Giriş Tarihi : Son Güncelleme :
Hasan Ali Yener daha hastane yolundayken yaşamını yitirdi. Hasan Ali Yener'in kesin ölüm nedeni bilinmemekle birlikte, kalp krizi veya beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybetmiş olabileceği belirtildi. Neşe Karaböcek'in eşi gazeteci Tevfik Yener, oğlunun ölümüyle Babalar Günü'nde evlat acısı yaşadı.
Hasan Ali Yener'in cenazesi Beykent Hz. Ebubekir Sıddık Camii'nden kaldırılıp Çakmaklı Mezarlığı'na defnedildi. Cenazeye katılan Orhan Gencebay, Ercan Bostancıoğlu ve Müjdat Gezen gibi ünlü isimler, sanatçıyı ve eşini teselli etmeye çalıştı.
BURHAN ŞEŞEN OĞLUNU, ARKADAŞINI VE SIRDAŞINI KAYBETTİ
Grup Gündoğarken'in ünlü solisti Burhan Şeşen'in oğlu Serhan, beyninde oluşan ödem sebebiyle uzun süre tedavi gördü ancak 26 yaşında hayata veda etti. Gencecik müzisyen Serhan, yanlış teşhis sonucu, 7 Aralık 2008 günü ölüme yenik düştü. Serhan Şeşen'in menenjitten öldüğü belirtildi.
Serhan Şeşen soğuk algınlığı şüphesiyle doktora gitmiş ardından evine gönderilmişti. Durumu kötüleşince tekrar hastaneye giden ve menenjit teşhisi konan Serhan Şeşen'den beyin tomografisi çekilmeden belinden su alınmış ve bu durum genç adamın ölümüne sebep olmuştu. Ailesi Serhan Şeşen'in tedavisinde ihmal olduğu gerekçesiyle doktorlara dava açıp mahkûm ettirirken, hatırasını, onun adına kurduğu bir dernekle yaşatıyor.
'SENİ GÖRMEYE GELECEĞİM'
Burhan Şeşen, oğluna duyduğu hasretin acısını anlattığı duygusal bir mektupta, "Ben sadece bir oğul kaybetmedim oğlum. En iyi arkadaşımı, sırdaşımı ve öğretmenimi kaybettim. Bana yaşattığın dolu dolu 26 sene için teşekkür ediyorum. Ağlıyorsam da şu anda idare et, duygusallığıma ver ve bana bir kez daha 'Babuş' diye sarıl... Şu anda sabahın beş buçuğu... Çengelköy'deki bahçene seni görmeye geleceğim birazdan..." diye yazmıştı.
EROL GÜNGÖR'ÜN OĞLU MECLİS LOJMANINDA ÖLDÜRÜLDÜ
Dönemin Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) İzmir Milletvekili Erol Güngör'ün oğlu Mustafa Güngör, 24 Haziran 1991'de TBMM lojmanında öldürüldü. 21 yaşındaydı. Yüzünden vurulan Güngör'ün vücudunda kesici alet yaraları da tespit edilmişti. Etrafı tel ve duvarla çevrili, 24 saat polisin nöbet tuttuğu, çok sıkı korunan, yüksek güvenlikli Meclis lojmanlarında işlenen cinayet şok etkisi yarattı, yıllarca Türkiye'nin gündeminde kaldı.
ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULDU
Cinayetle ilgili çok şey söylendi, davalar açıldı, ifadeler alındı, itiraflar yapıldı. Tutuklamalar ve yargılamalar oldu. Katil ya da katillerin yakalanması için polis ve savcılık, soruşturma kapsamında birçok kişinin ifadesine başvurdu ancak sonuç alınamadı. Cinayetin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesine yönelik TBMM'de 2005'te araştırma komisyonu kuruldu.
CİNAYET ZAMAN AŞIMINA UĞRADI
Cinayet zanlısı olarak, olaydan 30 yıl sonra Sakarya'da yakalanan A. G. de yargılama sürecinde cinayeti aydınlatacak bilgiler vermedi ve beraat etti. Sonuçta olay tam olarak çözülemedi. Mustafa Güngör'ün TBMM lojmanında faili meçhul şekilde öldürülmesine ilişkin 30 yıllık olağanüstü zaman aşımı süresi doldu ve dava düştü. Yüksek güvenlikli, etrafı tel ve duvarla çevrili, 24 saat polislerin görev yaptığı "lojman" cinayeti aydınlatılamadan, dosya kapanmış oldu.
'GİZLİ GİZLİ RESMİNE BAKIYORUM'
Acılı baba Erol Güngör, oğlundan geriye sadece üç fotoğraf kaldığını belirterek, "Eşim bu fotoğrafları görmeye dayanamıyor. Onları imla kılavuzu içinde saklıyorum. Zaman zaman eşime görünmeden bakıyorum" dedi.
EMNİYET MÜDÜRÜNÜN OĞLU VE EŞİ KAZA KURBANI
İstanbul'da 1980'lerin ikinci yarısında Emniyet güçlerinin yeraltı dünyasına yönelik operasyonları yoğunlaşmıştı. Özellikle uyuşturucu kaçakçılığı yapan şebekelere darbe üstüne darbe indiriliyordu. Dönemin İstanbul Narkotik Şube Müdürü Sarper Baltacıoğlu, başarılı operasyonlara imza atarak polis teşkilatı içinde yıldızlaşmıştı.
Efsane Narkotik Şube Müdür Baltacıoğlu, bir akşam Boğaz Köprüsü yakınlarında özel otomobiliyle seyir halindeyken kaza geçirdi. Otomobilde Sarper Baltacıoğlu'nun 40 yaşındaki eşi Betül Baltacıoğlu ve 14 yaşındaki oğlu Gökhan Baltacıoğlu da bulunuyordu. Sarper Baltacıoğlu araçtan ağır yaralı olarak sağ çıktı, ancak eşi ve çocuğu onun kadar şanslı değildi. Kazada feci şekilde can verdiler...
TATİLE GİDECEKLERDİ…
Baltacıoğlu ailesi o günlerde Didim'e yaz tatiline gidecekti... Çok çalışkan bir lise öğrencisi olan ve 14 yaşındaki Gökhan, Emniyet Müdürü babası Sarper Baltacıoğlu'nun o yaz kendisine hediye olarak aldığı bisikletini de yanında götürecek ve iyi bir tatil yapacaktı. İki ay önce emniyet amirliği görevinden emekliye ayrılan 40 yaşındaki Betül Baltacıoğlu da yıllardan beri ilk defa iş düşünmeden kocası ve oğlu ile dörtbaşı mamur bir tatil yapacağını düşünüyordu.
Ancak kader buna izin vermedi.15 Ağustos 1988 gecesi saat 02.00 sularında bir aile dostlarından eve dönerlerken Baltacıoğlu ailesi Boğaz Köprüsü'nün Levent çıkısında yolda Azrail'e yakalanmıştı. Feci kazanın sebebi yine bir kamyondu. Yollarda hangi şeritten gittikleri belli olmayan, bütün yolları kendilerinin sanan, sürücülerinin pervasızlığı yüzünden milletin başına bela olan kamyonlardan biriydi…
OĞLU VE EŞİ HAYATINI KAYBETTİ
İstanbul Narkotik Şube Müdürü Sarper Baltacıoğlu, aracıyla hızla İlerlerken birden önünde biten ve ağır ağır gitmekte olan kamyonu fark etmeyip arkadan büyük bir hızla bindirdi. Yanında oturan karısı Betül Hanımla birlikte çarpışma şiddetiyle arabadan yola fırladılar. Betül hanım anında hayatını kaybetmiş, Sarper Baltacıoğlu ise ağır biçimde yaralanmıştı. Arabanın benzin deposu alev aldığı için cayır cayır yanmaya başlamıştı. Aracın arkasında otururken dışarı çıkamayan küçük Gökhan feci şekilde yanarak can vermişti.
KENDİNE GELİNCE OĞLUNU SORDU
Kendisi de emniyet amiri olan ve iki ay önce emekli olduğunda arkadaşlarına "Hep vatandaşlar için çalışıp yasadım. Şimdi biraz da kendini için yaşayacağım" diyen Betül hanım da feci kazada hayatını kaybetmişti. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Emniyet Müdürü Sarper Baltacıoğlu karısının ve oğlunun başına gelenlerden habersizdi. Önce Şişli Etfal Hastanesi'ne kaldırılan, daha sonra İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'nde tedavi gören ve günler sonra kendine gelen Sarper Baltacıoğlu, hemen oğlunun ve eşinin durumunu sordu. Ancak acı gerçeği günlerce kendisine söyleyemediler… Tamamen sağlığına kavuşunca oğlunu ve eşini kaybettiğini öğrendi, yaşadığı derin acıyla yıkıldı.
ACISINI YÜREĞİNE GÖMDÜ
Emniyet teşkilatını büyük üzüntüye boğan korkunç kaza, uzun süre İstanbul Emniyeti'nin gündeminden düşmedi. Sarper Baltacıoğlu tedavi sürecinde Narkotik Şube Müdürlüğü görevinden ayrıldı. Eşi ile çocuğunun dayanılmaz acılarını yüreğine gömen Baltacıoğlu, daha sonraki yıllarda Emniyet Teşkilatı'nda çeşitli görevler üstlendi. Polis Başmüfettişliği yaparken, 57. Koalisyon Hükümeti döneminde, 2001 yılında Karabük İl Emniyet Müdürlüğü görevine atandı. Başarılı bir Emniyet Müdürü olan Baltacıoğlu, Emniyet Genel Müdürlüğü APK Daire Başkanı, Emniyet Strateji Geliştirme ve İstanbul Bölge Başkanı olarak görev yaptıktan sonra emekli oldu.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN'IN OĞLU GALATA KULESİ'NDEN ATLAYIP ÖLDÜ
Allah kimseyi evladıyla sınamasın… Edebiyat dünyasında da evlat acısı yaşamış ünlü yazarlar, şairler oldu. Onlardan bazıları acısını şiirine, romanına aktardı, bazıları da yüreğine gömdü. Tanınmış Şair Ümit Yaşar Oğuzcan, yaşamı boyunca söylenenlere göre, 24 kez intihar girişiminde bulunmuş, hepsi de başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Büyük oğlu Vedat küçük yaştan itibaren babasının bu gelgitli, iniş çıkışlı ruh halinden nasibini alarak büyüdü. Ta ki babası gibi depresif olan ama gözü kara bir delikanlı olana kadar... 17 yaşındaki Vedat, 1973 yılında bir fincan kahve içtikten sonra Galata Kulesi'nden atlayıverdi. Gencecik bedenini boşluğa bırakarak yaşamına son verdi.
Rivayete göre Vedat, giderken de babasına bir ders vermek istemiş olacak ki çok manidar bir not yazdı. "Baba, öyle intihar edilmez, böyle edilir…" notuyla, ölümünden sonra Ümit Yaşar'a gerçek bir acıyı vermiş oldu. Böyle acı ve kanlı bir şekilde ölüme giderek, belki de babasını cezalandırmıştı. Yıllarca sürekli intihar denemeleri yapan ünlü şairin oğlu, hayatını kendisi sonlandırmıştı.
Hayatı boyunca çok kez intihar girişiminde bulunmuş olan Ümit Yaşar Oğuzcan, 7 Kasım 1984 günü İstanbul'da vefat etti. Cenazesi Teşvikiye Camii'nden kaldırılarak Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Oğuzcan, hayatı boyunca birçok eser kaleme almış üretken bir şairdir.
Oğlunun ölümünün ardından Ümit Yaşar Oğuzcan, Galata Kulesi şiirini yazdı. İşte evlat acısıyla dolu o duygusal şiir:
GALATA KULESİ
6 Haziran 1973,
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesinden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
Gencecikti Vedat
Işıl ışıldı gözleri
İçi bütün insanlar için sevgiyle doluydu
Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
Zaman durdu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
'Açarken ufkunda güller alevden'
Çıktı, her günkü gibi gülerek evden
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü, kendinden emin
Sonsuzluğa doğru
Galata Kulesinde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Ölüm yolcusunun son arzusuydu bu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
Küçücüktü bir zaman
Kucağıma alır ninniler söylerdim ona
Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni
Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat
6 Haziran 1973
Galata Kulesinden bir adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat.
HALİD ZİYA UŞAKLIGİL, DÖRT ÇOCUĞUNDAN ÜÇÜNÜ KAYBETMİŞTİ
Aşk-ı Memnu'nun yazarı Halid Ziya Uşaklıgil ise dört çocuğundan üçünü kaybetmişti. Oğlu Sadun ve kızı Güzin'i henüz bebekliklerinde toprağa vermişti. Ancak onun evlat acısı hiç bitmeyecekti… Halid Ziya, Sadun için 'Kırık Oyuncak', Güzin için 'Kırık Hayatlar' hikayelerini kaleme aldı. Bir süre Atatürk'ün yanında da çalışmış olan diplomat oğlu Vedat Uşaklıgil, 1937'de Arnavutluk Tiran Büyükelçiliği'nde görev yaparken bunalıma girip intihar etti. 33 yaşındaki oğlunun ölümü yazar için yıkım oldu.
Daha önce iki amcası da intihar etmişti. Halid Ziya'nın bu kadar acıyı taşıması zordu; büyük yasa boğuldu. Acısını, yazmakla hafifletmeyi seçti. Vedat'ın öldüğü yıl, oğlunun intiharını 'Bir Acı Hikáye' adlı eserinde yazdı. Kitap bittikten sonra da her türlü tedaviyi reddettiği uzun bir hastalığın ardından 27 Mart 1945'te hayata gözlerini kapadı. Belki de ruhundaki fırtınaları ancak böyle dindirebildi. Vasiyeti üzerine, Bakırköy Mezarlığı'nda oğlu Halil Vedat'ın yanına gömüldü.
ABDÜLHAK HAMİT'TEN OĞLUNUN ÖLDÜĞÜNÜ 4 AY GİZLEDİLER
Türk edebiyatındaki önemli eserlerden 'Makber'in şairi olan 1852 doğumlu Şair-i Azam (büyük şair) Abdülhak Hamit Tarhan, hem Osmanlı döneminde hem Cumhuriyet döneminde çeşitli devlet görevlerinde bulundu. 3 dönem milletvekilliği yaptı. Tek oğlu Abdülhak Hüseyin; ABD'de maslahatgüzardı... Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın ABD ile ilişkileri gerginleşince, Babıáli, maslahatgüzar Abdülhak Hüseyin'e elçiliği kapatarak "yurda dön" çağrısı yaptı. Ancak Abdülhak Hüseyin hastaydı; dönemedi. Hastalığına inanılmadı ve maaşı kesildi. Abdülhak Hüseyin kısa bir süre sonra hayatını kaybetti.
Oğlunun öldüğünü yazar ve diplomat Abdülhak Hamit'ten dört ay gizlediler. Çevresi, haberi öğrenince "inme gelmesin" diye Şair-i Azam'a alıştırarak söylemeyi tercih etmişti. "Abdülhak Hüseyin amansız bir hastalıkla mücadele ediyor" demişlerdi sürekli. Abdülhak Hamit Tarhan, oğlunun ölümü üzerine, yıllardır görev yaptığı devletinin biricik evladına sahip çıkmamasını hayatı boyunca affedemedi. 12 Nisan 1937'de İstanbul'da vefat etti ve Atatürk'ün talimatıyla Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilen ilk kişi oldu.
PEYAMİ SAFA'NIN OĞLU BAKIMSIZLIKTAN ÖLDÜ
Edebiyat dünyamızda saygın bir yeri olan Mahşer ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nun yazarı Peyami Safa, iş yaşamında ve siyaset sürecinde çok yıpranmıştı. Oğlu İsmail Merve Safa, Erzincan'ın Tercan ilçesine bağlı Elmalı köyünde askerlik görevini yedek subay öğretmen olarak yaparken karaciğerinden rahatsızlandı, akut ve hepatit şüphesiyle hastaneye kaldırıldı ve 27 Şubat 1961'de ise hayatını kaybetti.
22 yaşındaki biricik oğlu İsmail Merve Safa'yı askerlikte bakımsızlıktan dolayı kaybetmişti. Oğlu vefat edince Peyami Safa bu acıya fazla dayanamadı. Merve ve Safa; Mekke'deki iki kutsal tepenin adıydı; Peyami Safa 'kutsalını' kaybetmişti. Büyük sarsıntı geçirdi. Peyami Safa, oğlunun ölümünün ardından çok yaşamadı. 3,5 ay sonra, 15 Haziran 1961 günü İstanbul'da bir arkadaşının evinde tansiyon yükselmesi nedeniyle beyin kanaması geçirdi ve hayatını kaybetti.
REŞAT NURİ GÜNTEKİN'İN OĞLU GENÇ YAŞTA VEFAT ETTİ
Türk edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Gece, Anadolu Notları, Dudaktan Kalbe, Kavak Yelleri ve Yaprak Dökümü gibi eserleri yazan Reşat Nuri Güntekin, oğlu Aksel öldüğünde bir daha çocuk sahibi olmak istemediğini söylemişti. Çünkü böyle bir acıya bir daha dayanamayacağını düşünmüştü.
Ancak birkaç yılın ardından kızı Ela dünyaya geldi ve acıları biraz olsun hafifledi. Yazdığı öyküler, romanlar edebiyatımızda olduğu kadar hayatımızda da yer eden Reşat Nuri Güntekin'e akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada, 7 Aralık 1956'da hayata veda etti. Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilen ünlü yazarın Büyükada'da yaşadığı üç katlı evinin dış cephesi, unutulmaz yazarın anısı için hala korunmaktadır
RECAİZADE MAHMUD EKREM İKİ OĞLUNU DA KAYBETTİ
Araba Sevdası ve Çok Bilen Çok Yanılır gibi eserlerin yazarı Recaizade Mahmud Ekrem, 19. yüzyıl Osmanlı dönemi Türk edebiyatının önde gelen isimlerindendi. 1847'de doğan ve Güzide hanımla evlenen yazarın Emced, Nijad ve Ercüment adlarında üç oğlu vardı. Ancak üç oğlundan ikisini kaybetmişti. Küçük oğlu Emced, bakıcısının dikkatsizliği sonucu 1,5 yaşında yatağa mahkum olmuş; 20 yıllık yaşamı boyunca hiç konuşamadan vefat etmişti.
Oğlu Nijad ise evin neşe kaynağıydı. Edebiyata da meraklıydı. Recaizade Mahmud Ekrem, oğlu Nijad'a tutkundu. Diğer oğlu Ercüment'i de seviyordu ama Nijad'a ayrı bir sevgisi vardı. Ancak Nijad, yakalandığı amansız hastalıktan kurtarılamayıp ölünce ünlü yazar adeta yıkıldı.
Recaizade, çocuklarının, özellikle de çok sevdiği Nijad'ın ölümünden duyduğu acıyı dile getirdiği şiirleriyle daha çok karamsar duygular işledi. Oğlu için yazdığı mersiyeleri 'Nijad Ekrem' adlı iki ciltlik eserinde topladı. 31 Ocak 1914'te 66 yaşındayken vefat eden Ekrem'in ölümü nedeniyle okullar tatil edildi. Büyük bir cenaze töreni düzenlenerek naaşı, Küçüksu'da oğlu Nijad'ın kabrinin yanında defnedildi ve acılı baba yıllardır yasını tuttuğu oğluna kavuştu.
Recaizade Mahmud Ekrem'in oğlu için yazdığı şiir:
AH NİJAD
Hasret beni cayır cayır yakarken
Bedenimde buzdan bir el yürüyor.
Hayalin çılgın çılgın bakarken
Kapanası gözümü kan bürüyor.
Dağda kırda rast getirsem bir dere
Gözyaşlarımı akıtarak çağlarım.
Yollardaki ufak ufak izlere
Yenin sanıp bakar bakar ağlarım.
Güneş güler, kuşlar uçar havada
Uyanırlar nazlı nazlı çiçekler...
Yalnız mısın o karanlık yuvada?
Yok mu seni bir kayırır bir bekler?..
Can isterken hasret oduyla yansın
Varlık beni álil álil sürüyor
Bu kayguya yürek nasıl dayansın?
Bedenciğin topraklarda çürüyor!
Bu ayrılık bana yaman geldi pek,
Ruhum hasta, kırık kolum kanadım.
Ya gel bana, ya oraya beni çek
Gözüm nûru, oğulcuğum, Nijad'ım!
BÜLENT ARINÇ'IN OĞLU KAZADA ÖLDÜ
AK Parti'nin ağır toplarından eski Manisa Milletvekili ve Başbakan Yardımcısı, Hükümet Sözcü ve TBMM Başkanı Bülent Arınç, 14 Eylül 1997 günü Manisa Kırkağaç'ta meydana gelen trafik kazasında oğlu Mehmet Fatih'i kaybetti.
Babasıyla cuma günü Kırkağaç'ın Karakurt Beldesi'nde açılış törenlerine giden Mehmet Fatih, arkadaşının kullandığı otomobille Manisa'ya dönerken, İlyaslar Beldesindeki hemzemin geçitte yük treninin altında kalarak hayatını kaybetti. Bülent Arınç, her acılı ebeveyn gibi,17 yaşında toprağa verdiği evladının ardından çok gözyaşı döktü.
Oğlu Fatih'ten bahsederken, "Gözümün bebeğiydi" diyen Arınç o günü anlatırken, "Açılış töreninde, Fatih'i yanımda göremeyince içime kurt düştü. Tedirginliğim gittikçe arttı. Adeta içime bir ateş düştü. Acı haber akşama doğru geldi... Bu bir imtihandır. Hepimiz faniyiz. Ölüm çok uzaklarda zannettiğiniz bir anda hemen şah damarınızın yanında olur, bunu da biliyorum" diye konuşuyor.