Giriş Tarihi : Son Güncelleme :
GÜVEN VE İSTİKRARLA HUZURLU GELECEK
28. TERÖRDEN ARINMIŞ TÜRKİYE'DE GÜVENLİK VE ASAYİŞ
• AK Parti, neredeyse kronik hale gelmiş pek çok güvenlik başlığının yanı sıra, 21. Yüzyılın ürünü yeni nesil tehditleri de insan hakları, demokrasi ve hukuk çerçevesinde geliştirilen stratejilerle ülke gündeminden çıkarmayı başarmıştır.
• AK Parti öncesinde güvenliği sadece devlet mekanizmalarını korumak şeklinde değerlendiren anlayış değişmiştir. Güvenlik, bir kamu hizmeti olarak demokrasiden güç alarak milletimizi koruyan bir anlayışla yeniden yapılandırılmıştır. Vatandaşımızın geleceğe huzurla bakması, her türlü hak ve menfaatini tam güvende hissetmesi Türkiye Yüzyılının en önemli esaslarından biri olacaktır. "İstikrarlı iç güvenlik" anlayışıyla ulaştığımız kurumsal entegrasyonu ve hizmet kalitesini kalıcı hale getirmek istiyoruz.
• "İstikrarlı iç güvenlik" temeline oturan stratejimizin en önemli bileşeni ise "önleyicilik" yaklaşımıdır. Artık sadece suçluyu yakalamayı değil, suçun işlenmesini önlemeyi hedefliyoruz. Bu sayede hem vatandaş memnuniyetini hem de kayıpları telafi için harcanan zaman ve kaynak maliyetinin önüne geçmeyi amaçlıyoruz. Ülkemizi "suçun/zararın oluşmadığı bir ülke" haline getirmek istiyoruz.
Terör Potansiyelinin Olmadığı Yeni Bir Başlangıç
• Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından kapsamlı bir model olarak çerçevesi çizilen ve "Tehdidi kaynağında yok etme", "olay sonrası değil kesintisiz operasyon", "Yerli ve milli kaynaklarla yüksek beşerî ve teknik kapasite kullanımı", "teröre karşı mücadele yanında terörizme karşı mücadele" gibi 4 temel unsur üzerine inşa edilmiş olan "Yeni
Güvenlik Konsepti" başarıyla uygulanmış ve sonuç alınmıştır.
• Yeni Güvenlik Konsepti kapsamında teröre karşı ve terörizme karşı mücadeledeki en büyük yenilik, sadece olaylarla yahut terör eylemlerimin sonuçlarıyla değil; bunun yanında terörizme kaynaklık eden sebeplerle de mücadele stratejisi olmuştur.
• Yaşanan bu değişim tüm bölge insanında karşılık bulmuş ve Diyarbakır Anneleri Evlat Nöbeti olarak bilinen eylem, 03/09/2019 tarihinde tamamen sivil bir talep olarak başlamıştır. Çocukları PKK/KCK tarafından kaçırılan ailelerin HDP Diyarbakır İl Binası önünde başlattıkları ve halen sürdürdükleri kararlı bekleyiş neticesinde bugüne kadar 39 aile çocuklarına kavuşmuştur.
Teröre ve Terörizme Karşı Mücadele Vizyonumuz
• Terör faaliyetlerinin tamamen durdurulduğu huzur ortamını bu alandaki çalışmalarımızın esası olarak görüyoruz. Hukuk devleti çerçevesinde "Önleyicilik" yaklaşımıyla tüm güvenlik başlıklarında temel stratejimiz, toplumsal kaynaklarıyla birlikte terörizme karşı topyekün bir mücadeleyi kurumsallaştırmaktır.
• Teröre karşı mücadelenin yanına terörizme karşı mücadeleyi ekleyerek bu alanda önemli bir zihni dönüşüm gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
Altyapı hizmetlerindeki kalite artışından eğitim ve sağlık alanındaki çalışmalara kadar kalkınma hamleleriyle, sosyal projelerle bütüncül bir anlayışla terörizme karşı mücadele esasıyla çalışacağız.
• Terörün finansmanıyla mücadelemizi derinleştireceğiz. Terör örgütlerinin sivil toplum, belediyeler gibi özgürlük ve kaynak alanlarını istismar etmelerine asla izin vermeyeceğiz. Terör örgütlerinin demokratik mekanizmaları istismarına karşı, demokrasiyi ve hukuku güçlendirmeye devam edeceğiz.
• Türkiye'nin teröre karşı mücadeledeki en büyük başarılarından birisi, yoğun tehdit ağına karşı ve farklı terör örgütleriyle eş zamanlı mücadele etmesine rağmen hukukun üstünlüğü ve insan hakları çizgisinden asla
taviz vermemiş olmasıdır. Verilen mücadele yasaklar zeminine değil özgürlükler zeminine oturtulmuş, terörün "sivil toplum" gibi özgürlük alanına tahakkümü önlenmiş, silahlı operasyonlar dahil tüm mücadele devlet ciddiyeti ve hukuktan ayrılmadan gerçekleştirilmiştir. AK Parti Hükümetlerinin tamamının bu konuda gösterdiği hassasiyet, esasen bu mücadelenin başarısının altında yatan temel unsurlardan biridir. Yeni dönemde özellikle geçmişte terörden yoğun etkilenen bölgelerimizde sivil toplum kuruluşlarının kapasite gelişimlerine özel destekler vereceğiz.
Geleceğimizi Uyuşturucuya Teslim Etmedik, Etmeyeceğiz
• Türkiye Yüzyılı'nda bir küresel felaket olarak gördüğümüz uyuşturucuya karşı mücadelede temel hedefimiz, "Türkiye'nin uyuşturucu için ulaşılmaz ve yasaklı bölge olmasını" sağlamaktır.
• Uyuşturucuya karşı mücadele tarihimizde ilk kez son dönemde yaptığımız reformlarla "uyuşturucu suçunun terörle eşdeğer görülmesi" bir yaklaşım olarak benimsenmiştir.
• Uyuşturucuya karşı mücadelede bir yandan her türlü yasadışı maddenin ülkeye girişinin engellenmesi ve ülkemiz üzerinden geçen uyuşturucu rotalarının değişmesi için caydırıcı bir mücadele ortaya konulması, diğer yandan ise içerideki talebin düşürülmesi için toplumun her kesimini bilinçlendirme faaliyetlerinin arttırılmasına dönük çalışmalarımız yeni dönemde de artarak devam edecektir.
UYUŞTURUCUYA KARŞI MÜCADELENİN TEMELİ, ANNELERİN YÜREĞİ
• Toplumdaki farkındalığı arttırma hedefiyle yola çıktığımız en önemli çalışmalardan biri olarak 1 milyon 168 bin 918 anne ve anne adayına ulaştığımız "En İyi Narkotik Polisi Anne" projesini görüyoruz. Diyarbakır
Anneleri'nin teröre darbe vurduğu gibi, uyuşturucuyla mücadelede de annelerin iradesi önemli bir farkındalık oluşturdu; sayılara ve hayata yansıyan sonuçlar üretti.
• İllerimizin risk durumunu hesapladığımız 62 ilde "Atık Suda Uyuşturucu Analizi" çalışmalarına da aralıksız devam edeceğiz.
• Uyuşturucuya karşı mücadelede hassasiyetle eğildiğimiz bir diğer konu da metruk binalardır. Şu ana kadar tespit edilen 125 bin 085 metruk binanın 90 bin 968'i yıkılmış, 15 bin 534'ü rehabilite edilmiş, geri kalanların da işlemler devam etmektedir.
UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE VİZYONUMUZ
• Dünya'daki arz ve pazar hareketliliği takip edilecek, sadece Ortadoğu değil Afrika üzerinde oluşan pazarların ülkemize olası etkileri de izlenerek Latin Amerika'dan Çin'e kadar uzanan geniş bir alanda arzla mücadele politikası hayata geçirilecektir.
• Talebi kısmayı ve yoketmeyi, tıpkı terörün yanında terörizme karşı mücadele etmek gibi, arzla mücadelenin tamamlayıcısı olarak görüyoruz. Bu kapsamda özellikle ailelerle, öğretmenlerle, gençlerimize ve çocuklarımıza ulaşan tüm kanallarla temasımız ve farkındalık çalışmalarımız artarak sürdürülecektir.
• Terör örgütlerinin finansman kaynağı olarak kullanılan tüm uyuşturucu ağları ve şebekeleri, çökertilmeye devam edecek, narkoterör mücadelemiz kesintisiz şekilde sürecektir.
Güvenli Yollar, Güvenli Türkiye
• Trafik güvenliği konusunda küresel sistemle de entegre olarak yapılan tüm çalışmalar sonuç vermiş ve ülkemiz bu konuda da olumlu bir gidişat yakalamıştır. Güçlü liderlik ve uzun vadeli stratejik yönetim ile Türkiye trafikte hiçbir vatandaşın hayatını kaybetmediği ve ciddi derecede yaralanmadığı bir ülke olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.
• Hayata geçirdiğimiz çalışmalarla 2015 Yılına göre motorlu araç sayısında yaşanan yüzde 32, sürücü sayısında yaşanan yüzde 23 artışa rağmen 2015 yılında 7.530 olan trafikte can kaybı sayısını 2022 yılında 5.222'ye düşürdük.
TRAFİK GÜVENLİĞİ VİZYONUMUZ
•Türkiye 2011 – 2020 döneminde Birleşmiş Milletler nezdinde belirlenen kazalardaki can kaybının yüzde 50 azaltılması hedefini tutturan iki ülkeden birisidir. Bu önemli başarı hem trafik yönetimindeki etkili politikaların hem de AK Parti Hükümetleri döneminde inşa edilen yüksek standartlı ulaşım altyapısının sonucudur.
• Türkiye Yüzyılında önceliğimiz, 2030 yılı hedefi olarak belirlenen trafikkazası sonucu ölümlerin ve ciddi yaralanmaların yüzde 50 daha azaltılmasıdır. "Güvenli Sistem Yaklaşımı" ve "Trafikte Sıfır Can Kaybı" ilkesi esas alınarak 2050 yılına kadar hiçbir vatandaşımızın hayatını kaybetmediği ve ciddi derecede yaralanmadığı bir ülke hedefinin gerçekleştirilmesi yolunda faaliyetlerimiz kararlılıkla devam edecektir.
• 32 İlde tamamladığımız Çocuk Trafik eğitim parklarının sayısı 81 ilimizin tamamında birden fazla olacak şekilde arttırılacaktır. İlkokuldan mezun her çocuğumuz bu parklarda eğitim almış olacaktır. Dünyanın En Güvenli Ülkesi, En Güvenli Şehirleri • 21. Yüzyılda, küresel ölçekte suçun miktarı ve çeşitliliğinde yaşanan artışa karşı teslim olmamak, önleyici bir anlayışla ve yüksek teknolojiyi kullanarak çalışmak bu alandaki faaliyetlerimizin esası olacaktır. Yeni suç türlerine karşı önleyici bir kapasite geliştirmek, suç ve suçluyla mücadelede "geç kalmamak" temel yaklaşımımız olacaktır.
• Bir yandan suç ve suçlunun takibinde kapasiteyi daha da arttırırken, diğer yandan suçun oluşmasını beklemeden, caydırıcılığı suç oluşmadan ortaya koymak, güvenliğin görünür olmasını sağlamak, asayiş sahasında suça meyilli insanların istismar edebileceği bir boşluk bırakmamak, önümüzdeki dönemin temel stratejisi olacaktır.
• Teknolojinin getirdiği imkanları kullanmanın yanı sıra, teknolojinin getirdiği Siber Suçlar ve Siber Terör gibi yeni suç başlıklarıyla da ciddi şekilde mücadele etmeyi stratejik öncelik olarak değerlendiriyoruz.
AİLE İÇİ VE KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE
• Uluslararası ödüllü, yerli ve milli bir proje olan "KADES" uygulaması kadına yönelik şiddetle mücadelede en önemli araçlarımızdan biri haline geldi.
• Farkındalık kapsamında yaygın eğitim ve farkındalık çalışmaları bu dönemin önemli kazanımlarından biridir. "KADINA EL KAL-KA-MAZ" kampanyasıyla 8.262.794'ü aşkın vatandaşımıza ulaşıldı, 217.439'dan fazla afiş/pankart asıldı, 2.987.525 broşür dağıtıldı.
ASAYİŞ VİZYONUMUZ
• Hedefimiz; her zaman olduğu gibi hukuk devleti ve demokrasi içinde hukukun üstünlüğü ilkesine ve insan haklarına sadık kalarak Türkiye'nin şehirlerini, dünyanın en güvenli şehirleri; Türkiye'yi de dünyanın en güvenli ülkesi yapmaktır. Asayiş vizyonumuz, önleyiciliği esas alan bir güvenlik yaklaşımıdır. Suçun oluşmasını önlemek, insanların zarar görmemesini sağlamak birinci önceliğimizdir.
• Siber suçlar sahasını, geleceğin önemli bir güvenlik tehdidi olarak görüyoruz. Bu konuda hem güvenlik birimlerimizin kapasitesini arttıracak planlamaları yapmaya devam edeceğiz, hem de toplum farkındalığını ve bilgi düzeyini arttırmaya dönük projelere ağırlık vereceğiz.
• İlk etapta malvarlığına karsı suçların aydınlatılmasında %60, kişilere karsı suçların aydınlatılmasında %94 aydınlatma oranlarına ulaşılması, sonrasında bu oranların %100'e ulaşacak şekilde arttırılması; önümüzdeki yılların hedefleri arasındadır.
GÖÇ YÖNETİMİ
• Ağır siyasal, ekonomik ve sosyal sorunlar oluşturmasının yanında 21. Yüzyılın en ciddi küresel güvenlik sorunlarından biri olarak görülen göç meselesine yaklaşımımızı; binlerce yıllık medeniyetimiz, tarihimiz ve insanlık anlayışımızla şekillendirdik.
• AK Parti hükümetleri olarak evrensel hukuk ilkelerine dayalı, kardeşliği esas alan, demokratik teamüllere uygun politikaları hayata geçirerek gelişmiş ülkelerde yükselen ırkçılık akımlarının şekillendirdiği, gerçekçi olmayan göç politikalarına itibar etmedik. Uzun vadeli stratejik çalışmalar ortaya koyduk, göç yönetiminin ihtiyaç duyduğu koordinasyonu, kurumsal ve hukuki altyapıları oluşturduk. Kaçak göçle mücadeleden, düzenli göçte "Açık Kapı" politikasına; sosyal uyum süreçlerinden
"Onurlu, Gönüllü Geri Dönüş" stratejisine kadar, "Bütüncül Göç Yönetimi" anlayışını benimsedik.
• Gönüllü-güvenli-onurlu geri dönüşlerin sağlanması için bölgede kurulması planlanan 107 bin 557 briket evden 106 bin 591'i projelendirilmiş, 93 bin 778'i tamamlanmış, 82 bin 176'sına da aileler yerleştirilmiştir. 2016 yılından itibaren kamu hizmetlerinin işlerlik kazandığı, huzur ve esenliğin tesis edildiği bölgelere bugüne kadar toplamda 539 bin 332 Suriyeli; gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş yapmıştır.
GÖÇ YÖNETİMİ VİZYONUMUZ
• Türkiye Yüzyılı'ndaki göç yönetimi hedefimiz entegre göç yönetimini hayata geçirmek ve "gönüllü-güvenli-onurlu geri dönüşlerin" sayısını artır maktır. Önümüzdeki süreçte düzensiz göçle mücadele çalışmalarımız ke sintisiz ve artarak devam edecektir. Öte yandan düzenli göçte de bir yandan uyum stratejilerimize, diğer yandan da "Onurlu, gönüllü, geri dönüş" adımlarına ağırlık verilecektir. Ülkemizdeki göçmen nüfusun toplam nüfusa oranı daha makul ve her gelişmiş ülkede olan seviyelere çekilecektir. Ayrıca göçü bahane ederek ülkemize ırkçılık anlayışlarını yerleştirmeye ve geliştirmeye çalışan provokatör çabalarla da mücadelemiz kesintisiz sürecektir.
• Yeni dönemde geçici koruma altındakilerin "Onurlu, gönüllü, güvenli geri dönüş"lerini hızlandırmaya devam edeceğiz. Bu sayede göçün olması gerektiği seviyede kalmasını ve ülkemiz için olumsuz bir gündem madde- si olmaktan çıkmasını hedefliyoruz.
• Düzensiz göçün en önemli tedbirlerinden biri olarak gördüğümüz göçü kaynağında engellemeye dönük program ve projeleri hayata geçir meye ve yaygınlaştırmaya devam edeceğiz. Özellikle büyük şehirlerimiz de göç kaynaklı mekansal yoğunlaşmaya fırsat verilmeyecek, ekonomi, tarım ve sanayi üretimi ihtiyaçları da göz önüne alınarak göçün tüm yurt sathında dengeli şekilde dağılımına özen gösterilecektir. Zorunlu insani gerekçelere dayanan göçler hariç, mevzuata uygun olmayan ve amaçsız, kitlesel veya bireysel hiçbir göç girişimine izin verilmeyecektir.
SİVİL TOPLUMLA İLİŞKİLER
• Anadolu Medeniyeti içinde vakıflar, loncalar ve diğer sosyal yapılarla yüzyıllardır var olan sivil toplum geleneğimiz, 21. Yüzyılda AK Parti Hükümetleri döneminde, tarihimizdeki gücü ve etkinliği referans alınarakyeniden özgürleştirilmiş, gelişmesi için ihtiyaç duyduğu yasal ve yapısal araçlarla donatılmıştır.
• Türkiye Yüzyılı'nda hedefimiz; "güçlü sivil toplum güçlü Türkiye" anlayışı çerçevesinde, sivil toplumu daha da güçlendirerek demokrasimizi tahkim etmek, sivil toplum alanını istismardan korumak, katılımcılığı en yüksek düzeye çıkarmaktır.
• Ayrıca; her kademede demokratik süreçlerdeki karar mekanizmalarına sivil toplum kuruluşlarının katılımı kolaylaştırıcı ve teşvik edici adımlar atacağız. Kamu - STK diyalogları çerçevesinde karar alma süreçlerine katılım ve adil yönetişim uygulamaları için yasal düzeyden uygulamaya kadar atılacak tüm adımları destekleyeceğiz.
TÜRKİYE, YENİ NESİL MUHTARLIKLARLA TANIŞACAK
• AK Parti; iktidara geldiği ilk günden bugüne kadar demokratik katılımcılığı olmazsa olmaz kabul ederek, bu anlamda demokrasi zincirimizin ve katılımcı yönetimimizin ilk halkası olan muhtarlarımıza yönelik çalışmalara özel önem ve öncelik vermiştir. Özellikle Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği hassasiyetle muhtarlarımızla afetlere karşı
mücadeleden asayiş sorunlarına kadar her alanda çözüm ortağımız olarak çalıştık.
• Türkiye Yüzyılı'nda muhtarlık kurumu, kalkınmanın itici güçlerinden biri olacaktır. Merkez ve mahalle iletişiminin en kısa ve etkin yolu olan muhtarlık, 2023 sonrasında her konuda yönlendirici, ilerlemeci ve vatan daşlarımızın sosyal hayatla ilgili tüm taleplerinin etkin takipçisi olacaktır.
• Muhtarlarımızın sadece talep alan ve talep ileten bir kamu görevlisi değil, aynı zamanda üretkenliğinin de arttırılması için, muhtarlarımız tarafından getirilecek toplum yararına projelere yönelik destek programları oluşturulacaktır.
GÜÇLÜ NÜFUS, GÜÇLÜ TÜRKİYE
• Son yıllarda bir yandan dijitalleşme ve teknoloji kullanımında attığımız adımlarla, bir yandan da yeni nüfus müdürlüğü konseptimizle vatandaşlarımıza daha nitelikli, daha konforlu, bürokratik yükü azaltılmış, kağıt kullanımı olmayan yüksek standartta bir hizmet sunma imkânına kavuştuk.
• Dünyanın geleceği, demografinin etkin yönetilmesiyle doğru orantılıdır. Kamu hizmetlerinin sunumunda veri odaklı karar alma sistemlerinin merkezinde nüfus hizmetlerinin yer alacağı bilinciyle Türkiye Yüzyılı'nda çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Dijital ortama aktarılan hizmetlerin kalitesi nin geliştirilmesi ve vatandaş odaklı yaklaşımımızla iş süreçlerini sürekli iyileştireceğiz.
29. DEMOKRATİK İSTİKRAR İÇİN CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ
• 2017 Anayasa değişikliğiyle çok partili siyasi tarihimizde ilk kez sivil inisiyatifle ve halkın karar sürecine referandumla katılımıyla yasama – yürütme ilişkilerini düzenleyen bir hükümet sistemi hazırladık. Aziz milletimizin desteğiyle de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ilk uygulama dönemini geride bırakıyor. Vesayet zihniyetinin ürünü olan ve meşruiye- tini siyaset kurumuna vurulan darbelerden alan çarpık siyasal sistemler sebebiyle ülkemiz çok kıymetli yıllarını kaybetti. İstikrarsız hükümetler, kurulup yıkılan koalisyonlar, cumhurbaşkanı – başbakan gerilimleri ve as keri müdahaleleriyle sivil alan daraldı ve siyaset alanı toplumsal sorunları çözme kapasitesini kaybetti.
• 1983'ten 2002'ye dek geçen 19 yılda 13 hükümet kuruldu. Hükümetlerin ortalama görev süresi bir buçuk yıldı. Kurulan koalisyonlar peşi sıra bozulurken TBMM beş yılı doldurmadan seçimleri yenilemek durumunda kalıyordu.
• 2007 yılına gelindiğinde söz konusu istikrarsızlık zirveye ulaşmıştır. "Eşibaşörtülü bir Cumhurbaşkanı İstemiyoruz" başlıklı bir siyasi kampanyayla başlayan süreç, 367 kararıyla siyasal sistemi krize sürüklemiş bir Cumhurbaşkanlığı seçimi daha tarihte örnekleri çokça yaşandığı gibi kamusal yaşamı istikrarsızlaştırmıştır. AK Parti kadrolarının aldığı kararla Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi sağlanmış ve bir daha Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin krizin değil demokrasinin ve halk iradesinin bir parçası olması sağlanmıştır.
İKİ OY HAKKI: HÜKÜMET DOĞRUDAN HALK TARAFINDAN SEÇİLİYOR
• Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni vatandaşımızın doğrudan yasamayı da yürütmeyi de belirlemesi esası üzerine inşa ettik. 24 Haziran 2018 seçimleriyle halkın önüne bir değil iki sandık koymaya başladık. Artık yalnızca Meclis değil icra organı da doğrudan halkın oyuyla belirleniyor. Hükümetler Meclisin içinden, partiler arası görüşmelerle değil doğrudan seçim sandığından çıkıyor. Böylece hükümetlerin seçmene karşı olan sorumluluğunu ve doğrudan hesap vermesini güçlendirdik. Demokrasinin en güçlü hesap verebilirlik aracı olan sandığın siyasal sistemimizdeki belirleyiciliğini artırdık. Vatandaşlarımıza hem yasama hem yürütme için iki ayrı oy hakkı tanıyarak sistemin işleyişine daha fazla müdahil olma şansı verdik. Ayrıca sadece sandıktan çıkan sonuçları belirleyerek değil; milletimiz aday gösterme süreçlerine de aktif katılımı sağlayacak haklara kavuştu. Seçmenlere Cumhurbaşkanı adayı gösterme hakkını hayata geçirerek demokratik katılımı güçlendirdik. Böylece vatandaşların siyasi partilerin adaylarıyla sınırlanmadan ayrı bir alternatif oluşturmalarına imkan tanıdık. 14 Mayıs 1950'den bu yana yaptığı tercihler ile Türkiye için her zaman en doğru istikameti çizdiğine şahit olduğumuz aziz milletimiz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ndeki tek güç sahibidir.
GERÇEK BİR YASAMA – YÜRÜTME AYRILIĞI
• Dünya'daki örnekler ve Türkiye tecrübesi parlamenter rejimin yasa- ma ve yürütme arasındaki kuvvetler ayrılığını silikleştirdiğini gösteriyor. Hükümeti oluşturan partiler zorunlu olarak meclis çoğunluğuna sahip olduğu için yasama organları giderek Bakanlar Kurulundan gelen kanun tasarılarını onaylayan ve hükümeti denetlemekten aciz bir konuma indirgenmiştir.
• Cumhurbaşkanı Meclise kanun teklif etme yetkisine sahip değildir. Kanun yapma tekelini TBMM'nin uhdesine bıraktık. Henüz beş yıllık uygulama Meclisin kanun yapma gücünü daha etkin kullanmaya başladığını gösteriyor.
• Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sunduğu yönetimde istikrar imkanıyla seçim barajını yüzde yediye düşürdük. Ayrıca ittifak içinde seçime giren partiler için (ittifakın toplam oy oranının barajı aşması halinde) bu yüzde yedilik seçim barajı da söz konusu olmamaktadır. Bu sayede TBMM'nin temsil kabiliyetini yönetimde istikrar ilkesine gölge düşürmeden güçlendirmeyi başardık.
KRİZ DEĞİL ÇÖZÜM ÜRETEN HÜKÜMET SİSTEMİ
• Vatandaşlarımızın acil çözüm bekleyen sorunlarını ve içinde bulunduğumuz coğrafyanın hızla değişen dinamiklerini göz önüne aldık ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle yürütmenin karar alma ve uygulama kapasitesini güçlendirdik. Yürütmedeki yetkili/sorumlu başbakan ile yetkili/sorumsuz cumhurbaşkanı arasındaki ikiliği ortadan kaldırdık.
• Milletimizin siyaset kurumundan beklentisinin uzayıp giden koalisyon görüşmeleri veya zayıf hükümetler olmadığını biliyoruz. Bu düşünceyle icra gücünü doğrudan halkın seçtiği cumhurbaşkanı nezdinde toplayarak hükümetleri kırılgan sayısal aritmetiklere bağımlı olmaktan çıkardık. Böylece seçimden sonraki ilk gün milletimizin teveccüh gösterdiği cumhurbaşkanının hükümet etmeye başlamasını sağlayacak bir imkana kavuşmuş olduk.
• Son beş yılda yüz yüze kaldığımız tüm büyük meydan okumalarda söz konusu etkili yürütme gücünün hızlı karar alma süreçlerindeki kapasitesi açık şekilde görüldü. Covid-19 pandemisi, yakın coğrafyamızdaki savaş ve çatışmalar, terör tehditleri ve ekonomik dalgalanmalar gibi yaşadığımız çok sayıda sınamayı yeni sistemin sunduğu araçlarla karşıladık ve bu sorunların ortaya çıkardığı tehditler bertaraf edilerek aynı zamanda oluşan fırsatların değerlendirilmesi mümkün hale geldi.
• Önceki dönemlerde yasama iradesiyle yürütmenin eğilimleri arasındaortaya çıkan farklılık ekonomik ve sosyal krizlerin oluşmasına neden oluyordu. Vesayet mekanizmalarının kendine siyaset alanında yer açtığı boşluklar da bu siyasal istikrarsızlıklar üzerine şekillenmekteydi. Yeni sistemde hem yasama hem de yürütmeye karşılıklı olarak seçimleri yenile-
me yetkisi vererek aralarında oluşabilecek krizlere karşı hem caydırıcılığı sağladık hem de uzlaşıya gidilmemesi durumunda sözü milletin hakemliğine bıraktık.
• Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişen ihtiyaçlara cevap verme ve çağımızın değişim dinamiklerini takip edip milletimize fırsatlar oluşturma konusunda parlamenter sistemin çok ötesine geçen bir esnekliğe sahiptir. Bu esneklik kendini en fazla idari mekanizmaların hızlı şekilde organize edilmesinde göstermektedir. Bakanlıklara ve diğer idari yapılara dair hızlı güncellemelerin yapılabilmesi ve kaynakların etkin kullanımı için hantallıkların aşılması amacıyla yapılacak reformlara güç vermesi yeni sistemin en değerli katkılarıdır. İdareye dönük organizasyonel kararların yürütme alanındaki güçlü meşruiyetle alınması hızlı karar alma kabiliyetini, demokratik meşruiyeti ve esnekliği aynı anda sağlamaktadır.
KRİZLERLE MÜCADELEDE ETKİLİ YÖNETİM
• Türkiye'nin başardığı hükümet sistemi reformunun önemli dayanak noktalarından biri de krizler karşısında yaşadığı testler ve sistemin toplumsal talepleri siyasal kararlara dönüştürmekteki kapasitesidir.
• Parlamenter sistemin çok parçalı siyasi yapısı, cumhurbaşkanı ve başbakanlık makamının sebep olduğu çift başlı görüntü ve kırılgan koalisyonlara açık olması gibi yapısal faktörler Türkiye'nin karşılaşılan krizleri yönetme kabiliyetlerini aşındırmıştır. Her zorluk iç çatışmaları tetiklemiş, topluma mümkün cevaplar üretmesi gereken siyaset kurumu, çatışmanın bizatihi kendisine dönüşmüştür.
• Parlamenter sistemde, Yürütmeyi oluşturan Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu makamlarının bugünkü̈ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne kıyasla düşük demokratik meşruiyete sahip ve yetikarmaşası doğuran muğlak yapısı hızlı karr almayı ve uygulamayı zorlaştırmıştır.
• Matematik zeminde kurulan ve ortaya siyasi vizyon birlikteliği koymakta güçlük çeken koalisyonlar, cesur, hızlı,etkin vekararlı politikalar uygulamasına imkan vermiyordu. İdealde sorunları çözmek için araç̧ olması gereken hükümet, sorunların çözümsüzlüğü pahasına ayakta tutulması gereken bir aygıt haline dönüşmüştü.
• Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve %50+1 seçim sisteminde ise durum tam tersidir. Yürütmenin yüksek demokratik meşruiyete sahip olması, keskin kuvvetler ayrılığı sebebiyle parlamentodaki herhangi bir sıkıntının yürütmenin varlığına doğrudan bir etkisinin olmaması, hükümetin siyasi sorumluluğunun ve yetkilerinin doğrudan halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı'nda toplanması beraberinde hızlı, kararlı, etkin ve cesur politikalar takip edilebilmesine zemin hazırlamıştır.
• Haziran 2018'den bu yana ülkemiz döviz kuru saldırısı, pandemi, sel,yangın ve depremlerden oluşan doğal afetler, Rusya – Ukrayna Savaşı,küresel enflasyonun etkileri, göç krizi başta olmak üzere çoğunluğu küresel gelişmelerden kaynaklı krizlerle sınanmıştır. Ayrıca iklim değişikliğiyle mücadele, yeşil enerji dönüşümü ve düzensiz göçlerle mücadele gibi etkileri sınırları aşan sorunlar yerleşik ekonomi politik düzenin büyük dönüşümler yaşamasına neden olmaktadır. Hızlı, etkin ve demokratik meşruiyeti yüksek bir iradenin alacağı kararlar söz konusu krizlerin başarılı şekilde yönetilebilmesini sağlayabilir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin gücü de farklı boyutları içerisinde barındıran sorun alanlarını yönetirken idarenin çok sayıda birimini eşgüdüm halinde çalıştırmasından kaynaklanmaktadır.
• Yaşanan krizler karşısında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakanların ayrı eğilimlerde olduğu bir siyasi yapı içerisinde ülkeyi ilgilendiren önemli meselelerde tüm bakanların oy birliğinin gerektiği, parlamenter sistemin seçim esaslarından dolayı hiçbir makama tam bir demokratik meşruiyet sağlamadığı bir denklemde krizlere karşı aynı oranda dayanıklı ve karar süreçlerinde istikrarlı olmayı başaramazdık.
TÜRKİYE YÜZYILI'NDA CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ: VİZYON VE YENİ HEDEFLER
• Dünya'nın yaşadığı büyük dönüşümlerde yenilikçi ve adil bir yaklaşımı hakim kılmak amacıyla başarmamız gereken çok sayıda hedefimiz var. Değişimin yönetimi için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni uygulama- dan elde ettiğimiz sonuçlardan ve çağın sunduğu yeni imkanlardan ilham alarak sürekli geliştireceğiz.
• Demokratik bir ülkenin hükümet sistemi bakımından en önemli metni, şüphesiz Anayasadır. Yapılan değişikliklere ve yıllar içerisinde atılan sivil alanı genişletici adımlara rağmen hala darbe ruhunu taşıyan bir anayasanın yürürlükte olmasını büyük bir eksiklik olarak değerlendiriyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne dair reformlarımızı da içerecek şekilde Yeni Anayasa'yı hayata geçirmeyi ülkemizin demokratik gelişimi bakımından en değerli öncelikleri arasında görüyoruz. Çoğulcu ve katılımcı bir anlayışla yeni dönemde TBMM çatısı altında tüm taraflarla bu çalışmayı hayata geçirmekte kararlıyız.
• İlk dönemini geride bıraktığımız yeni hükümet sisteminin uygulamalarını tüm yönleriyle değerlendirdik. Hizmet odaklı siyaset anlayışımızın bir gereği olarak bürokratik mekanizmalar içerisinde vatandaşlarımızın kamusal hizmetlerle buluşmasına engel teşkil eden tüm noktaları tespit ettik. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en iyi şekilde uygulamak ve hizmet odaklı kamu yönetimi anlayışımızı mükemmelleştirmek için önümüzdeki dönemde yeni reform adımları atmakta kararlıyız. Bu reformlarda
temel esaslarımız; yürütme ve idarenin verimliliği, Meclisin sahip olduğu araçları daha etkin şekilde kullanması ve çoğulcu demokrasinin güçlendirilmesi olacaktır. Cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlıklar, ofisler, politika kurulları ve idarenin merkez ve taşra teşkilatında beş yıllık uygulamayı dikkate alarak ve halihazırda yaptığımız sistem değerlendirmeleri çerçevesinde yetki ve görev dağılımını yeniden düzenleyecek, teşkilat yapılarını gözden geçireceğiz.
• Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin temel değerleri arasında liyakat, etkinlik ve verimlilik yer almaktadır. Bu değerlerin kamu yönetimi anlayışımız içerisinde kendine daha fazla yer bulması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İdarenin vatandaşlarımızla, özel sektörle ve sivil toplum paydaşlarıyla ilişkilerinde istişare ve müzakere kültürünü geliştireceğiz.
• Sistemin ikinci ayağını teşkil eden yasama boyutunda ise yürütme organıyla diyalogun arttırılması temel önceliğimiz olacak. Kuvvetler ayrılığını, kuvvetlerin çatışması olarak değerlendiren bir anlayışla hazırlanan darbe ürünü siyasal sistemler, kalkınma mücadelesinde Türkiye'ye her zaman ayak bağı olmuştur. Çatışmanın yerine kuvvetlerin uyumuyla etkin karar alma süreçleri bakımından ülkemiz, önemli bir imkan yakalayacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki dönem çalışmalarımızda reform gündemimizin üst sıralarında yasama ve yürütme arasındaki diyalogun arttırılması yer alacaktır. Bu çerçevede;
• Çoğulcu demokrasi anlayışına uygun olarak TBMM'de genel görüşme açılmasını ve meclis araştırma komisyonu kurulmasını kolaylaştıracağız.
• Yürütme organı temsilcilerinin bütçe görüşmeleri dışında da ilgili Meclis komisyonlarına giderek parlamentoyu düzenli aralıklarla bilgilendirmelerini ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunmalarını sağlayacak mekanizmaları güçlendireceğiz.
30. İLETİŞİM POLİTİKALARI
• Enformasyon, bilgi, iletişim ve medya alanlarında yaşanan büyük ve hızlı değişim devletleri bu konulara daha fazla önem vermeye yöneltmektedir. Bulunduğumuz yüzyılda artık hiçbir konu, iletişim vizyonu olmadan tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Gelişen medya teknolojilerinin bir sonucu olarak bilginin üretimi ve yayılması geçtiğimiz yıllara göre çok
hızlanmış ve bilgi, adeta bir silah olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu gerçeğin bilinciyle, iletişimi müstakil bir politika alanı olarak ele alıp Türkiye Yüzyılı'nın aynı zamanda bir "iletişim yüzyılı" olması hedefi doğrultusunda çalışmalarımıza yön vereceğiz.
• 2018 yılından günümüze Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde bölgemiz ve insanlık için hakikati savunma ve anlatmaya odaklı bir model hazırlamıştır. Türkiye İletişim Modeli başlığıyla yenilikçi, kapsayıcı ve bütüncül model, hakikatin hâkim olduğu bir iletişim ortamının inşasını amaç edinmektedir.
• Türkiye, küresel belirsizlik çağında istikrarlaştırıcı bir güç olarak bölgesel güç ve küresel aktör olma hedefini pek çok disiplinde olduğu gibi iletişim ve medya alanlarında da hayata geçirmektedir. Türkiye olarak karşı karşıya kaldığımız tehditlere yönelik hukuki, siyasi, diplomatik ya da askeri boyutun yanında iletişim cephesinde de büyük bir mücadele veriyoruz. Türkiye İletişim Modeli, bu mücadelede en önemli ve yetkin aracımız olarak geliştirilmiştir.
DOĞRU VE GÜVENİLİR BİLGİNİN MERKEZİ TÜRKİYE
• Önümüzdeki dönemde dezenformasyona dayalı saldırıların şiddetini arttıracağının bilinciyle İletişim Başkanlığı bünyesinde çalışmalarımız kararlılıkla devam edecektir. Ülke olarak maruz kaldığımız dezenformasyon kampanyalarıyla mücadelede her daim hakikatin safında yer alacağız ve Türkiye'yi bölgesel ve küresel düzlemde doğru ve güvenilir enformasyon
akışının merkez üssü haline getireceğiz.
BÜTÜNCÜL İLETİŞİM VE SÖYLEM BİRLİĞİ
• Ulusal ve uluslararası seviyede farklı hedef kitlelere yönelik hayata geçirilen kampanyalarla Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun tanıtımına yönelik önemli ivme kazandık. Uluslararası alanda 'Turkey' yerine 'Türkiye' adının kullanılmasına ilişkin çalışmaları ülkemizin marka değeri bakımından önemli bir adım olarak değerlendiriyoruz. Ayrıca temel politika başlıklarında yürütülen iletişim çalışmalarının önemli bir kazanım olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda; "Dünya 5'ten Büyüktür" söylemimiz ile bilinen
Birleşmiş Milletler Reformu politikalarımızı uluslararası kamuoyuna tanıttık. Bu alandaki çalışmaları önümüzdeki dönemde daha da geliştirmekte kararlıyız.
• Ülkemizin karşılaştığı tüm afetlerde kamuoyunun hızlı ve sağlıklı bir şekilde bilgilendirilmesi için bütün kamu kurum ve kuruluşlarımızla eş güdüm içerisinde kriz iletişimi perspektifimizi uygulamaya koyduk.
• Önümüzdeki dönemde hem proaktif kampanyalar hem de kriz iletişimi alanlarında kamunun söylem birliği ve koordinasyonunu üst düzeylere taşıyacak politika süreçlerini, eğitim programlarını ve girişimleri devam ettireceğiz.
GÜÇLÜ, İTİBARLI VE GÜVENİLİR BİR TÜRKİYE MARKASI İÇİN KAMU DİPLOMASİSİ
• "Türkiye, Türkiye'den büyüktür" vizyonu ile temellendirdiğimiz kamu diplomasisi çalışmalarımız, ülkemizin çıkarlarını savunmanın yanı sıra küresel barış ve istikrara katkı sunma perspektifimizi de kapsamaktadır. Bu alandaki faaliyetlerle ülkemizin ve milletimizin gücünü, kabiliyetlerini, imkanlarını dünyaya göstermeyi ve tanıtmayı hedefliyoruz. Elbette bütün bunlarla birlikte Türkiye'nin çekim merkezi konumunu daha da arttırmayı amaçlıyoruz.
• Türkiye Yüzyılı'nda kamu diplomasisi çalışmalarını spesifik hedef kitlelere yönelik olarak daha yoğun şekilde uygulayarak ülkemizin yumuşak gücünü yükseltecek, kültürel değerlerimizi tüm iletişim yöntem ve tekniklerini kullanarak dünyanın en ücra köşelerine kadar ulaştıracak çalışmaları sürdüreceğiz.
İNSANA DOKUNAN VE KAPSAYICI İLETİŞİM
• Geçtiğimiz dönemde iletişimi çok yönlü ve kapsayıcı olarak ele almamızın bir sonucu olarak önemli başarılara imza atmış bulunuyoruz. Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden biri olarak AK Parti hükümetleri döneminde kurulan milletimiz ile devletimiz arasındaki bağı güçlendirmek adına bir köprü niteliğindeki Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), yıllık ortalama 6,5 milyon başvuru alarak katılımcı demokrasinin dünyadaki en nadide örneğini temsil etmektedir.
• CİMER, Türkiye Yüzyılı'nda dijitalleşme başta olmak üzere gelişen ve değişen koşullar çerçevesinde etkinliğini daha da artırmaya devam edecek ve kurumlar arası koordinasyona ilişkin yüklendiği misyonlarla birlikte hizmet kapasitesini artıracaktır. 2018 yılında 21 gün, 2022 yılında 10 gün olarak gerçekleşen CİMER'in başvuru sonuçlandırma sürecini önümüzdeki dönemde 7 güne düşürmeyi hedefliyoruz.
ÖZGÜR, GÜÇLÜ, ÇOK SESLİ, NİTELİKLİ VE HAKKANİYETLİ BİR MEDYA
• Sağlıklı bir demokrasinin taşıyıcısı olarak gördüğümüz medyaya yönelik faaliyetlerimiz "Türkiye İletişim Modeli'nin ana hatlarından birini teşkil etmektedir. Ülkemizde, yaklaşık 18 bin basın kartı sahibi medya çalışanının bulunmasını demokratik hayatımız için büyük bir zenginlik olarak görüyoruz. Önümüzdeki dönemde İletişim Başkanlığı bünyesinde basın sektörüne yönelik panel, buluşma ve etkinlikler yoluyla çalışma hayatlarına ilişkin düzenlenen faaliyetlerin sayısını arttıracağız.
• Bilişim ve teknoloji şirketlerinin iletişim platformları üzerinden vatandaşlarımızın dijital ayak izlerini takip etmesine, veri mahremiyetini ihlal etmesine ve siyasal katılma davranışını manipüle etmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bu noktada teknolojinin sunduğu imkanları sonuna kadar değerlendirmeye devam edeceğiz. Algoritma diktatörlüğüne karşı milletimizi bilinçlendirecek, medya okuryazarlığı alanında farkındalığı artırarak sosyal medyanın kullanımına ilişkin bilgilendirici faaliyetleri sürdüreceğiz.
• Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'yla birlikte Anadolu Ajansı, Basın İlan Kurumu ve TRT'nin ulusal ve uluslararası yayıncılık imkânlarını, ülkemizdeki gelişmeleri, dezenformasyonla mücadelemizi, bölgesel ve küresel atılımlarımızı yansıtacak şekilde güçlendirmeye devam edeceğiz. Uluslararası topluma yönelik farklı dillerde yaptığımız yayınlarla Türkiye'nin sesini küresel düzlemde yansıtmayı iletişim yüzyılı hedefimiz doğrultusunda stratejik önemde görüyoruz. Bu anlayışla, kurumsal ve yasal altyapıyı güçlendirerek Türkiye'nin küresel iletişim markalarının çalışma alanlarındaki etkinliklerini arttıracağız.