Giriş Tarihi : Son Güncelleme :
Aydın emekli bir tiyatrocudur; oyunculuğu bıraktıktan sonra Kapadokya'ya babasından yadigar kalan butik oteli işletmek için geri döner. Aydın o günden sonra başlayan kış uykusu bu gözlerden ırak otelin içerisindeki gündelikleriyle, kah yerel bir gazeteye köşe yazıları yazarak kah her zaman niyetlendiği ancak bir türlü başlayamadığı tiyatro tarihi kitabını yazmayı düşünerek geçer. Tüm bu süreçte hayatında iki kadın vardır: Kendisine her anlamda uzak ve soğuk davranan genç karısı Nihal ve boşandıktan sonra yanlarına taşınan kız kardeşi Necla... Kışın bastırması ve artan kar yağışı bu küçük taşrada en çok Aydın'ın sinirlerine dokunur ve onu uzaklara gitmeye teşvik eder...
Eylül hayatta istediği her şeye sahip olan güzel ve neşeli bir kadındır. Ancak bir gün başına bir gelen şanssız bir olay sonucu son bir ayını unutur. Ailesi, arkadaşları her şeyin yolunda olduğunu söyleyip dururken, Eylül bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başlar. Ve hatırlamadığı bir ayın peşinden Bozcaada'ya gider. Orada, daha önce hiç görmediği derbeder, garip bir adam, ona seslenir: "Eylül. Beni hatırlamıyor musun? Sen burada, bu adada bana aşık oldun."
11 yaşında bir çocuk olan Aslan ile Sivas isimli bir dövüş köpeğinin bozkırda geçen hikayesinin anlatıldığı filmin başrollerinde Doğan İzci ve Çakır yer alıyor. Filmin başrol oyuncusu Doğan İzci, Venedik Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Aslan ödülünü kazandı. Ayrıca filmde kullanılan Sivas, gerçek hayattaki adıyla Çakır adlı dövüş köpeğinin filmin çekimleri sırasında zarar gördüğüne dair çıkan haberler, filmin yönetmeni Kaan Müjdeci tarafından videolarla yalanlandı.
İkinci Dünya Savaşı'nda Kırım Türkleri'nin yaşadığı acıları anlatan ve Cengiz Dağcı'nın 'Korkunç Yıllar' romanından uyarlanan 'Kırımlı/Korkunç Yıllar' filminin çekimleri, Bolu Aladağlar ve Afyon'da kurulan platolarda yapıldı. Filmde Murat Yıldırım'ın canlandırdığı 'Sadık' karakteriyle Selma Ergeç'in canlandırdığı 'Maria' karakterinin hayatlarının kesişmesiyle gelişen olaylar da anlatılacak.
Köyün en fakir ailesinin hanımı olan Medine, oğlu Mert’in sünneti için köyde ufak da olsa bir şölen yaparak toplum içerisinde varlık gösterebilmeyi çok arzular. Şölen için tandırda pişirmek üzere bir kuzuya ihtiyacı vardır. Kocası İsmail’in tek derdiyse şehre gelen şarkıcıdır. Mert’in ablası Vicdan, kardeşini eğer düğün için kesecek kuzu bulamazlarsa onu keseceklerine inandırır. Kesilmekten korkan Mert, düğün için kuzu aramaya başlar. Şölen günü yaklaştıkça, fakirlik ve toplum baskısı ile baş etmeye çalışan Medine, misafirlerine unutamayacakları bir ziyafet verecektir.
Babasının ani ölümüyle dünyası başına yıkılan Feride, kimsesiz kalan ailesinde baba rolünü üstlenmek zorundadır. Genç kadın artık çaresiz annesi ve iki kardeşini kollamak durumundadır. Zamanla üstlendiği bu rol üzerine iyice yapışır ve gerçek anlamda bir ev reisi vazifesi yürütmeye başlar. Ancak bu durum bir süre sonra aile fertlerinin her birini tarifi zor bir drama sürükler. Anne Nurcan, çaresizce kızı Feride'yi kaybettiği kocası yerine koymaya, kardeşi İlker ise sorumluluğun Feride'ye verilmesinden iyice rahatsız olup ailesinden uzaklaşmaya başlar. Diğer yandan ise en küçükleri Özge'nin yalnızlıkla mücadelesi tüm hızıyla devam etmektedir. Feride'nin bu ağır yükten kurtulmak için bir karar verir ve bu karar herkesin kaderini değiştirir.
Damla, New York’ta yaşayan başarılı bir iş kadınıdır. Onu seven Amerikalı kocası ve karnındaki 6 aylık bebeğine rağmen Damla’nın aklı hâlâ geçmiştedir, anne olmaya hazır değildir. Çocukluğunu geçirdiği yazlık evi kuzeninin satacağını öğrenince, Damla kocasıyla beraber Ayvalık’a gider. Aklındaki tek şey, 8 sene önce açıklama yapmadan terk ettiği eski dostu ve sevgilisi Burak’la yüzleşmektir, ancak Burak ona kapılarını kapamıştır. Damla’nın kendisi ve geçmişi ile barışabilmesi için, senelerce sakladığı sırrını Burak’a anlatması gerekir. “Deniz Seviyesi, aradaki okyanuslara rağmen geride bırakılamamış bir aşkın öyküsü, geçmiş ve şimdiki zaman arasında sıkışıp kalmış bir kadının iyileşme ve büyüme hikâyesi…
Ünlü bir müzik yapımcısı iken, önce işi sonra aşkı tepetaklak olan Berk Atağan (Barış Kılıç), kendine yeni bir hayat kurar. İstanbul’u terkedip Kıbrıs’ta deniz ve güneş ile buluştuğu sakin, sessiz bir yaşama başlar. 13 yıl boyunca da teknesinde ve yalnızlığı ile başbaşa kaldığı evinde aradığı huzuru bulur. Hayatı 2001 yılındaki krizden sonra şimdi de başka bir kriz ile değişecektir. Deli dolu, her anı bir macera gibi yaşayan Ezel (Gizem Karaca) tekneden eve, evden Kıbrıs sokaklarına, en son da İstanbul’a uzanan bir mecaraya sürükleyecektir Berk’i.
Sıcak bir yaz gecesi Ece (Nehir Erdoğan) Amerika’dan yeni dönmüş olan Cenk’in (İlker Kaleli) kaldığı eve gider ve eskide kalmış bir aşk alevlenir. Yakın bir dost aldatılmak üzeredir. Bir anda sessiz ve karanlık evde bir hırsızlık girişimi olur ve ardından bir şuç işlenir. Ece gider, Faruk gelir. Üç insan hem birbirlerinden sakladıklarıyla hem de bir şuçla beceriksizce baş etmeye çalışır. Olaylar birbirinin içine geçerek gelişir ve karmaşık şehirli ilişkilerin, derin yaraların ve hayatın kırgınlığının sorgulandığı, bu üç insanın yaşamlarını sonsuza kadar değiştirecek olaylar silsilesi de başlar.