İstanbul'da yaşayan İsmail Korkmaz, 15 yıl önce bir hayalle çıktığı yolda, bugün Türkiye'nin ilk sağlık ve kişiye özel çorabını üreten, Avrupa'nın birçok ülkesine ihracat yapan bir sanayi devi yarattı. Bu sadece ticari bir başarı değil, aynı zamanda vatanseverliğin, inancın ve krizlere direnişin hikayesi oldu. Korkmaz, üniversite yıllarında kurduğu hayali, 2015 yılında sadece iki personelle gerçeğe dönüştürdü. Sektördeki 15 yıllık tecrübesiyle temellerini attığı firma, kısa sürede ilk ihracatını İngiltere'ye gerçekleştirdi. Bugün ise Danimarka, İsveç, Norveç, Almanya gibi Avrupa ülkeleriyle güven ilişkisine dayalı kurduğu ortaklıklar tam 15 yıldır kesintisiz sürüyor. İsmail Korkmaz'ın hikayesini ilginize sunuyoruz...

Çorap sektöründe bugün geldiğiniz nokta büyük bir başarı olarak görülüyor. Bu yolculuk nasıl başladı?
Benim hikâyem aslında üniversite yıllarımda kurduğum bir hayalle başladı. 2015 yılında sadece iki personelle bir atölyede işe koyulduk.
Sektördeki 15 yıllık tecrübemi temel alarak Türkiye'nin ilk sağlık ve kişiye özel çorabını üretme hedefiyle yola çıktım. Kısa süre sonra ilk ihracatımızı İngiltere'ye gerçekleştirdik. Bugün Danimarka, İsveç, Norveç, Almanya gibi birçok Avrupa ülkesine kesintisiz ihracat yapan bir marka haline geldik.
Başarıyı getiren temel etkenler nelerdi?
Bu 15 yılda ekonomik krizler yaşandı, pandemide dünya durdu, mağazalar kapandı. Ama biz personelimizden asla tasarruf etmeye çalışmadık. Müşterilerimizle iletişimimizi hiç kesmedik. Onlar bize güvendi, biz onlara inandık. Benim için en büyük sır; zor zamanlarda da ekibe ve müşterilere sahip çıkmak oldu.
"AR-GE'YE ÖNEM VERİYORUZ"
Türkiye'de çorap sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında Türkiye, çorap sektöründe dünyanın bir numarası olabilecek kapasitede. Çorap makinelerimiz tam kapasiteyle çalışsa Türkiye'nin ihtiyacını bile karşılamıyor. Ama yanlış yollara sapıyoruz; bavullarla yurt dışına gidip başkalarına hizmet ediyoruz. Oysa ülkemizde çok değerli markalar var. Biraz AR-GE yapıp farklı torsiyonlarda ürünler geliştirsek, çok rahat başarı yakalanır. Bizim AR-GE'ye verdiğimiz önem sayesinde bugün sağlık çorapları, pilates çorapları ve fonksiyonel ürünlerde tercih edilen bir marka olduk. Türkiye'de iş yok' diyorlar. Türkiye'de iş çok; yeter ki bir yatırım yap.
AR-GE yap, farklı iplikler getir, farklı torsiyonlarda mamuller, ürünler geliştir. İnsanlar bunları alıyor. İnsanlara sağlık çorapları yap; insanların ihtiyaçları olan pilates çorapları var. Bazı markalarla iş birliği yap. Mesela bizim İzmir'de iş birliği yaptığımız bir çorap markası var. Biz bu markanın gelişimine çok inandık. Burada bütün arkadaşlarla beraber bu projenin üzerinde durduk, çalıştık, çabaladık. Bugün ise çok iyi yerlere geldiler.

Sizi sektörde farklı kılan en önemli özellik nedir?
Biz devasa üretim yerine insanın isteğine odaklandık. Bugün beş çift sipariş gelse beş çift üretiyoruz. Müşteri diyor ki: "İkisi siyah, ikisi gri, ikisi pembe olsun, üzerinde baş harflerim yazsın." Biz de aynen öyle yapıyoruz. Bu çok aktif, canlı bir üretim modeli ve yıllardır sürdürüyoruz.
Ürünlerinizde özel iplikler kullandığınızı biliyoruz. Bu tercih nasıl doğdu?
Kenevir; sağlık açısından çok faydalı. Bakır, vücuttaki elektriği dengeler. Gümüş antimikrobiyal etki sağlar ve yaraların iyileşmesine katkı sunar. Bunlar bizim uydurduğumuz şeyler değil; testlerden geçmiş, Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmış veriler. Doktorlara özel ameliyat çorapları bile ürettik. Dizlerimden ameliyat olunca bunu bizzat tecrübe ettim. Çorapları hediye ettiğim profesörler "Üç-dört saat ayakta kalıyoruz ama çorabı giyince yorgunluk hissetmiyoruz" dediler.
"MISIR'A GİDENLERE KIZGINIM"
Son yıllarda bazı tekstilcilerin üretimini Mısır'a kaydırdığını biliyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Çok kızgınım. Bence araştırmadan gittiler. Mısır'da bin kişilik iş için bin beş yüz kişi almak zorundasınız; üç yüz-dört yüz kişi her gün işe gelmiyor. Böyle üretimde verim de kalite de olmaz. Gidenlerin çoğu dört yıl sonra Türkiye'ye geri dönüyor. Bu ülkeyi terk edemezsiniz. Bu topraklarda büyüdük, burada kazandık. İlk sıkışıklıkta kaçmak doğru değil. Biz burada mücadele ediyoruz; bu topraklarda kalmak bir "Çanakkale ruhu" meselesi. Ben de ihracatçıyım, hepsine bunu söylüyorum. Teknik olarak, matematik olarak şikayet edebilirim ama biz ülkemizi seviyoruz. Bu coğrafyada yetiştik, bu coğrafya bize ekmek verdi, burada birçok şeye sahip olduk. Bunlara teşekkür etmek yerine bugün küfür mü edelim? Hayır. Tam tersine cephede kalacağız, burada savaşacağız. Savaşmak dediğimiz şey geçinebilmek. Daha az kazanıyoruz ama paylaşacağız. Personelinle paylaşacaksın, personelini mutlu edeceksin. En alt kademeden en üst kademeye kadar herkesi mutlu edeceksin.

Sektörde çalışma şartları ve etik konularla ilgili mesajınız nedir?
Bazı firmaların ofisleri pırıl pırıl ama çalışanların yemekhanesi rezalet. Bu insanlar var olduğu için o villalarda oturuyorsunuz. Personeli mutlu etmeden uzun vadeli başarı mümkün değil. Vergisini ve sigortasını tam ödemeyenler, "çalınan rekabet" yaratıyor. Herkes kurallara uysa rekabet zaten adil olur.
Son olarak genç girişimcilere ne söylemek istersiniz?
Türkiye'de iş çok; yeter ki yatırım yap, AR-GE yap, farklı ürün geliştir. Bu coğrafya bize ekmek verdi. Bugün şikâyet etmek yerine, burada üretmeye ve paylaşmaya devam etmek zorundayız. Ben daha az kazanırım ama çalışanımla paylaşırım.
Çünkü gerçek mücadele burada veriliyor.