12 yıl boyunca Teksas Eyaleti Ceza İnfaz Kurumu'nda çalışan Lyons, görevi gereği bölgede gerçekleşen her idamı izledi.
Giriş Tarihi: 8 Mayıs 2018 09:29
ABONE OL
BU GALERİYİ PAYLAŞ
"Notlarıma yeniden baktığımda bazı şeylerin beni rahatsız ettiğini görebiliyorum. Bunları kafamdaki bir valize doldurdum ve bir köşeye itti. Devam etmemi sağlayan hissizlik haliydi" diyor Lyons.
Lyons'un eski notlarını okurken dünyevilikleri okuru şaşırtıyor. Bir anne ve kızını öldüren Carl Heiselbetz Jr, idam sedyesinde hala gözlüklerini takıyordu.
Eşlerini bahçesine gömen Betty Lou Beets'in çok ufak ayakları vardı. Eşinin annesini ve anneannesini öldüren Thomas Mason ise Lyons'un büyükbabasına benziyordu.
"Birinin hayatının son dakikalarını ve ruhunun bedeni terk etmesini izlemek asla dünyevi ve normal değil. Ancak Teksas mahkumları o kadar sıklıkla idam ediyordu ki olay tiyatral olmaktan çıkmıştı" dedi Lyons.
Son titremelerini izledi
Michelle Lyons işini hafife almıyordu. 2001 yılında Teksas Ceza İnfaz Kurumu'nun iletişim bölümünde çalışmaya başladığında görevleri daha külfetli hale geldi.
Lyons süreci birinin uykuya dalmasına benzetiyor. Kurbanların yakınları içinse bir hayalkırıklığı yaratıyor. 1924 ile 1964 yılları arasında 361 mahkumun idam edildiği elektrikli sandalye ise iğneden çok daha tiyatral.
Lyons af için çaresizce çırpınan mesajları, özürleri ve masumiyet iddialarını, İncil'den bölümleri, rock şarkı sözlerini hatta şakaları bile iletmekle görevliydi. 2000 yılında Billy Hughes idamından önce "Eğer topluma borcumu ödüyorsam, bana bir iade ya da indirim yapılmalı" demişti.
Lyons mahkumların son nefeslerini, son öksürüklerini, titremelerini izledi. Öldükten sonra morlaşmalarını da.
Dünyanın her yerinden Lyons'a mektup ve e-posta yağıyor. Bazıları onu "devlet destekli cinayete" katılmakla suçluyor.
"Amerika dışındaki dünya insanları idam ediyor olmamızı garip buluyor. Avrupalı gazeteciler infaz yerine "öldürme" ifadesini kullanıyor. Bizim cinayet işlediğimizi düşünüyorlardı" diyor Lyons.
İdam cezası almış ancak infazını uzun süredir bekleyen erkek ya da kadın mahkumları da yakından tanıma fırsatı bulduğunu söylüyor Lyons. Bunlar arasında seri katiller, çocuk katilleri ve tecavüzcüler de var. Bunların hepsinin canavar olmadığını hatta bazılarından hoşlandığını ve özgür olsalardı arkadaş bile olabileceklerini düşünüyor.
'Kurbanın ailesi olsaydım ben de idam isterdim'
2002 yılında fedral bir yargıcın babasını öldüren 17 yaşındaki Napoleon Beazley'nin idamından sonra Lyons eve gidene kadar ağlamış.
"Napoleon'un artık sorun çıkarmayacağını düşündüm. Toplumun daha verimli bir üyesi olabilirdi. Temyiz taleplerini kazanacağını umuyordum. Ama bunu düşünmekten de suçluluk duyuyordum. Bu berbat bir suçtu. Eğer ben de kurbanın ailesi olsaydım onun idam edilmesini isterdim. Napoleon'a karşı sempati duyma hakkım yok muydu?"
2004 yılında Lyons hamile kalınca bu kafa karışıklığı iyice yerleşmiş ve maske düşmeye başlamış.
Lyons "İdamlar artık soyut bir kavram olmaktan çıkıp derin, kişisel bir konu olmuştu. Bebeğimin mahkumların son kelimelerini, özürlerini, çaresiz masumiyet iddilarını, püskürmelerini ve horultularını duyacağı endişesine kapılmıştım. Kızım doğduktan sonra idamlar artık katlanamadığım bir şey oldu".
"Genellikle tanık odasında mahkumun ailesi sevdikleri birinin ölümünü izlediğinde duygular ortaya çıkıyordu. Çünkü kurbanın ailesi kendi kayıplarını sindirmek için daha fazla zamana sahipti. Evimde onun için her şeyi yapabileceğim bebeğim beni beklerken bu kadınlar kendi bebeklerinin ölmesini izliyordu. Annelerin ağladıklarını, bağırdıklarını, camı yumruklarını ve duvarları tekmelediklerini duyuyordum" diye anlatıyor.
Lyons işine 7 yıl daha katlanabildi. Bir mahkumun rahatsız edici bir kabullenişle ölüme yürümesinin, Teksas Ceza İnfaz Kurumu'yla girdiği cinsiyet ayrımcılığı üzerine sert bir ihtilafın ardından Lyons uzun bir hükümden çıkmış gibi hissediyordu.