Giriş Tarihi : Son Güncelleme :
İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda sular durulmuyor. Levent Üzümcü'nün genel sanat yönetmeni olduğu tiyatronun geldiği noktayı tiyatronun eski genel sanat yönetmeni Yücel Erten ile konuştum. 27 Mart Dünya Tiyatrolar gününde Hatice Altan ve Özlem Karabay'ı işten atılmasına çok şaşırdığını söyleyen Yücel Erten sözlerine şöyle devam etti:
"Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü'nün bu sanatçılar karşısında pusuya yatmış olduğu kuşkusu oluştu. Şöyle bir bakınca, bu nasıl bir işlem böyle diyorsunuz. Orası bir sanat kurumu, bir yönetmeliği var, bir Yönetim Kurulu var. Yönetim Kurulu kararı olmadan, daha önemlisi savunma bile almadan "Ben seni attım" demek nerede görülmüş? Sanatçı olduğunu iddia eden ve sürekli demokrasi havarisi gibi tweet doğrayan bir televizyon şöhreti; gözünü kırpmadan, genel hukukun ve sanat ahlâkının emrettiği hiçbir kurala uymaksızın; meslektaşlarını sanatından, mesleğinden, işinden ve aşından uzaklaştırıyor. Şimdi yöneticilik deneyimi sıfır, tiyatro birikimi tartışmalı bir Levent Üzümcü kalkacak; uydurma nedenlerle onları işsiz, aşsız, tazminatsız tiyatrodan atacak. Bu ne hoyratlık? Bu ne küçüklük böyle? Derebeyi misin, padişah mısın sen?"
'İzmir Şehir Tiyatroları eski sanat yönetmenisiniz. Şimdiki sanat yönetmeni Levent Üzümcü bu görev için yeterli donanıma sahip mi' diye sorduğumda ise şu cevabı verdi:
"3 yıl önce kurulmuş tazecik bir tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni'nin bazı vasıflar taşıması gerekir. Bakıyoruz: Üzümcü'de yöneticilik vasfı yok. O konuda herhangi bir deneyimi, birikimi de yok. Herhangi bir kurum tiyatrosunda yöneticilik yapmışlığı da yok. Oyuncuların 2,5 katı maaş alıp, demokratlık özentisi tweetler atan; bir de sanatçıları işinden atan, bir şöhretle karşı karşıyayız."
8.5 MİLYON TL BÜTÇE OLMAZ
Üzümcü'nün 2 sanatçıyı işten atmasının ardından geçtiğimiz günlerde 7.7 milyon TL'lik konuk sanatçı ihalesine çıkması çok tartışılmıştı, bu konuyu Yücel Erten'e sorduğumu ise şunları söyledi: "Ben de basındaki bir haberden öğrendim. Rakamlarla bakalım konuya: Düşünün ki biz 3 yıllık yönetimimizde, İzmir Şehir Tiyatrosu'ndaki 12 oyunun toplam prodüksiyonuna 5 milyon harcamışız. Buna konuk sanatçı ücretlerini de katarsak, toplam 7 milyon TL'dir. Ama bir bakıyoruz Üzümcü'nün hareket tarzına; uyduruk bir Amerikan müzikali olan 'Sidikli Kasabası' için istediği bütçe 8,5 milyon! Uzatmayalım; sidikli müzikal iptal, 1 ay günde 8 saat çalışmış olmalarına rağmen muhtemel ki konuk yönetmen, müzisyenler filan ücretlerini alamıyorlar, emekler boşa, kurum konuk sanatçılara karşı mahcup, sonuç fiyasko! Hesap, tutarsa hesaptır. Yoksa gecenin sonunda bulaşık yıkatırlar adama! İzmir Şehir Tiyatrosu bir kamu kurumu ve halkın vergilerinden oluşan kaynaklarla yaşıyor."
'KAYITLI MOBBİNG YAPILDI'
Levent Üzümcü'ye yönelik mobbing iddiasını sorduğumda ise Yücel Erten şunları söyledi:
"Yedi mahallenin duyduğunu ben de duyuyorum elbette. Çalışanlara karşı sinkaflı ifadeler kullandığı, tiyatronun kuruluşunda sınavla alınmış kadın sanatçıları 'patates' olarak nitelendirdiğini duymayan yok. Ama tüm tiyatro kadrosunun önünde gerçekleşmiş bir mobbing uygulamasının artık gizlenecek bir tarafı da kalmadı. Ayrı ayrı 8-10 sanatçıdan dinlediğim olayın özeti şu:
Üzümcü ilk yaptığı toplantılarda, sürekli "Ben bu projeleri gerçekleştiremezsem benden hesap sorun. Gerçekleştiremezsem zaten Ocak'ta giderim" ifadesini kullandığı için; sanatçılar, kurumda yaşanan gerilemeyi, gerçekleşmeyen projeleri, kurumda bozulan barışa dair soruları ve sorunlarını bir toplantıda konuşmak istediklerini belirtiyorlar.
'TEHDİT EDİP HESAP SORDU'
Genel Sanat Yönetmeni Üzümcü, soruları yazılı istediğini, isim belirtmek zorunda olunmadığını, hatta toplantı sırasında bile sorabileceklerini söylüyor. Bu güvence üzerine sanatçılar, isimlerini belirtmeksizin, bazı soruları seçilmiş yönetim kurulu üyesi vasıtasıyla kendisine iletiyorlar. Toplantı günü ilk kez kamera kurulduğunu gören sanatçılara, bir de görüntü kaydına itiraz etmediklerine dair bir belge imzalatılıyor. Çalışanlar gergin bekleyiş içinde iken, yardımcısı Harun Özer elinde cep telefonu ile sahneye çıkıyor. Kendisinin de kayıt aldığını, telefonu masaya vurarak tehditkâr ifadelerle, kurum içinde konuşulanların dışarıya taşındığını söylüyor. Ardından Genel Sanat Yönetmeni Üzümcü, tehditkâr bir havayla, seçtiği bazı soruları, tek tek yüksek sesle okuyarak hesap sormaya kalkışıyor: "Kim yazdı bunu, ha?! Kim yazdı?"... "Bu ahlaksız soruları sormaya cüret eden kim?"
Sindirdikleri sanatçılardan cevap gelmeyince el yükseltiyor. Çalışanların önünde soruları kendisine iletmiş olan Yönetim Kurulu Üyesine öfkeyle soruyor: "Kim sordu bu soruyu? Kim sordu?" Salondaki kalabalık, bu beklenmedik mobbing, bu öfkeli saldırı karşısında suskun. Bu suskunluktan faydalanan Üzümcü ve yaveri, sorulan hiçbir soruya cevap vermeden, kaçarcasına salonu terk ediyor.
Video ve ses kaydı alarak dramatize edilmiş sorgulama; sanatçı onuruna yakışıyor mu? Özel müfettiş edasıyla girişilen bu tehditkâr tavır, kamu yönetiminde sevk ve idare prensiplerine uyuyor mu? Sorulara cevap vermemek için kurgulandığı anlaşılan bu tuzak, yöneticilerinin liyakatsizliğini ve bir sanat kurumunun hurdalığa dönüştüğünü göstermiyor mu? Bana inanmayan, o toplantının video kaydını istesin, izlesin. Tiyatro tarihimizde bir ilktir bu: Kayıtlı mobbing..."
DÜNYA TİYATRO GÜNÜ'NDE BİR SKANDALA DAHA İMZA ATMIŞTI!
CHP'li belediyelerin tiyatro skandalına bir yenisi daha eklendi. Antalya, Tarsus, Nilüfer Belediyesi derken şimdi de İzmir Şehir Tiyatrosu büyük bir skandala imza attı. Hem de 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nde. Skandalın aktörü ise 'hak, hukuk, ifade özgürlüğü' söylemlerini dilinden düşürmeyen bir isim: Levent Üzümcü! Şaşırdık mı? Ben şahsen hiç şaşırmadım.
İki sanatçıyı Tiyatro Günü'nde işten atmasına dair en ufak bir açıklama yapmıyor Üzümcü. Tabii muhafif basın da sus pus. Bırakın yaşanan rezaleti Üzümcü'ye sormayı, kafalarını kuma gömmüş bekliyorlar. Ben de İzmir Şehir Tiyatrolarında neler yaşandığını araştırdım, ismi bende şimdilik saklı olan kaynağım şunları söyledi:
"İşten atılan 40 yıllık oyuncu ve yönetmen Hatice Altan; Yücel Erten döneminde üst üste iki kez sanatçıların seçtiği Yönetim Kurulu üyesi. Bundan 9 ay önce sosyal medyada kurumun özerk yönetmeliğini değiştiren ve tiyatronun bir organı bile olmayan ama Üzümcü'nün de üyesi olduğu Danışma Kurulu'nu eleştirmiş. Üzümcü önce, bu yazıları bir işten atma gerekçesi olarak Yönetim Kurulu'na getiriyor. Ancak YK üyeleri, 'düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındadır' diye reddediyor. Üzümcü bu kez kimseye haber vermeden, Yönetim Kurulu'nu hiçe sayarak yukarıdan işi bağlıyor.
Özlem Karabay ise, Yücel Erten döneminin kurucu Sanat Teknik Direktörü. Yönetim Kurulu oluşurken, Üzümcü'nün de üyesi olduğu Danışma Kurulu'nun bilgisiyle, başkan onayı ile atanan bir yönetici. Ancak yine eski dönemin idarecisi olduğu için 'Kuruma sınavla girmemiş' gerekçesiyle onun da işine son veriyor. Oysa Karabay için yapılacak bir sınav yok. Ortada öyle bir sınav yok çünkü. Özlem Karabay kuruma sınavla girecek tüm teknik çalışanları seçen jürinin üyesi. Hemen her gün basında düşünce özgürlüğünü savunup kendi ile ilgili mağdur edebiyatının yazarı Üzümcü bunu neden yapıyor?
Süreç; Üzümcü'nün, Eski Genel Sanat Yönetmeni'nden kalan tüm projeleri rafa kaldırıp, kendi projelerini yapmak istemesiyle başlıyor. Ancak eski dönemde 3 yıl içinde yakalanan başarı, Üzümcü'nün tecrübesiz ve yetersiz olduğu söylenen yönetiminde düşüşe geçiyor. Kurumun sanatsal olarak başarısızlığa sürüklendiğini gören sanatçılar, yapılan toplantılarda bunu dile getiriyorlar. Üzümcü, yapılacak bir toplantı için soruların yazılı olarak verilmesini istiyor. Önce isim gerekmez diyor ama toplantıyı kameraya aldırarak mobbing uyguluyor. Toplantıda, "Bu ahlaksız soruları kim sordu, kim?" diye tehdit ediyor. Sonra da sanatçıların hiçbir sorusunu cevaplamadan "Siz beni hak etmiyorsunuz!" diye büyüklenerek yardımcısıyla toplantıyı terk ediyor.
Sanatçılar bu toplantı nedeniyle mobbing davası açmayı düşünüyor ve o kamera kaydının yayınlanmasını istiyorlar. Ayrıca iletişim bölümündeki meslektaşlarına sinkaflı konuşan Levent Üzümcü'nün gerçek yüzünü göstermek istiyorlar. Üzümcü'nün dramaturg, oyun yazarı ve Sanat İletişim Direktörü Ege Kızık ile yardımcısı Helin Kat'ı da belediyenin tiyatro ile ilgisi olmayan başka birimlerine sürgüne yollaması ile başlayan kıyım, işten çıkarmalarla devam ediyor. Yani demokrat, devrimci iddialı Üzümcü terör estiriyor, tiyatroyu faşizan bir tavırla yönetiyor.. Tiyatroda demokrasi değil biat istiyor. Bu başarısızlığı eleştiren sanatçıları da soruşturma açmadan, savunma istemeden, kıdem ve ihbar tazminatlarını bile ödemeksizin işten atıyor. Açıklama yapma ihtiyacı bile hissetmiyor. Hatice Altan'ın eleştirileri, Özlem Karabay'ı da 'sınavsız' girdi diye bulduğu kılıfla işten atıyor."
'ADALET, EŞİTLİK, EMEKÇİ' LAFLARINI AĞZINA BİLE ALMASIN!'
İsmini vermek istemediğim kaynağım şöyle devam etti: "Üzümcü'ye sormak gerekir o zaman; yardımcısı Harun Özer yönetmelikte bile bulunmayan bir kadroya nasıl getirilebiliyor ve hem de sınavsız olduğu halde nasıl çalışmaya devam ediyor? Ya da CHP eski vekili Mustafa Moroğlu'nun kızı Elif Moroğlu nasıl sınavsız şekilde kuruma alınıyor? Veya tiyatrodan gönderilen dramaturg Ege Kızık'ın yerine, arkadaşı Orçun Masatçı'nın karısı nasıl oluyor da Sanat Teknik Direktörlüğü'ne sınavsız gelebiliyor? Üstelik yönetmelikteki tanıma da uymadığı halde.
Üzümcü'nün gerçek yüzü bu işte. Bundan sonra 'adalet, eşitlik, emekçi' laflarını ağzına bile almasın. İşten atılan iki sanatçı da dava açtı. Mahkeme sürecinde daha fazla rezillikleri çıkacak Üzümcü'nün göreceksiniz. CHP'nin yeni belediye başkanı Cemil Tugay'ın durumdan haberi var mı acaba... Öyle ya, o da Tunç Soyer döneminden kim varsa onları işten çıkartmakla başlamıştı görevine. Üzümcü'yü de kendi göreve atadı. Üzümcü gibi yöneticilik deneyimi olmayan 'liyakatsiz' bir ismi böyle bir kuruma Genel Sanat Yönetmeni olarak atarsan daha neler yaşanacaktır kim bilir?"