Her şey dururken tarımsal üretim durmadı; duramazdı da... Çünkü tarım ve gıda sektörleri hayatın devamının temel taşları... Otomobil üretmeyi durdurabilirsiniz; belli bir süre sonra kaldığınız yerden devam edersiniz. Ama tohumun toprakla buluşmasını erteleyemezsiniz. Aslında bu salgın yaşanmasa da dünyanın gıdaya olan ihtiyacı zaten ortadaydı. Dünya Hükümetler Zirvesi raporuna göre; artan taleple birlikte 2050 yılında bugünkünden yüzde 70 daha fazla gıda üretmek zorundayız.
ÇALIŞMALARIN MİHENK TAŞI
Bunu başarabilmenin ilk yolu eğitimden, ikincisi teknolojiyi kullanabilmekten, üçüncüsü de bu toprağa özgü değerlere sahip çıkmaktan geçiyor. Bizler de bu amaçla İzmir Ticaret Borsası'nın çatısı altında Borsa Akademi'yi kurduk. Akademide verilecek eğitimlerle zeytinden pamuğa kadar bölgemize özgü ürünlerde üreticiden tüketiciye kadar tüm kesimlerin bilgilendirilmesini ve bilinçlendirilmesini çok önemsiyoruz. Bunun tarımsal üretimde kalite çıtasının hızla yükselmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz. Borsa olarak tarımın geleceğini planlamaya da devam ediyoruz. Bu amaçla, Ege Üniversitesi ile birlikte Tarım 4.0 Raporu'nu hazırlamıştık. Rapor bir yol haritasıydı. Mevcut durumu ve neler yapılması gerektiğini ortaya koyuyordu. Şimdi de teoriden işin pratiğine geçiyoruz. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Menemen Çiftliği'nin bir tarımsal eğitim merkezi, tarım-teknoloji uygulama merkezi ve ileri teknoloji uygulamaları yapan akıllı çiftlik formatında bir örnek modele dönüşmesini sağlamak üzere, İzmir Kalkınma Ajansı Fizibilite Destek Programları kapsamında sağladığımız destekle çalışmalarımızı hızlandırdık. İnanıyoruz ki Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Menemen Çiftliği, Türk tarımının Silikon Vadisi olacak. Tarımla teknolojiyi birleştiren tüm girişimlerin çekim merkezi haline gelecek. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Bekir Pakdemirli'nin de büyük desteği söz konusu ve Bakanlık bürokratları ile yakın bir çalışma içindeyiz. İnanıyorum ki İzmir Tarım ve Teknoloji Merkezi, ülkemizde tarımın geleceğine yön verecek ve bu alandaki yeni çalışmaların mihenk taşı olacak. Borsa olarak öncelikli bir diğer konumuz da kaybolmaya yüz tutan değerlerimiz.
EN BÜYÜK ZENGİNLİĞİMİZ
Yeni dönemde Türk tarımını tüm dünyada öne çıkartacak en büyük zenginliğimizin atalık tohumlarımız olduğuna inanıyoruz. Borsa olarak bu alanda da önemli projeler yürütüyoruz. Şu ana kadar Urla Sakız Enginarı, Ege Pamuğu, Ege İnciri ve Ege Sultani Üzümünü coğrafi işaretle tescilledik. Coğrafi işaret, ürünlerimizin özgünlüğünü ve kalitesini ifade ediyor ve dünya pazarlarında hak ettiği değere erişmesini sağlıyor. Coğrafi işarete sahip ürün sayısını artırmak için çalışmalarımız da sürüyor. Bunun yanı sıra, Karaburun Eğlenhoca Köyünde unutulmaya yüz tutan Karaburun Sultaniye cinsi üzümün organik üretimini, örnek bağ tesis ederek destekledik ve kaybolmak üzere olan bir yerel çeşidi tekrar kazandık. Temel hedefimiz, yarımadada biyo çeşitliliğini korumak, yerel çeşitlere sahip çıkmak, sürdürülebilirliği sağlayarak yöre halkının ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sağlamak.
'LOKOMOTİF OLMAK İÇİN'
Atalık tohum çalışmalarından birinin de kızıl buğday olduğunu ifade eden Işınsu Kestelli, proje kapsamında 5 gönüllü çiftçi ile sözleşmeli tarım yapılarak kızıl buğdayın üretimini sağladıklarını söyledi. Kestelli, "Gönüllü çiftçilerimize tohumluk tedarik ettik. Teknik destek ve danışmanlık hizmeti sunuyoruz. İlk hasadı gerçekleştirdik. Ayrıca üretilen buğdayların borsa üyeleri tarafından satın alınmasını sağlıyoruz. Tüm bu çabalarımızın ardında yatan tek bir gerçek var. Türkiye'nin en eski ticaret borsası olan 129 yaşındaki İzmir Ticaret Borsası olarak, geçmişten gelen tecrübemizle, gerekli yatırım yapılır ve tarım gerçek anlamda teşvik edilirse, Türk tarım sektörünün tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi kalkınmada lokomotif bir rol üstlenebileceğine inanıyoruz ve bunun için aralıksız çalışıyoruz" dedi.