Giriş Tarihi :
8. MARİA RİTA EPİK: TÜRKİYE'Yİ EUROVİSİONDA TEMSİL EDEMEDİ
İtalyan kökenli İzmirli Levanten bir aileye mensup Türk şarkıcı olan Maria Rita Epik, 1 Ocak 1958 tarihinde İzmir'de doğdu. Gitar çalmaya on bir yaşında başlayan Epik, kısa süre sonra ilk bestesini yaptı. İtalyan Anaokulu'nda, Gazi İlkokulu'nda ve İzmir Özel Türk Lisesi'nde okudu.
Maria Rita Epik, 1979 yılında kendi bestesi olan "Seviyorum" isimli şarkı ile Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye Finali'ne katılmıştır. Ancak devrin hükümetinin politikaları sonucu TRT yarışmadan çekildi ve sanatçı İsrail'deki büyük yarışmaya katılamadı.
"TÜRKİYE'NİN JOAN BAEZ'İ OLMAK İSTERDİM"
Hayallerini gerçekleştiremeyen sanatçı, yıllar sonra yaptığı bir söyleşide, "Buna gerçekten çok üzüldüm" diyerek, o olayın ardından zor günler yaşadığını anlatmıştır. Maria Rita Epik, "Gençlik yıllarımda Joan Baez gibi kitleleri sürükleyen bir şarkı yazarı-şarkıcı olma hayalim vardı. Ancak bilinçlendikçe bunun asla gerçekleşemeyeceğini anladım" diyor.
1981'de Amerika'ya giden Maria Rita Epik, müzik öğrenimi gördü. Türkiye'ye döndükten sonra İngilizce, İtalyanca ve Fransızca dillerinde Turizm Bakanlığının Profesyonel Tercüman Rehberi oldu.
MÜZİK OKULUNDA GENÇLERİ EĞİTİYOR
1986 yılında İzmir'deki Uygulamalı Tanıtım Merkezini kurdu ve dört yıl süreyle yönetti. 1990'da kuruluştan ayrılarak, kendi müzik okulunu açtı. Maria Rita Epik, halen İzmir'deki Özel Maria Rita Epik Müzik Okulu'nda müzik çalışmalarını sürdürmektedir.
Kendini müziğe ve genç kuşakların eğitimine adayan sanatçı, 1996 yılında Uluslararası İzmir Araştırmaları Merkezi tarafından Kurum dalında "İzmir Ödülü" ve 1999 yılında da Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği tarafından "Kültür Sanat Özel Ödülü" ile onurlandırılmıştır
9. HÜSEYİN BARADAN: YEŞİLÇAM'IN İYİ KALPLİ KÖTÜ ADAMI
Asıl adı Hüseyin Avni Baradan olan Türk sinemasının unutulmaz oyuncularından Hüseyin Baradan, 15 Haziran 1932'de İzmir'de dünyaya geldi. "En iyi kötü kalpli adam" olarak tanınan Hüseyin Baradan; kendisinin bir röportajda yaptığı açıklamaya göre, 460'tan fazla filmde oynamış bir sinema sanatçısıdır.
İzmir'de bir lokantada otururken, 1950 yılında tesadüfen sinemaya geçiş yapmış olan Hüseyin Baradan, sinemada bazen 'kötü adam', bazen 'arkadaş canlısı, sevimli dost' karakterlerini başarı ile canlandırmıştır. 1965 yılında ilk kez başrol oynadığı 'Hüseyin Baradan-Çekilin Aradan' filminin adı yıllarca sinemaseverlerin diline dolanmış adeta bir özdeyiş gibi her yerde söylenir olmuştu.
Birçok ödül ve Sürekli Basın Kartı sahibi olan Hüseyin Baradan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Foto Muhabirleri Derneği üyesiydi. 2000 yılında eşini kaybettikten sonra sağlık konusunda gençliğin bilinçlenmesi için de etkinlikler gerçekleştiren sanatçı; bir hastanenin onarımı için başlatılan kampanyaya da büyük destek verdi.
ANILARINI YAZMIŞTI
Hüseyin Baradan sanat yaşantısından arda kalan anılarını 1996 yılında kitap haline getirdi. Bu Gözler Neler Gördü adlı anı kitabında, bir dönem tiyatro oyunculuğu yaptığını da anlatmıştı. Akciğer kanserine yakalanarak 30 Haziran 2004 tarihinde, 72 yaşında hayatını kaybeden emektar sanatçısın kabri İzmir Bornova ilçe mezarlığındadır.
10. ATTİLA İLHAN: ŞİİR VE ROMANIN USTASI
Türk edebiyatının usta isimlerinden Attila İlhan, savcı Bedrettin Bey ile Memnune Hanım'ın ilk çocuğu olarak 15 Haziran 1925'te İzmir'in Menemen ilçesinde dünyaya geldi. Tam adı Attila Hamdi İlhan olan şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen, entelektüel çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkılar sağlamıştır. İlhan, ilköğrenimini Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu ile Karşıyaka Ortaokulu'nda tamamladı. Babası sayesinde henüz çocukken edebiyata ilgi duyan İlhan, "İlkbahar" başlıklı ilk şiirini 3. sınıftayken yazdı. Usta şair, ortaokula geldiğinde roman yazmaya başladı.
BİR ŞİİR NEDENİYLE TUTUKLANDI
İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfında okurken mektuplaştığı bir kıza gönderdiği Nazım Hikmet şiirleri nedeniyle 1941'de 16 yaşındayken komünizm propagandası yapmaktan tutuklanan İlhan, okuldan uzaklaştırıldı, 3 hafta gözetim altında, iki ay hapiste kaldı.
OKULA GİTMESİ YASAKLANDI
Attila İlhan'a Türkiye'nin hiçbir yerinde okula gidemeyeceğine dair bir belge verildi. Babasının hukuk mücadelesinin ardından İlhan, Danıştay kararıyla 1944'te okuma hakkını tekrar kazanarak, İstanbul Işık Lisesi'nde eğitime başladı. Lisedeyken, Cahit Sıtkı Tarancı'nın birinci geldiği yarışmada ikinci oldu. Liseden 1946'da mezun olan şair, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu.
Üniversite yıllarında "Gün" ve "Yığın" adlı dergilerde çeşitli şiirler kaleme aldı. İlhan, 1948'de 23 yaşındayken toplumsal duyarlılıkla yazdığı ilk şiir kitabı "Duvar"ı, okurla buluşturdu. Özgürlük, yurtseverlik, özveri, barış, insanlık temalarını ele alan şiirlerinde, İkinci Dünya Savaşı'nın gerilimi, sıkıntıları ve çöküntülerini anlattı.
OKULU BIRAKIP GAZETECİ OLDU
Aynı yıl okulu yarıda bırakarak Fransa'nın başkenti Paris'e gitmeye karar veren İlhan, 6 yılını İstanbul, Paris ve İzmir arasında geçirdi. Bir süre sonra Türkiye'ye kesin dönüş yapan şair, üniversiteye devam etti ancak gazeteciliğe başlayınca son sınıftayken okuldan ayrıldı. Usta edebiyatçı, 1953'te "Vatan" gazetesinde sinema eleştirmenliği yapmaya başladı. Aynı yıl, ilk romanı "Sokaktaki Adam"ı yayımladı. Ardından da daha önce yazdığı 10 romanı yayımlandı.
SİNEMAYA AĞIRLIK VERDİ
Erzincan'da 1957'de vatani görevini yaptıktan sonra sinema çalışmalarına ağırlık veren Attila İlhan, Yeşilçam için çalışmaya başladı. İlhan, Ali Kaptanoğlu takma adıyla 15 senaryo kaleme aldı. Yönetmenliğini Lütfi Akad'ın üstlendiği, Attila İlhan'ın yazdığı, kardeşi Çolpan İlhan ve Sadri Alışık'ın başrolünde yer aldığı "Yalnızlar Rıhtımı", özgün atmosfer denemeleriyle dikkati çekti.
İZMİR'E DÖNDÜ VE 8 YIL KALDI
Babasının ölümünden sonra 8 yıl İzmir'de kalan İlhan, "Demokrat İzmir" gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Biket İlhan ile 1968'de evlenen İlhan'ın bu evliliği 15 yıl sürdü ve boşandıktan sonra Ankara'ya yerleşti. Daha sonra İstanbul'a taşınan usta şair, Milliyet, Güneş, Yeni Ortam, Söz, Meydan Gazetesi ve Cumhuriyet gazetelerinde uzun yıllar köşe yazarlığı yaptı.
NAZIM HİKMET'TEN ETKİLENDİ
Senaryolarında "Ali Kaptanoğlu" takma adını kullanan İlhan, bir dönem şiirlerinde de "Beteroğlu" takma adıyla yayımladı. Attila İlhan, şairliğinin başlarında halk şiirleri ve yaklaşık 200 gazel kaleme alırken, daha sonra şiirlerini çok sevdiği Nazım Hikmet'in üslubundan etkilendi.
"Mavi" isimli derginin etrafında toplanan yazar ve şairlerle birlikte, "Maviciler" adıyla tanınan toplumcu, gerçekçi şiir akımını başlattı. Şiirlerinde yeni bir ses düzeni oluşturarak, kendine has bir üslup geliştirdi. Gazetecilikte muhabir, sekreter, köşe yazarı, başyazar ve genel yayın müdürü görevlerini yürüten Attila İlhan, "Yağmur Kaçağı" ve "Ben Sana Mecburum" adlı şiir kitaplarıyla genç şairleri etkiledi.
BİRÇOK EDEBİYAT ÖDÜLÜ ALDI
Roman konularını daha çok yerel ve kırsal olayların üzerine kuran yazar, Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içinde işledi. Bazı eserlerinde tarihsel konulara ağırlık veren yazar, "Öz Türkçe" akımına karşı çıkan bir tutum sergiledi. Yaşamı boyunca birçok ödül alan İlhan, "Tutuklunun Günlüğü" isimli kitabıyla 1974'te 'Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü'nü, "Sırtlan Payı" isimli romanıyla da 1975'te 'Yunus Nadi Roman Armağanı'nı aldı.
80 YAŞINDA VEFAT ETTİ
Attila İlhan, 1985'te kalp krizi geçirdi ve kardiyolojik sorunları 2004'e kadar devam etti. 10 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu 80 yaşında hayatını kaybeden sanatçının cenazesi Aşiyan Mezarlığı'na defnedildi. Sanatçının adına, 2007'de kurulan "Attila İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı" tarafından edebiyat alanında her yıl çeşitli ödüller verilmektedir. Tiyatro ve sinema sanatçıları Çolpan İlhan'ın ağabeyi ve Kerem Alışık'ın dayısıdır.
ATTİLA İlhan'ın İZMİR ŞİİRLERİ
Attila İlhan sanat yaşamı boyunca İzmir'e eserlerinde sık sık yer verdi. İşte sanatçının İzmir şiirleri:
NASIL OLDUYSA
nasıl olduysa birden adımı unuttum
adını unuttuğum o sıcak şehirde
yıldız alacası yüzen bir zakkum
yanımda o hayal kız ikide birde
yolumu gözlerine bakıp bulduğum
sahi ben ne hırçın bir çocuktum
ele avuca sığmaz aklı fikri şiirde
mısra mısra başımı belaya soktum
İzmir cezaevi dokuzyüz kırk bir'de
kaşla göz arası liseden kovuldum
inanmakta geç sevmekte çabuktum
bazen yaşadıklarım aklıma gelir de
kaç kere umutsuzluğun yolunu tuttum
istenmeyen adam hemen her devirde
hemen her devirde ateşten bir buluttum
binlerce umuttan belki bir umuttum
GAZİLER CADDESİ
Basmane'de gaziler caddesi'ne
Küçük bir yağmur götürdüm
Siz böyle akşamüstü görmediniz
Gizlice bir şarap tuttum
Yine o şehir korkusu
Ola ki simsiyah sarhoşum
İçimde elektrik uğultusu
Bir kötümserlik sebepsiz
Şurda yeşil gözlü bir çocuk
Naylon geçirmiş şapkasına
Ferid'e benzettim azıcık
Kimbilir belki de başkasına
Yetişkin eli yüzü tertemiz
Basmane'de gaziler caddesi'ne
Kırık çocukluğumu götürdüm
Siz böyle bir akşam üstü görmediniz
Camların rengini beğenmedim
Bütün mor bıyıklar yabancı
Şekersiz çaylar içindeyim
Gece makaslarında bekçi
Sabaha karşı hırsız
Bu afiş sinema tuzağı
Düşme o kızın arkasına
Yemyeşil kolu bacağı
Cigara yapışmış dudağına
Dördüncü gecedir uykusuz
Basmane'de gaziler caddesi'ne
Ürkek bir çarşamba götürdüm
Siz böyle bir akşam üstü görmediniz
941'DE İZMİR
941'de İzmir, bela çiçeği
sahil boyu karanlık
sevdalı bulutların hali
yağmur da ne kadar tembel yağıyor
kendimizi akan suya bıraktık
serseriler misali
941'de İzmir
İzmir şehrinin ışıkları yanıyor
çıktı şair namzedi Attilâ İlhan
çıktı yelken gibi sokaktan
Banyolar'a doğru şöyle uzanıyor
bir cebinde kiralık ihtiyar bir kitap
bir cebinde kehribar kuru üzüm ve incir
sahilde iki ahbap
kardeşim ihsan Ahmed
İzmir şehri yağmurlu bir şehirdir
yağmur çilerken çocuk gibi içlenir
yum gözlerini hele bir tahayyül et
hani – derd-üt gam içre perişan – yıldızlar gökte
hani her akşam Bostanlı'dan öte
kardeşim Cemşid hun
hoş geldin hayırlı akşamlar
gözlerinden mi yaktın söyle cigaranı
tütün değil ya dünyalar dağıtamaz efkârını
hem sabahtan çarşıda yoktun
ekmek alabildin mi fırından
yine galiba kıyamet kopmuş
yine pîr aşkına kırılmış camlar
941'de İzmir
her şey nasıl geçmiş nasıl kaybolmuş
rüyada gibi hiç farkına varmadan
şimdi ben buradayım sen İzmir'de o Bağdat'ta
ve daha başımızdan neler geçer kim bilir
kim bilir kardeşim hayatta
11. YILDIZ TİLBE: GECE KULÜBÜ ŞARKICISIYDI, ZİRVENİN YILDIZI OLDU
Hayatı acılarla dolu, şarkıları ise yürekleri dağlayan Yıldız Tilbe de İzmirli ünlüler arasında yer alıyor. Binlerce gencin aşk acısına ortak olan Yıldız Tilbe 16 Temmuz 1966 İzmir doğumludur.
İzmir'in Konak ilçesine bağlı Gültepe semtinde doğan Yıldız Tilbe, Kürt ve Zaza kökenli ailesinin altı çocuğundan en küçüğüdür. Aile içinde kendisine "Yadigar" takma adıyla hitap edilmiştir. Tuncelili olan annesinin adı Altun, Ağrılı olan babasının adı ise Ali'dir. Babası Ali Tilbe mevsimlik işçiydi. Mustafa Rahmi Balaban Orta Okulu'nda okurken, eğitimini ikinci sınıfta bırakmak zorunda kalarak, küçük yaşlardan itibaren şarkı söylemeye başlamıştır.
18 yaşından önce evlenmiştir. Bu evliliğinden "Sezen Burçin" adında bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Daha sonra 5 yıl evli kaldığı Güngör Karahan'dan ayrılmıştır. Sonraları İzmir'de çeşitli gece kulüplerinde şarkıcılık yapmaya başlamıştır.
SEZEN AKSU İLE TANIŞTI, KADERİ DEĞİŞTİ
Sahneye ilk olarak 1990 yılında bir kulüpte çıkmıştır. 1991 yılının sonlarında ünlü sanatçı Sezen Aksu, Tilbe'nin ismini duyup kendisini dinlemeye gelmiş ve çok beğenerek vokalistlik teklif etmiştir. Tilbe bu teklifi kabul ederek İstanbul'a gelmiş, Sezen Aksu'nun evine taşınmış, konserlerinde ve albümlerinde ünlü sanatçıya 9 ay vokalistlik yapmıştır.
Sezen Aksu ile yolları ayrıldıktan sonra İstanbul'un gece kulüplerinde şarkı söylemeye başlamıştır. Bu sırada Cem Özer'in "Laf Lafı Açıyor" isimli programında solistlik teklifi almış ve bir süre programın solisti olarak şarkı söylemiştir.
ALBÜMLERİYLE BÜYÜK BAŞARILARA İMZA ATTI
Bu programda kazandığı ün ile albüm teklifleri alarak 1994 yılının yazında 'Delikanlım' isimli ilk albümünü yayınlamıştır. Bu yıllarda birçok sanatçıya hit olan şarkılar vermiş, vokaller yapmıştır.
Aynı yıl "Aşkperest" albümünü çıkarmıştır. 90'lı yılların sonlarında İstanbul, Bursa ve Eskişehir'de çeşitli gece kulüplerinde çalışmaya başlamıştır. 2001 yılında çıkardığı "Gülüm" isimli albümü ile yıldızı yeniden parlamaya başlamıştır. Ve 2002 yılında çıkardığı "Haberi Olsun" isimli albümü ilgi toplamıştır. Akabinde 2003 yılında yayınladığı "Yürü Anca Gidersin" isimli albümdeki her şarkı hit olmuştur. Sanat hayatı boyunca birçok ödül alan Tilbe, günümüzde hala en başarılı bestecilerden ve yorumculardan birisi olarak görülmektedir.
AMANSIZ HASTALIKLA MÜCADELE ETTİ
2004 yılında Tilbe rahim kanseri hastalığına yakalanmış bir süre Ankara Hacettepe Tıp Fakültesi'nde tedavi görmüş ve ameliyat olmuştur. Tilbe, hastalığını o dönemde yaşadığı ayrılık acısına bağlamış ve bir süre sonra hastalığı yenmiş hem de o kişiyi unutmuştur.
Yazdığı şarkılarda hüzün, aşk ve ayrılık konularını edinmiş olan Yıldız Tilbe şarkıları ve bestelerinde romantik konuları işlemiştir. Tilbe'nin albümlerinde seslendirdiği kendisine ait besteleri dışında birçok sanatçıya verdiği onlarca bestesi vardır.
POP, TÜRKÜ VE ARABESK SÖYLEDİ
Sanatçı kariyeri süresince 2004 yılında bir ilk olarak "Yıldız'dan Türküler" adlı albümünde seçme türkülere, 2009 yılında ise "Aşk İnsanı Değiştirir" albümünde arabesk ve halk müziklerine yer vermiştir. Şarkılarında günümüzde daha sade bir dil kullanmaktadır. Tarz olarak pop ile başlamış ve repertuvarını genişleterek arabesk, halk müziği ve sanat müziği formlarını da kullanmıştır.
Tilbe, eserleriyle ilgili konuşurken, "Şarkılarım sadece beni anlatmıyor, herkesi anlatıyor. Onun için dinliyor insanlar. Bir o şarkıları söyleyen Yıldız var, bir de o şarkıları dinleyen biri var. Bazı şarkılarımı ben bile acıdan dinleyemiyorum. Ayrıca o şarkılar dışında söyleyecek bir şeyleri olan biriyim ben. Sadece söylediğim 40 şarkıdan ibaret değilim yani..." demiştir.
MÜZİK YARIŞMALARININ ÖDÜLLÜ SANATÇISI
"Delikanlım" albümünde yer alan şarkıların birisi dışında hepsi Tilbe'ye ait olup, sanatçı albümünde seslendirdiği "Zülüf" adlı sözleri ve müziği Neşet Ertaş'a ait şarkıya da yer vermiştir. Albüm üç milyon satış tirajını yakalayarak en fazla satılan albümler arasında yer almıştır. Yıldız Tilbe, ilk klibini de bu parçaya çekmiştir. Bu albümün ardından sanatçının çoğu kendi parçalarından oluşan albümleri büyük ilgi görmüştür. Bazı film ve televizyon dizilerinde de rol alan Yıldız Tilbe, ses ve müzik yarışmalarında jüri üyeliği de yapmıştır. Sanat yaşamı boyunca, unutulmaz şarkılarıyla çeşitli kategorilerde çok sayıda ödül kazanmıştır.
16 YAŞINDAYKEN KAÇARAK EVLENDİ
Ünlü sanatçı Yıldız Tilbe, 1984 yılında 16 yaşındayken aşık olduğu Güngör Karahan ile tanıştıktan sadece 15 gün sonra kaçarak evlendi. Eşi, evlendikten bir ay sonra askere gitti. Karahan askerdeyken, Yıldız Tilbe kızı Sezen Burçin'i dünyaya getirdi. Tilbe, çok sevdiği meslektaşı Sezen Aksu'nun adını kızına verdi. Ancak Güngör Karahan ve Yıldız Tilbe, kızları beş yaşındayken 1989'da boşandı. Kızının çocuk sahibi olmasıyla, Yıldız Tilbe de genç yaşta anneanne olmuştur.