteği olmasına rağmen iktidarı vesayet sisteminin rol oynadığı cuntalar ve darbeler sonucu kaybetti. Askeri ve bürokratik vesayet sistemi, bu hükümetlerin milletin iradesi doğrultusunda siyaset yapmalarını engelledi. Zaten bu iktidarlar, vesayet sistemine meydan okuyacak güce ve kadrolara da sahip değillerdi. Bu yüzden sistemi dönüştürme ve vesayeti kırma adına siyaset üretemediler; sadece kendilerine izin verilen alanlarda rutin işler yapabildiler. Başka bir ifadeyle iktidar oldular ancak gerçek manada "muktedir" olamadılar.
2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde iktidara gelen AK Parti hükümeti de yıllarca bu vesayet sistemiyle mücadele etti. Çeşitli darbe girişimleriyle ve partisinin kapatılması tehlikesiyle karşı karşıya kalan Erdoğan'ı geçmiş iktidarlardan farklılaştıran ve onu "muktedir" kılan nedir?
Bizce, Erdoğan'ın başarısının hikmeti, siyasi iktidarı toplumsal güçle birleştirmesinde aranmalıdır. Erdoğan'ın yaşanan siyasi olaylar karşısında sergilediği liderlik, vesayet sisteminin gerilemesine neden oldu. Zira Erdoğan, "millet iradesi"nin egemen olması için mücadele etti. Aynı zamanda milli iradeyi arkasına alarak ulusal ve uluslararası tüm vesayet çevrelerine "one minute" diyebilme başarısını göstermiştir. Bu sebeple milleti tanımayan sisteminin borazanına ot tıkamış, Demokrat Partinin "Yeter söz milletindir" sloganını fiiliyata geçirmiştir. Erdoğan'ın liderliği tam da burada anlam kazanmıştır. Milletle güven üzerine ve sahici bir ilişki kuran Erdoğan, yıllardır vesayet sisteminin ezdiği ve suskunlaştırdığı "parti başkanlığını" gerçek bir "liderliğe" dönüştürmüştür.
"Efendi olmaya" veya sistemle uzlaşıp kaymağını yemeye değil, millete "hizmetkâr olmaya geldik" demekle kalmayıp uygulamalarıyla da bunu gösteren Erdoğan, kitlelerin gönlünde taht kurmuştur. Hatta "dünya beşten büyüktür gibi" çıkışlarıyla da tüm dünyada ülkemizin saygınlığını ve gücünü arttıran Erdoğan, küresel ölçekte karizmatik bir lider haline gelmiştir. Kendisine karşı duyulan sevgi ve hayranlık, Erdoğan'ı Balkanlar'da ve Ortadoğu'da miting düzenleyebilecek düzeye ulaştırmıştır. Bugün de İzmirliler Dünya Liderini coşkulu bir şekilde ağırlayacak, O'na: "yürü Büyük Usta! İzmir seninle" diyecektir.
Asırlık Kürt Sorununu Ancak Erdoğan Çözebilirdi
Türkiye'de kangren olmuş sorunlara el atmaktan çekinmeyen ve pek çoğunu çözüme kavuşturan da Erdoğan olmuştur. Ülkemize kalıcı barışı getirmek üzere bizzat Cumhurbaşkanımızın, siyasi risk alarak, başlattığı çözüm süreciyle birlikte terör ortadan kalkmıştır. Erdoğan'ın 13 yıllık başbakanlığı döneminde bölgeye yaptığı hizmetler ve getirdiği demokratik açılımlar, silahlı terör örgütünün varlık gerekçelerini ortadan kaldırmıştır. Erdoğan liderliğindeki AK Parti'nin eğitim, sağlık, adalet, emniyet, ulaşım, tarım ve hayvancılık alanlarında yaptığı atılımları kimse inkâr edemez. "Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik" diyebileceğimiz zamanda, eski Türkiye'ye dönmeyi akl-i selim hiç kimsenin talep edeceğini düşünmüyoruz. Bu yüzden Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı görevinde de çözüm süreciyle tesis edilen kardeşlik ikliminin zarar görmemesi için her türlü mücadeleyi vermeye devam ediyor.
HDP Barajda Boğulacağa Benziyor
Başta paralel örgütün yayın organları olmak üzere tüm yandaş medya, HDP'nin barajı geçeceği balonunu yazdılar durdular. Ancak sandık başında oy verecek seçmeni bir türlü ikna edemediler. Seçimler yaklaştı, anket şirketleri itibarlarını korumak için, yakında gerçek sonuçları vermeye başlar. Ancak biz şimdiden söyleyebiliriz ki, HDP'nin Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracağız" açıklaması, Kâbe ile Taksim'i karşılaştırması, "Din dersini kaldıracağız" ifadesi ve HDP'li bir belediyenin peygamberimizin hadislerine hakaret eden afişleri, baraj problemini daha da derinleştirdi. Mezkûr parti, bir yandan dindar Kürtlerden oy almak için bazı emekli müftüleri ve eski İslamcıları aday yapıyor, diğer yandan da seküler hatta din karşıtı kimliklerini açığa vuran beyanatlar veriyor. Oysa bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bizzat Kur'an-ı Kerim'in Kürtçe mealinin hazırlanmasını temin ediyor. Sizce dindar Kürt kardeşlerimiz kime oy verir? Siz, gerçeği varken taklidine oy verir misiniz?
Yazan; Abdurrahim Şenocak