Giriş Tarihi : Son Güncelleme :
İKİ KITANIN BİRBİRİNDEN AYRILDIĞI YER
Kuzey Amerika ve Avrupa kıtalarını birbirinden ayıran, aynı zamanda iki kıtaya birden tek seferde dokunabileceğiniz yer olan İzlanda ve Silfra noktalarını daha önce gördünüz mü? Silfra, Kuzey Amerika ve Avrasya plakaları arasında kalan bir çatlak, muhteşem bir kara ve deniz altı manzarasına sahip. Yeryüzü plakalarını ayıran bu çatlak iki kıta arasında kalan orta nokta. Dalgıçlar için farklı bir macera sunan çatlak aynı anda iki kıtaya dokunma şansı veriyor.
İzlanda, dünyada iki kıtasal plaka arasında durabileceğiniz tek yer olma özelliğini taşıyor. Bölgede hem coğrafi açıdan hem de dalış açısından en özel yer Silfra… Günümüzdeki kıtalar geçmişte Pangea adı verilen tek bir parça halindeydi. Daha sonra Pangea ayrılmaya başladı ve kıtalar bugünkü şeklini aldı. Ancak bu süreç sona ermedi, kıtalar birbirlerinden ayrılmaya hâlâ devam ediyor. Bu ayrılma o kadar yavaş gerçekleşiyor ki her şey durağanmış gibi görünüyor. Dünyanın bazı yerlerinde bu ayrılmanın izlerine rastlamak mümkün.
ŞELALEDE SÖNMEYEN ATEŞ: ETERNAL FLAME FALLS / AMERİKA, NEW YORK
Chestnut Ridge Parkı'nın bir bölümünde yer alan şelale, dünyanın dört bir yanında kendiliğinden yanmakta olan yüzlerce ateşten birine sahip. ABD'nin Indiana Üniversitesi'nde araştırmacı olan Arndt Schimmelmann, yüzyıllar belki de binlerce yıl önce yerli kabileler tarafından yakıldığı düşünülen ateşin, aslında dünyadaki örneklerinden farklı olduğunu belirtti.
OurAmazingPlanet sitesine konuşan Schimmelmann, mağaradaki ateşin yerin derinliklerinde yer alan, antik ve son derece sıcak killi şist kayalarından geldiğini düşünüyor. Schimmelmann, killi şist içindeki karbon moleküllerinin parçalanarak küçük doğal gaz molekülleri ortaya çıkması için, sıcaklığın suyun kaynama noktasında veya daha sıcak olması gerektiğini belirtti. Ateşi besleyen gazın geldiği kayaların, içtiğimiz çay veya kahve kadar sıcak ve jeolojik olarak sanıldığından çok daha genç olduğu belirtildi. Bulgular, ateşi besleyen gazın farklı bir süreçten geçtiğini, bir çeşit katalizörün, gazı kayalardaki organik moleküllerden ortaya çıkardığı ifade edildi.
Warner Brothers, Smithsonian Enstitüsü ve Corbis'in hepsinin sırları olduğunu biliyoruz. Söylenenlere göre binlerce tarihi ana kayıt, fotoğraf negatifleri ve orijinal film makaraları burada bulunuyor. Ayrıca Iron Mountain, Amerika'nın en büyük şirketlerinden bazılarını destekleyen bir veri merkezi olan Room 48'e ev sahipliği yapıyor.
HER HAYVANIN TAŞA DÖNDÜĞÜ GÖL: NATRON GÖLÜ- TAŞLAŞAN GÖL (TANZANYA)
Dünyadaki en ilginç göllerden biri Tanzanya'da bulunan Natron Gölü. Natron Gölü'nün yüksek alkalin değerinden ötürü dokunan her hayvanın birdenbire taşlaştığı ve öldüğü iddia ediliyor. Bölgeyi gezen fotoğrafçı Nick Brandt ise 'Tahrip Edilmiş Alanlara Doğru' isimli kitabında gölle ilgili şu bilgilere yer veriyor: "Natron Gölü'nün etrafında yıkanmış, kuşlardan yarasalara kadar birçok tür keşfettim. Kimse ölüm sebeplerini bilmiyor ancak su çok yüksek soda ve tuz içeriğine sahip.
PİRAMİT'TE KEŞFEDİLEN GİZEMLİ BAKIR KULPLU KAPI
Rudolf Gantenbrink tarafından Büyük Piramit'te keşfedilen bakır kulplu kapının fotoğrafı UPUAUT 2 adlı bir araştırma robotu tarafından çekilmiş. Hangi amaca hizmet ettiği bilinmeyen gizemli kapı, kraliçe odasından başlayan güney kanallarında yer almakta.
Bu kapının arkasında başka bir kapı daha bulunmuş. Yapılan bazı araştırmalar sonucunda içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir oda veya odalar bu ikinci kapının arkasında bulunmakta. Aynı kapıdan kral odasından başlayan kuzey kanallarında da bulunmuş. Burada sorulan en önemli soru ise şu: Görünüşte hiçbir amaca hizmet etmeyen bu kapılar neden buralara kondu?
GELECEĞİ GÖREN HARİTA
Coğrafya ve harita uzmanı ünlü Türk denizci Piri Reis'in 1513¨te çizdiği Afrika, Amerika ve Güney Kutbu'nu gösteren harita, ortaya çıkarıldığı 1929 yılında ortalığı karıştırdı. Çünkü Güney Kutbu'nun keşfi, haritanın çizilmesinden çok sonra, yani 1818¨de gerçekleşmişti. Dahası, Piri Reis'in haritası, kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyordu. Ancak kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden tam 6 bin yıl önce erimişti.
Filippo Lippi tarafından yapılan "La Madonna e san Giovannino" tablosu. (15. yüzyıl) Yukarıdaki koyu renkli ve ışık saçan cisim sanki haraket ediyor gibi. Çünkü seyredenler var. Tablodaki adam ve köpek. Ressamın tablosuna aksettirdiği bu cisim hiçbir inanç ve dinsel anlatımla alakalı görünmüyor. Roma döneminde olduğu gibi günümüzde de "UFO" fenomenleri aynı şekilde gözlemlenmektedir.
Bu resimde Antikythera makanizmasını görmektesiniz. Sağ tarafta ise teknik şeması yer almaktadır. 1900 yılında Girit adasında bulunmuştur. M.Ö. 1.yüzyıla tarihlenmektedir. Bu antik bronz mekanizma bize eski uygarlıkların düşündüğümüzün aksine daha ileri bir teknik bilgiye sahip olduğunu kanıtlıyor. Astronomik takvim olduğu düşünülen bu mekanizmada (ya da bir makinanın parçası) içinde başka dişlilerde bulunmaktadır.
1895 yılında İrlanda'da Dyer tarafından mineral araştırmaları sırasında bulunan bir dev fosili. Boyunun karşılaştırılması amacıyla bir tren vagonunun önüne koyulmuştur. Yüksekliği 3 metre 70 santimetre ve ağırlığı 2050 kg.dır.(taşlaşmış olduğu için daha ağır geliyor herhalde) Sağ ayağı 6 parmaklıdır. Ancak daha sonra bu dev fosiline ve sahibine ne olduğunu kimse bilmiyor.
Kafaları karıştıran bir şehir daha. Lübnan'daki Balbek şehri. 20 metreden daha büyük taşların da kullanıldığı bu antik şehir Roma imparatorluğundan da eski. Hatta Sümerlilerin bilgilerine göre bile burası antik bir şehirdi o zamanlar. Taşların büyüklüğünü göstermek amacıyla 2 kişi yapıların arasında dikiliyor. Bugün kimse burasını kimlerin, nasıl, ne amaçla ve ne zaman yaptığını bilemiyor. Modern bilim ise Baalbek'i görmezlikten gelmeye devam ediyor.