Hani eskiler derler ya, 'Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır' diye... Ne kadar doğru söylemişler. Sosyal ortamlarda içilen bir fincan kahve birçok dostluğun, hatta aşkların da başlangıcı olabiliyor. Bu gün sizlere kahvenin vesile olduğu ölümsüz bir aşk öyküsünü anlatacağız dilimiz döndüğünce...
GENÇ ADAM BÜYÜLENMİŞTİ
Gençti, üniversiteden bu yaz mezun olacaktı. Heyecan doluydu, önünde uzanan yeni hayatının planlarını yapıyordu. Üniversitenin kampüsünde kızı ilk gördüğünde adeta beyninde şimşekler çakmış, kelimenin tam anlamıyla çarpılmıştı. Aradan günler geçti 'acaba bir daha görebilir miyim?' umuduyla kampüsü defalarca arşınladı ama nafile... Tam ümidi kesmişti ki bir gün kampüs yakınlarındaki bir kafeteryada o kızı arkadaşlarıyla sohbet ederken gördü. Hemen yan masaya oturdu. Kız o kadar ışıltılıydı ki çevresine pozitif enerji saçıyor, baş döndüren güzelliği ile büyülüyordu. Masadakilerden biri delikanlının samimi olmasa da arkadaşıydı... Günler sonra tekrar rastladığında arkadaşına biraz utanıp sıkılarak, 'O kız kim, tanıyor musun" diye sordu. Aldığı yanıt kendisini rahatlatmıştı. Kız da üniversiteyi bu yaz bitirecekti. Üstelik çıktığı bir erkek arkadaşı da yoktu... Gözleri parıldadı genç adamın 'Ne olur bizi tanıştırsana?' dedi. Tanıştılar... İlk kez bir kafeteryada baş başa bir kahve içecek, birbirlerini daha yakından tanıyacaklardı...
ŞEKER YERİNE 'TUZ' DEYİVERDİ
Delikanlı çok heyecanlıydı. Ellerini masada koyacak yer bulamıyordu. Kız ise tanrı vergisi güzelliği ve zarafetiyle göz kamaştırıyordu. Söyledikleri kahveyi yudumlamaya başlarken, genç adam kahvenin acı olduğunu fark etti. Hiç sevmezdi acı kahveyi. Garsona seslendi. 'şeker' diyecekken ağzından yanlışlıkla 'tuz' çıkıverdi. Başta kız arkadaşı ve garson olmak üzere çevre masadakilerde delikanlın şeker yerine tuz siparişini şaşkınlıkla karşıladılar... Kız dayanamayıp sordu, 'nasıl yani kahveni tuzlu mu içiyorsun?'. "Çocukken ailemle deniz kenarında yaşardık. Denizle iç içeydik, gün boyu denizde oynardık. Denizin tuzlu tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm, bu tadı çok sevdim kahveme tuzu da bu nedenle koyuyorum. Ne zaman tuz tadını ağzımda hissetsem çocukluğum ve deniz kenarındaki evimizi hatırlarım" mutlu ailemi hatırlarım annem ve babam halen o deniz kenarındaki evimizde oturuyorlar onları öyle özlüyorum ki.
ÖMÜR BOYU SÜREN YALAN
Kısa süre sonra evlendiler... 40 yıl süren evlilikleri süresince birbirlerini hiç kırmadan sevgi ve saygı kuralları çerçevesinde hayatı dolu dolu yaşadılar. Parmakla gösterilen örnek bir çift oldular. Aşkları ise tanıştıkları ilk gün gibi hep taze kaldı. Adam, hiç sevmediği halde 'tuzlu kahve' yalanını bir ömür boyu sürdürdü... Karısı da 'çok seviyor' diye her gün yaptığı kahvenin içine şeker yerine tuz koydu. Aradan yıllar geçti... Adam hastalandı... Öleceğini biliyordu... Çok sevdiği karısına hitaben bir mektup yazdı. Mektubun üzerine 'lütfen öldükten sonra aç' diye not düştü... Yaşlı kadın gerçeği eşi öldüğünde kendisine bıraktığı mektuptan öğrendi.
GEÇ GELEN İTİRAF
"Sevgilim, bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet" diye başlıyordu mektup..."Sana hayatımda tek bir kere yalan söyledim. İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki 'şeker' diyecekken 'tuz' çıktı ağzımdan. Sen ve çevremdekiler bana şaşkınlıkla bakarken değiştirmeye o kadar utandım ki yalanla devam ettim. Ancak, bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm ama her defasında 'acaba nasıl karşılar?' diye vazgeçtim. Şimdi hayata veda ediyorum, günlerim sayılı, ölüyorum... Artık gerçeği bilmenin zamanı... Ben tuzlu kahve sevmem, hiçbir zaman da sevmedim. Seni tanıdığım günden itibaren bu rezil kahveyi her gün içtim. Zerre kadar da pişmanlık duymadım. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğuydu. Ne gariptir ki mutluluğumu tuzlu kahveye borçluyum. Dünyaya bir daha gelsem ve yine bir ömür boyu tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da hiç tereddüt etmeden yine seni seçerdim..."
KAHVE TUZLU AŞK TATLI
Yaşlı kadının elindeki mektup gözyaşlarıyla sırılsıklam olmuştu... Aradan epeyce bir zaman geçti... Hikaye çok meşhur olmuştu... Bir gün yaşlı kadına biri 'acaba tuzlu kahve nasıl bir şey?' diye soracak oldu... Yaşlı kadının gözleri doldu... Belli belirsiz kısık bir sesle 'Çooook ama çok tatlı" diyebildi sadece...
■ NADİR UYSAL