Zeybeklerin tarihine ışık tutan tarihçi Ali Özçelik, Milli Mücadele döneminde kahramana dönüşen zeybeklerin acımasız kanunlarını anlattı. Özçelik, "Zeybeklerin en temel ilkelerinden birisi de kendilerine ihanet edenleri veya çetelerini hükümet kuvvetlerine ihbar edenleri amansız bir şekilde cezalandırmaktı. Böylesi durumlarda, söz konusu kişiler ihanetin şekline ve çeteye yakınlığına göre karşılık görürlerdi. Genel adet muhbirin tüm ailesiyle birlikte öldürülmesiydi ancak diri diri yakma, boğaz kesme, aleyhte konuşanların dillerini kökünden kesme, evlerini yakıp hayvanlarını öldürme veya falakaya yatırma gibi cezalandırma metotları da vardı. Yöntemler vahşiydi zira muhbirin alacağı cezanın diğer köylülere ibret olacağı, böylelikle de ihbarların önüne geçileceği düşünülürdü. Bir zeybek çetesi ne denli korkutucuysa o denli güçlü sayılırdı" diye konuştu. "Zeybekler tarihine baktığımızda ihaneti cezalandırma konusunda en cüretkar şekilde davranan isimlerin başında Çakırcalı Mehmet Efe gelmektedir. Somut bir örnek verecek olursak, Çakırcalı 11 Eylül 1910 tarihinde zeybekleriyle birlikte Ödemiş'in Köseler köyünü basmış ve Hacı Mehmet ile ailesini öldürmüştü. Çakırcalı'nın cezalandırma ve gözdağı amacıyla yaptığı köy baskınları meşhurdu ancak bu seferki cinayet herkesi şaşırtmıştı. Zira Hacı Mehmet adlı kişi, Çakırcalı'nın en değerli yataklarından birisi olarak biliniyordu. Olayın arka planını, uzun seneler Çakırcalı'yı takip eden Eşkıya Takip Kumandanı Mirliva Kara Sait Paşa'nın iki ay sonra Tasvir-i Efkâr gazetesine verdiği röportajdan öğrenmekteyiz. Paşa'nın anlatımına göre Hacı Mehmet, Çakırcalı'nın yatağı gibi görünse de aslında kendisine (Mirliva Kara Sait Paşa'ya) çalışıyordu. Ancak güvenlik amacıyla bunu en yakın zaptiyeleri dahi bilmiyordu. Öyle ki Paşa, şüphe çekmemesi için Hacı Mehmet'i yanına çağırttığı zamanlarda onu dayak ve küfürle karşılıyor, hatta ara sıra döverek ite kaka odaya sokuyordu. Ardından da içeride yalnızlarken Çakırcalı Çetesi hakkında bilgi alıyordu. Kapıyı açıp muhbirini gönderirken de herkesin gözü önünde tekrar aynı sertlikle kovuyordu. Ancak Çakırcalı nasıl olmuşsa bu oyunu çözmüş ve sonuç olarak kendi adamı zannettiği muhbiri ailesiyle beraber ortadan kaldırmıştı."
ZEYBEKLİK TÖRELERİ
O yıllarda, dağ yasalarının sahipleri şüphesiz zeybeklerdi. İnsan aslında koşullarının ürünüdür. Bir süre sonra koşullar kaçınılmaz olarak yaşam biçimini ve kuralları belirler. Zeybeklerin de yaşamlarının temel unsuru olan başkaldırı geleneğinin ve kendi aralarındaki yiğitlik ve mertlik anlayışının ortaya çıkardığı kural ve töreleri vardır. Son derece ilginç özellikler taşıyan gelenek ve kurallara ise kısaca "zeybeklik töreleri" diyebiliriz.
ŞARTSIZ İTAAT
Adı, etkinliği, ünü, şanı ne olursa olsun zeybek bu kuralların dışına çıkamaz. Çıkmayı da şartlar gereği düşünmez. Kuralların dışına çıkanların toplum tarafından nasıl karşılanacağı, nasıl dışlanacağı iyi bilinir. Efelerin yazılı olmayan birinci derecedeki törelerinden biri, çetedeki zeybeklerin ve kızanların her türlü gereksinimlerini sağlamak, onları en iyi şekilde korumak, kollamaktır. Efeler, sosyal olarak incelendiğinde çetede en üst düzeydeki otorite olarak genellikle zeybekler ve kızanlar karşısında "babalık ve komutanlık" görevini yerine getirirler. Zeybekler ve kızanlar her koşulda şartsız şekilde efeye uymak, "itaat etmek" zorunluluğuyla karşı karşıyadır. İtaat ortadan kalkar, kuralların dışına çıkılırsa işte o zaman kaçınılmaz olarak silahlar konuşur. Kurallara uyan, efenin öncülüğünü, yönlendiriciliğini kabullenen kızan, baştan silahını onun ayaklarının dibine atar. Efe ise bu silahı tekrar almasına izin verir. Bu bir çeşit, her koşulda efeye uyulacağının, efenin söylediklerinin dışına çıkılmayacağının, yani itaat altında girildiğinin göstergesidir.
SIRLARI AÇIĞA ÇIKAMAZ
Ayrıca, çevresindekileri yeterince etkileyemeyen, çekip çeviremeyen, yönlendiricilik ve yöneticilik görevini en iyi şekilde yerine getiremeyen efelerin etkili olma şansı yoktur. Yazılı olmayan kurallara göre, efenin haberi ve izni olmadan hiçbir zeybek ve kızan çeteden ayrılamaz. Nedeni ise çok basit ve hayati niteliktedir. Çünkü efeler kendileri için can alıcı öneme sahip sırları çevresiyle paylaşmışlardır. Sığınakları, yatakları, kendilerine yardım edenleri, çetenin konumunu, zayıf ve güçlü yanlarını, gezdikleri coğrafyayı, giriştikleri eylemler iyi bilmektedir. Bu nedenle ayrılıklarda mutlaka efenin izni ve onayı gerekmektedir.
DAVETE İCABET
Efeler bekar olan kızanlarını ve zeybeklerini genellikle kendileri evlendirirler. Bu durumda masraflarda karşılanır. Efeler, zeybek ve kızanlarının düğün törenlerinin şanlı şöhretli olmasına özen gösterirler. Çünkü bu durum aynı zamanda kendi şan ve şöhretlerini artırır. Batı Anadolu bölgesinde bu gelenekleri yaşam biçimi haline getirmiş birçok efe ve zeybek vardır. Efeler, kendi aralarında 'davet' olayına büyük özen ve önem atfeder. Töreye göre, bir efe, başka bir efenin davetini mutlaka kabul etmek zorundadır. Kabul etmemesi ise ayıptır ve korkaklık olarak sayılır. Yiğitlikte yeri yoktur. Örnek olarak, Çakırcalı Mehmet Efe ile Pusluoğlu Mehmet Efe'nin arasının iyi olmadığı bilinmektedir. Buna rağmen, Pusluoğlu Efe, Çakırcalı'nın davetini kabul etmiştir.
NADİR UYSAL